Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Bir yabancı yazarın gözüyle Cumhuriyet’in ilk yıllarında dini algı

Türkiye Cumhuriyeti hakkında ilk yabancı kitaplarından birini (Turkey Todey, 1928) kaleme almış olan İngiliz kadın yazar Grace Ellison, Konya’dan Adana’ya giderken bir okul müfettişi ile konuştuklarını anlatıyor.

– “Bizim peygamberimiz Gazi’dir: Arabistanlı zatla işimiz bitti. Muhammed’in dini Arabistan için gayet iyiydi, ama bize göre değil.

– “Fakat sizin hiç inancınız yok mu?” diye sordum.

– “Var” dedi. “Gazi’ye, ilme, ülkemin geleceğine ve kendime inanıyorum.”

– “Ya Tanrı?” dedim.

– “Tanrı hakkında kim ne bilebilir ki,” diye cevap verdi. “İlim vardır. İyinin ve kötünün gücü vardır; geri kalanı hakkında ise hiç kimse kesin bir şey bilemez.” ( s.188)

Aynı kitapta Bayan Ellison’un Gazi hakkında bir Türk yazarıyla konuşması da aktarılmaktadır:

– “Onun kusurları yoktur; mizaç özellikleri olduğu söylenebilir ama bunlar suçlanabilecek şeyler değil. Mutlak dürüsttür, siyasal tutumundan ya da yurtseverliğinden kuşkulanılamaz.

Ben ısrar ettim:

-“Ama diyelim ki bir suç işledi; herkesin kötü saydığı bir şey yaptı, o zaman ne dersiniz?”

– “Bu onun kendi bileceği bir iş olurdu; ben onu değiştiremem bile, buna hakkım yoktur. Hayatta değerli neyim varsa –ruhuma kendi ruhum demem özgürlüğümüze kadar- hepsini ona borçluyum. Abdülhamid zamanında bizim ne olduğumuzu hatırlarsanız köle gibi dağılmış, herkes tarafından küçümsenen, sürülen, öldürülen kişilerdik, ruhumuzda bir umut yoktu- o zaman bizim Gazi’ye karşı duyduklarımızı anlayabilirsiniz. Her dürüst Türk, Gazi’den yanadır. Yaşadığı sürece, ancak bir hain ona karşı oy kullanabilir.” (s.28-29)

Grace Ellison, ulusçuluğun Türkiye’de yeni bir din olduğunu, hatta bu dinin temel dayanağı olan Misak-ı Milli’nin Kur’an-ı Kerim’den daha kutsal sayıldığını söyledikten (s.44) başka, Yakup Kadri’nin Büyük Şefi Hazreti İsa’ya benzetişine de değinmektedir. (s.201) Bunlar yabancı bir yazarın abartmalı gözlemlerinden ibaret değildir, tek parti döneminin özellikle de ilk yarısında olağan duygu ve düşüncelerdir.

Mustafa Kemal Paşa’nın kendisi, başlangıçta, bu gibi onu yüceltme eğilimlerine karşı, soğukkanlı bir alçakgönüllülük göstermiştir. Örneğin, 23 Mart 1923’te Afyonkarahisar Belediye Meclisi üyelerine konuşmasında şöyle demekteydi:

“Efendiler, bir millete güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalade işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar bulunabilir, lakin öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar, meğer ki bir hiss-i umuminin amili, ifadesi, mümessili olsunlar. Ben milletimin efkâr ve hissiyatına vâkıf olmaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı ifadeden başka hiçbir şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve hissiyatına tevlit edebilecek hassayı görmüş olmak- bütün bahtiyarlığım işte bundan ibarettir.”( Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, s.161)

Kaynak eser: Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetimi’nin kurulması. Mete Tunçay- Tarih Vakfı Yay.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X