Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

CHP neden İnegöl’ün il olmasını istiyor?

Tam yüzde 70,4 almış AK Parti, İnegöl’den son seçimlerde.

Bursa ortalamasının da Türkiye ortalamasının da epey üzerinde.

AK Parti’nin en yakın rakibi CHP ise yüzde 12,98’de kalmış.

AK Parti 107 bin 773 seçmenin oyunu alırken, CHP’ye oy veren seçmen sayısı yaklaşık 20 bindi.

İnegöl’ün nüfusu 250 bini aşarken, seçmen sayısı 170 bini geçti.

Bu tablo ne anlama geliyor?

İnegöl’den tulum çıkaran AK Parti, 2019’da Bursa Büyükşehir seçiminin de en büyük favorisidir.

Dün CHP bir kanun teklifi verdi TBMM’ye, İnegöl’ün il olması için bizzat Kılıçdaroğlu’nun imzasıyla.

Bayram değil, seyran değil CHP neden İnegöl’ün il olmasını istiyor?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son İnegöl gezisinde ilçe halkının il olma talepleriyle yoğun bir şekilde karşılaştı gerçi.

Ancak İnegöllüler yıllardır il olmak istiyor ve bu taleplerini de yüksek sesle dillendirmekten de geri durmuyorlar zaten.

Gerçek şu ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir süredir Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni, kazanılabilecek illerin başında sayıyor.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmanın yolu da İnegöl gibi büyük ilçelerden yüksek oy almaktan geçiyor.

Ancak CHP’nin İnegöl’deki potansiyeli ortada.

Girizgahta da belirttiğim gibi AK Parti ile CHP arasındaki makas, kapanacak gibi değil.

İşte bu yüzden İnegöl’ün Bursa’dan kopartılması gerekir ki CHP, Büyükşehir seçimine ortak olsun.

Peki bunu AK Partililer görmüyor mu?

Elbete görüyor ve zaten teklifin yasalaşmayacağını da başta CHP’liler olmak üzere herkes biliyor.

O halde CHP’liler ne amaçlıyor?

Amaç belli, önergenin kabul edilmemesinden CHP’nin hiçbir kaybı olmayacak.

Ancak İnegöl üzerinden iktidar partisini sıkıştırmak için koz elde etmeyi planlıyorlar.

Seçim meydanlarında CHP’lilerin ağzından “Biz talebinizi Meclis’e taşıdık ancak iktidar partisi kabul etmedi” sözlerinin döküleceğini görür gibiyim daha şimdiden.

Bakalım AK Partililer, CHP’nin hamlesine nasıl bir yanıt verecek?

 

——————–

 

“İş var  işçi yok”

 

Son günlerde hangi sanayiciyle karşılaşsam aynı dertten yakınıyor.

İş çok ama eleman bulamıyoruz.

Eleman sorunu nedeniyle siparişlerini yetiştirmeyen, üretimlerini kısıtlayan çok sayıda firma sahibi var ne yazık ki.

İşsizliğin hala ciddi bir sorun olduğu ülkemizde, sanayicilerin işçi bulamaması çelişki gibi gelebilir.

Ancak sözünü ettiğim sorun, kalifiye eleman sorunu.

Yani “her işi yaparım” diyen vasıfsız işçiden söz etmiyorum.

Nitekim piyasada gerçekten işi bilen eleman sıkıntısı yakıcı boyuta gelmiş durumda.

Dün Rumelisiad’ın ekonomi gündemine ilişkin görüş ve raporlarını aktardığı basın toplantısında da aynı konu gündeme geldi.

Rumelisiad Başkanı Av. Erol Kılıkçıer’den, yönetim kurulu üyesi sanayicilere kadar işverenler, aynı sorunu dile getirdi:

Eleman yok, eleman yok, eleman yok…

Vasıfsızları işe alıp eğitme yoluna bile giden işverenler 3,4 ay sonra 100 lira fazla para veren başka firmaya giden işçilerden de yakındılar.

Bu nedenle fabrikalardaki sirkülasyon ciddi boyutlara ulaşmış. 

Acaba, kalifiye eleman açığı, düşük ücret politikasından mı kaynaklanıyor?

İşverenlerin buna da cevabı vardı:

Bizde asgari ücret, 2 bin liradan başlar.

Yani işe girerken en düşük ücret 2 bin liraymış.

Peki çözüm ne?

Sanayiciler, her Organize Sanayi Bölgesi’ne bir meslek lisesi inşa edilmesini ve bunun da yasal güvenceye alınmasını istiyor.

Ayrıca, öğrencileri de ortaokuldan başlayarak mesleğe yönlendirecek bir eğitim sisteminin inşa edilmesini talep ediyorlar.

Sabah Rumelisad’ın basın toplantısını takip ettikten sonra öğleden sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstihdam Şurası’ndaki konuşmasını dikkatle izledim.

Erdoğan işverenlere, “Veren el, alan elden hayırlıdır. Çok verdim, böyle nasıl çalıştırayım demeyin. İnanın verdiğiniz kazandığınızdır. Hiç endişeniz olmasın” diye seslendi.

İşverenler her ne kadar eleman bulamama sorununun düşük ücret politikasından kaynaklanmadığını öne sürseler de Erdoğan’ın dediği gibi, işe önce ücret politikasını gözden geçirmekle başlanmalı.

Ne dedik:

Veren el, alan elden hayırlıdır.

 

—————————-

 

Dülger’den bursluluk sınavlarına müdahale

 

Yeni Milli Eğitim Müdürü Sabahattin Dülger’in ilk işi  bursluluk sınavının erken yapılmasına müdahale etmek oldu.

Nitekim ilçe milli eğitim müdürlüklerinden okullara gönderilen yazıda, bursluluk sınavının Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği tarihlerde yapılması hatırlatıldı aksi halde cezai işlem uygulanacağının altı çizildi.

Böylelikle bir kural ihlalinin daha önüne geçilmiş oldu.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X