Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin

Bu şiddete son verin artık

Güncel hayat kitaptakinden çok farklı… Doğru olandan ziyade güçlü olanın sözü geçiyor. Bu durum da tepki topluyor. Ancak tepkiler her zaman dikkate alınmıyor. Alınmadıkça da can kayıpları devam ediyor.

Tıp fakültesinde okuyan birisi olarak yaşanan doktora şiddet eylemlerinin her birisinde mesleğime olan aşkım ve sevgim azalıyor. Verdiğimiz bütün emekler boşunaymış gibi hissediyorum. Kim için kime hizmet ediyoruz sorusunu aklımdan çıkaramıyorum…

Henüz doktor adayıyken bile dayak yemekten çekinen ve gerekirse silah taşırım diyen tıp fakültesi öğrencileri yetişiyorsa burada çok ciddi sorun var demektir. Ancak bu sorunlar önemsenmiyor. Doktorlar sahipsiz kalıyor. Şiddet eylemleri sürekli artıyor.

Kamu hizmeti vermek zordur, hele hele hasta insanlarla uğraşmak daha zordur. Hasta yakını olan sağlıklı ve öfkeli insanlarla uğraşmak ise en zor olanıdır. Günlük bir milyon kişinin muayene edildiğini düşündüğümüz zaman doktorların ne kadar zorlu bir iş icra ettiğini daha iyi anlarız.

İlkokulda okulun en iyileri arasına girerek fen liselerini kazanıyorsunuz. Herkes dışarıda gezip eğlenirken siz ders çalışıp kendinizi geliştiriyorsunuz. Akranlarınızdan daha fazla emek veriyor ve üniversite sınavlarında Türkiye derecesi yapıyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi tıp fakültesine girince her zaman çalıştığınızdan çok daha fazlasını çalışıyorsunuz. İnsanlar 4 yıllık fakülte kazanınca sevinirken siz 6 yıl boyunca okuyorsunuz. Üstelik okuduğunuz her bir yılda diğer bütün fakültelerden daha fazla derse girip akşamları daha fazla ders çalışıyorsunuz.

Sonra uzman olmak istiyorsunuz. 6 yıl boyunca aldığınız bütün derslerden sınava giriyorsunuz. Dünyanın en zor sınavları arasında kabul edilen Tıpta Uzmanlık Sınavı’nı kazanıyor ve asistan olmaya hak kazanıyorsunuz.

Asistan olunca bu zamana kadar çalıştığınızdan çok daha fazla çalışmaya başlıyorsunuz. Gün içinde neredeyse hiç dinlenmeden çalışıyorsunuz. Üstelik her üç gecenin bir tanesinde hastanede kalıyorsunuz. Uykusuz geceler geçirip ertesi gün tekrar çalışmaya devam ediyorsunuz. Türkiye’de hiç kimse 36 saat aralıksız çalışmıyorken siz 4 yıl boyunca bunu yapıyorsunuz. 36 saat çalıştıktan sonra eve gidip yemek yiyip, banyo yapıp uyuyorsunuz. Ertesi gün ise tekrar mesai başlıyor.

Ne ailenizle güzel vakit geçirebiliyorsunuz ne de kendinize zaman ayırabiliyorsunuz. Devamlı uykuyla mücadele halinde bir hayat… Eşiniz de, çocuklarınız da bu durumdan çok şikâyetçi ancak hiç memnun olmamanıza rağmen onları bu durumdan memnun etmeye çalışıyorsunuz.

Yıllar geçiyor, mezun oluyor ve uzman oluyorsunuz ancak zorunlu hizmete gitmek zorundasınız. Aksi taktirde devlet mezuniyet diplomanızı size vermiyor. İsteseniz bile özel hastanede çalışamıyorsunuz. Yine çalışmaya başlıyorsunuz, hastalar iyi olsun istiyorsunuz. Tedavi etmek ve zor durumda olan kim varsa yardım eli uzatmak arzusundasınız.

Sonra densizin birisi çıkıyor ve sizi kalbinizden bıçaklıyor! Aileniz, sevdikleriniz, çocuklarınız, arkadaşlarınız ve meslektaşlarınızın hepsinin kalbinde aynı bıçak yarası… Ama geçmiyor… Hayati tehlikeniz devam ediyor… Ya öleceksiniz ya sakat kalacaksınız ya da yaşadığınız bu travma ile hasta muayene etmeye devam edeceksiniz…

Doktorların mesleğini icra ederken öldürülmesinin, bölücü PKK terör örgütünün kurşunuyla şehit edilen askerimizden daha aşağı kalır bir tarafı olduğuna inanmıyorum.

Üzülerek görüyorum ki herkes kendi başına gelince bazı şeyleri anlıyor. Bu yüzden buradan sesleniyorum:

Bilal Meşe’ye yumruk atınca ortalığı ayağa kaldıran gazeteci ve köşe yazarları…

Ufak bir saygısızlığı bile hakaret kabul eden saygın siyasetçiler ve bürokratlar…

Eğer kendinize yapıldığı zaman gösterdiğiniz tepkinin onda birini bile sağlıkçılar için göstermiş olsaydınız hiç kimse bu saldırıları yapma cüretini kendinde gösteremezdi. Doktor dövmeyi kimse aklından geçiremezdi. Bu ölümlerden, saldırılardan ve yetim kalan çocuklardan herkes sorumludur!

%40 ZAM ÖNGÜRÜSÜ…

Eğer ki yapılan zamlar alım gücünü etkilemezse ve uzun vadede bunların devamı gelmezse seçim zamanına kadar gösterilen tepkiler unutulur. Alınan paralar etkin biçimde harcanırsa AK Parti oy bile kazanabilir.

Ancak millete yüklenen zamlar Ankaragücü gibi gereksiz yerlere harcanır, milletin alım gücü azalmaya başlarsa diplerden gelen dalga AK Parti’yi fazlaca etkiler.

16 yıl boyunca hiç yapılmayan abartılı zamlar artık yapılmaya başlanıyorsa burada bir sıkıntı var demektir. İnşallah tek seferlik olur ve devamı gelmez.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X