`Barajın arkasına saklanmadık`

Başbakan Davutoğlu, seçim barajı tartışmalarına ilişkin “Kendine güvenen bir parti olarak barajın arkasına da saklanmadık barajdan da korkmadık” dedi.

`Barajın arkasına saklanmadık`
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TGRTHaber televizyonunda canlı yayınına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
 
Alevilerle ilgili çalıştaylar gerçekleştirildiği ama sonuçlandırılamadığı ifade edilerek kanuni olarak bir düzenleme düşünülüp düşünülmediğinin sorulması üzerine Davutoğlu, “sonuç getirilemedi” demenin doğru bir tespit olmadığını söyledi.
 
Başbakan Davutoğlu, sorunun kültürel, tarihi bir arka planı varsa bunun bir anda noktasal bir vuruşla çözülemeyeceğini vurguladı, bunun ciddi bir psikolojik ve zihniyet dönüşümüyle sağlam zeminlere oturacak bir süreç olarak görülmesi gerektiğini kaydetti.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde başlayan çalıştayların devrim mahiyetinde bir atılım olduğunu belirten Davutoğlu, ilk defa Alevileri temsil eden sivil toplum kuruluşları, dedeler ve kanaat önderleri bir araya getirilerek bu sorunun tartışılmaya başlandığını vurguladı.
 
Tunceli’deki konuşmasında herkesin takmak zorunda olduğu maskeleri indirmesi, herkesin gönlünü açması, birbiriyle rahat konuşması şeklinde çağrı yaptığını dile getiren Davutoğlu, o dönemde Alevilerle ilgili çok ciddi adımlar atıldığını, Alevi klasiklerinin basıldığını, Din Kültürü dersindeki Alevilikle ilgili müfredatın artırıldığını, Madımak’ın kültür merkezine dönüştürüldüğünü anlattı.
 
Alevilerle ortak kültürel geçmişi paylaşmak anlamında bir süreç başlattıklarını, bunların sıradan adımlar olarak görülmemesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, “Hacı Bektaş Türbesi’ne girişte ücretin kaldırılması noktasal, önemsiz gibi görülebilir. Sembolik değeri çok yüksek. Çünkü, oralar dergahlar kapatıldıktan sonra ücret alınması müzelik kimliğiyle ancak meşruiyet zemini bulabiliyordu. Alevi geleneğin dergahları vatandaşlarımızın ziyaretine açıktır. Bunun içinde ayrıca bir meşruiyet alanı oluşturmaya gerek yok. Zaten bu alanda” dedi.
 
Dersim olaylarında kullanılan kışlanın müzeye çevrilmesi gibi adımlar atıldığını, bunların bir anlamda psikolojik eşiğin aşılmasına dönük adımlar olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Bu tür sorunların önemli bir kısmı psikolojiktir. Yani yüzde 60-70. O aşıldığı zaman geri kalan o teknik detaylar daha rahat konuşulur hale geliyor” dedi.
 
Alevi kanaat önderleriyle yemek
 
Başbakan Davutoğlu, Alevi kanaat önderleriyle bir araya geldiği yemeğin başbakanlık konutunda verdiği ilk davet olduğunu ve bunun devam edeceğini, başka Alevi kanaat önderleriyle de bir araya geleceğini söyledi.
 
Başbakan olarak bir şey dikte etmek, deklare etmek için yemekte bir araya gelmediğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
“Önce dinlemek, halleşmek ve samimiyetle her şey paylaşmak ihtiyacı var. Feyiz dolu bir akşamdı. Sofra duasıyla başlayan ve biten güzel bir akşam geçirdik. Alandan gelen arkadaşımız ilk defa orada görüştüler. Her ikisi de Alevi toplumunun önemli isimleri. Çok samimi sohbet oldu. Bütün vatandaşlarımızın izleyebilmesini isterdim. İzleyebilmiş olsalardı şunu görürlerdi; Aslında zikredilen farklar o kadar büyük farklar değil. Sanki iki taraf var ve bu iki tarafın anlaşması mümkün değil. Konuşulduğunda aşılması mümkün olmayacak hususlar değil.
 
Bundan sonra da görüşmeye devam edeceğim. Bu bazı sorunların sürüncemede bırakılması anlamına gelmiyor. Aksine beraber çözdüğümüz zaman sorunlar kalıcı şekilde çözülür. Ben şu anda bu makamda olmasaydım, bölgedeki etnik ve mezhebi çatışmaları gören, sorumluluk hisseden bir aydın olarak da böyle bir faaliyet içinde olmayı arzu ederdim. Yanı başımızda birbirleriyle etnik ve mezhep kimliği altında şehirlerin mahallelerin bölünerek çatıştığı kardeş halkları gördüğümüzde, bizim önce almamız gereken ders, böyle bir noktaya gelmeden önce, ki bizim toplulumuzda böyle bir şey hiç olmayacaktır ama bunu tahrik edebilecek unsurlara karşı önce iletişim, konuşma.”
 
Toplantı önceden planlandı
 
Başbakan Davutoğlu, yemeğe katılanları kast ederek, “Ne kavramda bir farklılık gördüm ne de iletişimde bir ötekileştirme dili” dedi.
 
Davutoğlu, tasavvuf geleneği kavramlarıyla Alevi-Bektaşi geleneğinin kavramlarının birbirine zıt olmadığını dile getirdi.
 
AİHM kararı ve süreciyle ilgisi yok
 
Yemekte, farklı kanaatler sergileyenler olduğunu, iki taraf olarak konuşulmadığını ifade eden Davutoğlu, bu toplantının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ve süreciyle ilgili olmadığını, daha önceden planlandığını söyledi.
 
Davutoğlu, “AİHM veya başka bir uluslararası taraf üzerinden kendi vatandaşlarımızla konuşmayı ben zillet adlederim. Bizim bu meseleleri çözmek için Strazburg’a, Brüksel’e başka bir yere ihtiyacımız yok. Oturur, konuşur, kendimiz çözeriz. Bunu çözecek aklımız ve vicdanımız var. Başkasının tavsiyesine ihtiyacımız yok. AİHM ve Avrupa Konseyi’nin prensipleri bizim de kabul ettiğimiz kurucu ülke olarak da onayladığımız prensipler” dedi.
 
Davutoğlu, Yargıtay kararının da hukuki süreç içinde geliştiğini, toplantının bununla ilgisinin olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
 
“Belki bir tevafuk oldu ama, biz bunları görerek ileride AİHM kararı çıkabilir ben Hacı Bektaş’ta şimdiden tedbiren konuşayım demedim. Muharrem ayı vesilesiyle başladı. Son derece doğal. Meseleler biliniyor, çalıştaylarda da ortaya kondu. Sohbetimizde de nasıl çözüleceği belirlendi. Hiçbir sünni de cemevine karşı değildir. Alevi vatandaşımızın da camiye karşı olduğu kanaatinde değilim. Orada da hepsi özellikle vurgulayarak, Alevi İslam geleneği kavramını kullanarak dile getirdiler. İslamın dışında, İslamla bağlantısı kopmuş bir Aleviliğin Alevilikten de kopacağı konusunda masada ortak bir kanaat vardı. Birçok AK Parti belediyesi cemevi inşa etmiştir, katkı sağlamıştır. Cemevinin meşrulaşması gibi bir sıkıntısı yok. Zaten doğal olarak gelmiş, modern bir kavramdır. İhtiyaç neyse hep beraber oturur, çözeriz.”
 
Zorunlu din dersi
 
Davutoğlu, din dersini kaldırmanın, Aleviliğin öğretilmesi sorununu çözmeyeceğini ifade ederek, Din kültürü dersinin din kültürü etrafında olması, uygulamalı din eğitiminin de seçmeli nitelikte, Aleviliğin de öğretilmesi şeklindeki taleplerin haklı ve doğru olduğunu söyledi.
 
Bunun milli birlik ve beraberlik açısından tehdit değil, faydalı olarak görüldüğünü vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
“Bu doğal bir şey. Bunlar asırlarca nasıl bir arada yaşamışlarsa aynı şekilde yaşarlar. Moderniteden gelen sıkıntılar aslında bunlar. Geleneksel toplumda olmayan sıkıntılar. 100-200 sene önceki İstanbul sokaklarına gittiğinizde Mevlevi dergahı, Bektaşi dergahı, Nakşi dergahı, hepsi yan yana yaşamışlardır. Kilise, sinagog bunları da zıtlık içinde kimse görmemiştir. Şimdi yeniden bu kültürü inşa etmemiz lazım. Moderleşme içinde bazı bu kurumlar tehdit gibi algılandı. Eskiyi temsil eden, geri kalmış gibi algılandı, müzelere döndürülüp ücret kondu. Geleneksel hoşgörü kültürüyle çağdaş eşit vatandaşlık kültürünü birleştireceğimiz yerde çözüm. Eşit vatandaş. Hiçbir vatandaşımız bizim açımızdan karşı, ötekileşmiş olamaz. Devlet böyle baktığı anda kendini reddeder. Seçim, demokrasi bir rekabettir. Herkes halktan oy almak için söylemini kullanır. Ama bu şeyde bir oy hesabı olamaz. Olsa seçim öncesinde bu dosyayı açmamayı düşünebilirdik. Hayır. Ben bana oy verenler kadar oy vermeyenlerin de başbakanıyım. “
 
“Bu konuyu siyaset üstü bir konu olarak mı bakıyorsunuz?” sorusunda, “Evet, kesinlikle” yanıtını veren Davutoğlu, “Biz oy hesabı içinde, oy talebinde değiliz. Yeter ki toplumumuzda herkes bu ülkeye ait olmak dolayısıyla mutlu hissetsin. Kendisini siyasal, sosyal, ekonomik ilişkiler ağının dışında görmesin, kimliğini, düşüncesini rahatlıkla ifade edebilsin. Siyaset parçalaştırıcı, bölen bir alan haline dönüşür, eğer kimlik siyaseti üzerinden bir şey üretilmeye kalkışılırsa” diye konuştu.
 

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X