Avatar
Dilek Göral Kemankaş

Çocuklar perişan olacak

Sendikacı Selçuk Türkoğlu, yeni eğitim yılında da dertli: “Okullar açıldığında pek çok okulun müdürü olmayacak, dönüşümden dolayı veliler mecburen daha uzak okullara çocuklarını göndermiş olacak, öğretmen atamaları yetişmeyecek. Bu kaosta çocuklar perişan olacak.”

 

Geleneksel sancılı eğitim yılı açılışı yaklaşıyor. Doğrusu çok merak ediyorum ne zaman bitecek bu sancılar! Kronik öğretmen açığı sorununa bu yıl yeni eklenen bir hayli sorun var. Örneğin SBS`den TEOG`a dönüşümün ilk yılı, genel liselerin imam hatip liselerine dönüşümünün ilk yılı, genel lise ve ortaokulların içinde imam hatip okullarının açılmasının ilk yılı, üç çarpı dört sisteminde tam dönüşüm yılı gibi zorvirajları olan bu döneme görevleri sona eren okul müdürleri meselesi eklenince işler iyice karışmış gibi görünüyor. 14 Mart 2014`te yürürlüğe giren MEB Kanunu`nun geçici maddelerine göre Türkiye genelinde otuz dokuz bin, Bursa`da ise dört yüz seksen iki okul müdürü puanlamaya tâbi tutuldu, ortalık karıştı.

İşte bu yüzden Türk Eğitim-Sen 2 No`lu Şube Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Selçuk Türkoğlu ile eğitim alanında yaşanan gelişmelere yakından bakmaya çalıştık. Bu sırada görevden alınmış okul müdürleri ile tanıştım. Yirmi yılı aşkın zamandır müdürlük yaptıktan sonra öğretmenliğe dönüyorlar. Kırka yakın itiraz davası açılmış, iki yüzü bulması bekleniyor. Davaların en erken altı ayda sonuçlanması bekleniyor, Bu süre içinde öğretmenlik yapacaklar. Anlattıkları ilginç. Örneğin, “Ben öğretmenliğe başladığımda Ali gel vardı, fişler vardı, şimdi el yazısı var, ben el yazısı bilmiyorum, yüreği yeten benim sınıfıma çocuğunu versin”, diyor biri, bir diğeri, “Şu anda benim okulumda öğretmenler kurul toplantısı yapıyor. Toplantıyı bir başka okuldan geçen hafta görevlendirilen müdür yardımcısı yapıyor. Okulla ilgili hiçbir şeyi bilmeden öğretmenler kuruluna başkanlık ediyor ve bu seneyi şekillendirecek kararlar alınacak bu kurulda” yorumunu yapıyor. İtiraz davaları açılmış, en erken altı ayda sonuçlanması bekleniyor. Fakat durum gerçekten karışık. En önemlisi düzenlemenin okulun ilk günlerinde karmaşaya yol açacağı ve bundan çocukların zarar göreceği görüşü hâkim.

 

 

Lise dönüşümleri ve TEOG konusunda çok sayıda mağuriyet örneğinden söz ediliyor. Ne olacak?

Kritik noktayı söyleyeyim. Diyelim ki sizin kızınız bu sene TEOG’a girdi ve üç yüz elli beş puan aldı. Normalde bu puan akademik eğitim yapmak için taban olarak yeterli bir puan. Ama Bursa’da gidecek Anadolu Lisesi yok. Mecburen imam hatip ya da meslek lisesine gidecek. Diyelim ki kızınız kesinlikle istemiyor meslek lisesini. Paranız varsa özel okula, yoksa ağlaya ağlaya meslek lisesine gidecek. Bu bir. İkincisi üç yüz elli beş puanla Bilecik, Balıkesir, İstanbul, Ankara veya İzmir’de yaşıyor olsaydınız sorun yoktu.

Bursa’da neden sorun oluyor?

Bursa da büyük şehir olmasına rağmen yeteri kadar Anadolu lisesi kontenjanımız yok. Bursa’da kırk beş bin çocuk TEOG sınavına girdi. Anadolu lisesi kontenjanı on bir bin. Otuz üç bin çocuk mecburen ya imam hatibe ya da meslek lisesine gidecek. Halbuki Bursa gibi bir şehirde üç yüz yirmi puan alan çocuğun da Anadolu lisesi alternatifi olmalıydı. En büyük sıkıntı da genel liseyi kapattılar. Çocuğun eğitim öğretim hakkını elinden alıyorlar. Neticede çok kötü bir planlama yapıldı.

TEOG tercihleri de sorun oldu. Çocuklar evlerinden uzak yerlere yerleştirildi.

Keles Çok Programlı Lisesi’ne yanılmıyorsam, Keles dışından elliye yakın çocuk yerleştirildi. Bursa merkez’den, Güzelyalı’dan, Mudanya’dan. Buna biraz daha geniş bakmak lazım. Mesele şu; bu iktidar beş bakan beş defa da sınav sistemi değiştirdi. Müfredat değişiklikleri, teşkilat yapısı değişiklikleri başka! Netice itibariyle bu gelen TEOG sistemi de oturmayacak. Milli Eğitim Bakanlığı yıllarca ne dedi? En iyi okul eve en yakın okuldur, lütfen okul seçmeyin, mahalle değiştirmeyin, adres oyunu yapmayın. İyi de kardeşim en yakın okul bırakmadın.
 

Beni deccal ilan etmişler

Bursa yeni eğitim öğretim dönemine nasıl giriyor? Kaç öğretmen eksiği var?

Temmuz ayındaki ilimizdeki norm durumu, mevcut yirmi sekiz bin öğretmen olduğu şeklinde. Net ihtiyaç ise dört bin beş yüz seksen beş; yine özür grubu ve yeni atamaları eklersek, dört bin ihtiyaç var, diyebiliriz. Bursa’da beş yüz elli bin öğrenci örgün eğitimde, bin dört yüz tane de okul var.

Kaç okulda imam hatip var?

İlkokullarda yok. Lise, ortaokul ve bünyesinde olmak üzere toplam seksen beş imam hatip açıldı. Her şeye o kadar ideolojik bakılıyor ki kazara, genel lise yapın, deyince adınız din düşmanına, imam hatip karşıtına çıkıyor. Bir ben söylüyorum. Beni de zaten imam hatipler deccal ilan etmişler.
 

Bağımsız imam hatipler olmalı

Genel okulların içinde açılan imam hatipler çocukların psikolojisini nasıl etkileyecek?

Bağımsız imam hatip okulları olmalı. Biz bunu zaten olsun diye yıllarca destekledik. Fakat bu uygulama pedagojik açıdan uygun değil, doğru da değil. Öğrenciler açısından kamplaşma olacak, çocukların psikolojileri bozulacak. Başörtülü çocuk açısından da başörtüsüz çocuk açısından da sorun olacak. Ama bunlar kimsenin umurunda değil. Kalitesi, fiziki koşulları, öğretmen ihtiyacı hiç önemli değil. Benim kanaatim şu, beş yıl sonra unların hepsi seçmen olacak. Mesele bu.

 

Eğitim terör gibi sokağa dökmüyor

Aileler TEOG konusunda şikayetçi olmalarına karşın neden çok sessiz?

Mesela bu yılki TEOG sıkıntısı Bursa’daki on bin çocuğu ilgilendiriyor fakat bu konu öyle bir şey ki, sonucu ve sıkıntısını hemen göremezsiniz. Üç yıldır bağırıyoruz, yarın çocuklarınız gidecek Anadolu lisesi bulamayacak, diye. Herkes dışarıdan birileri yapsın tavrında, sıkıntı kendilerini bulana kadar üstlenmiyorlar. Eğitim konuları, terör olayı ya da ekonomik büyük hadiseler gibi insanları bir anda sokağa çıkaran bir şey değil. Türkiye’deki veli portföyü de, yılsonunda çocuğun karnesine bakıp iyi aldıysa teşekkür, kötü aldıysa azar şeklinde. Halbuki bu karne velinin çocuğuyla ne kadar ilgilendiğinin göstergesi. Biz Bursa’nın eğitim sorunlarına veli desteği noktasında çok aciz kaldık. Okulları dönüştü veli tepki duymadı, okulları kapandı veli tepki duymadı, Anadolu lisesi kalmadı veli tepki duymadı, TEOG sınavında, merkezi sınavlarda Bursa hep otuzuncu sıralarda veli tepki duymuyor. Şimdi çocukları üç yüz elli beşle açıkta kalınca arıyorlar bizi, ne yapacağız, diye. Bu konuda evet, velilerden biz de şikayetçiyiz. İşte biz 10 Eylül’de göreceğiz, yapacağımız davete ne kadar katılım olacak.

 

Kriterler objektif değil

Müdür atamalarında puanla atama kriterlerine ilişkin eleştiriniz var bildiğim kadarıyla.

Yüz puan üzerinden yetmiş beş puan alanlar devam edecek. Okuldakiler kırk puan veriyor. Asıl belirleyici unsur, ilçe ve şube müdürleri. İlçe müdürü tek başına yirmi beş puan veriyor. Onların da puan verme kriteri subjektif sorulardan oluşuyor. Örneğin diyor ki; muhatabını dikkatle dinler, eleştiriye açık, katılımcı bir yönetim dili kullanır. İnsan yirmi yıllık eşini bile ancak tanıyabilir. Bu bir aylık müdür bir kez görmüş, adını ilk kez duyduğu insana buna göre puan veriyor. Böyle bir şey olabilir mi? Objektif, belgeli hiçbir şey yok. Mesela şöyle demiyor; en son bir yıl içinde aldığı ödüller, aldığı cezalar, bir önceki yılla şimdiki yıl arasında öğrencilerinin SBS başarısı.

Ülkede hukuk varsa bundan bir şey çıkmaz

Peki, geçen hafta başında sizi ifadeye çağırmaları meselesi nasıl oldu?

Bu puanlamalardan biz anladık ki bu adamlar taraflı, görevlerini kötüye kullanarak ve aslında nefret suçu da işleyerek ayrımcılık yapıyorlar. Bunlar hakkında avukatlarımız aracılığıyla suç duyurusunda bulunduk, adliye önünde basın açıklaması yaptık, Milli Eğitimin önünde eylem yaptık. Suç duyurularımız üzerine savcıların bunları çağırıp, neye göre puan verdiniz demelerini beklerken emniyet yetkilileri geldiler ve başsavcılığın talimatı var, lütfen emniyete gelin ifadenizi alacağız, dediler. Pazartesi günü gittik üç buçuk saat süren bir ifade verdik. Devlet büyüklerine hakaret diye suç duyurusunda bulunmuşlar. Bundan bir şey çıkar mı? Bana göre çıkmaz eğer bu ülkede hukuk varsa.

Konu sarı öküz meselesini geçti

İfadeye çağrılma meselesi, okul aile birlikleri ve sendikalı olmayanlar açısından diğer sendikalarla ortak yapacağınız 10 Eylül yürüyüşünü sekteye uğratır mı?

Şu manada uğratmaz; bizim açımızdan artık sarı öküz meselesini de geçti bu müdürler meselesi. Şu tabloyu artık biz net bir şekilde görüyoruz; kamuda ya bizden olacaksın, bizim kölemiz olacaksın ya da yok olacaksın. İnsanlar onuruyla, haysiyet, şeref ve dünya görüşleri ile yaşayacaklar, hakları için mücadele edecekler ya da köle olacaklar. Bu iki tercihten birini yapacaklarsa, biz onurlu ve şahsiyetli yaşayanları davet ediyoruz hem sendikalarımıza hem alanlara. Mesele bu. Göreve devam edenlerin yüzde -yetmiş beşi Eğitim-Bir-Sen’li, yüzde on beşi Türk Eğitim-Sen’li. Böyle bir şey olabilir mi? Bu tamam bizim müdür arkadaşımızı madden ve manen zarara uğrattı ama Milli Eğitim de topyekûn bir kaos içerisinde.

Çocuklar madde bağımlısı

Her alanda bu kadar başarılı bir iktidar, eğitimde nasıl oluyor da beş bakan, bir o kadar sistem ve sınav değişikliği yapıyor sizce?

Dikkat ederseniz her yeni gelen bakan sıfırdan başlatıyor sistemi. Bu eğitim sisteminde bonzai kullanım yaşı on ikiye düştü. Bakın elimde Bursa Emniyet Müdürlüğü`nün bir bilgi notu var, Bursa Madde Bağımlılığı Anketi hakkında. İlimizde Emniyet, Sosyal Hizmetler, Milli Eğitim, Sağlık Müdürlükleri, Büyükşehir Belediyesi toplanmışlar ve otuz bir bin yüz otuz dokuz kişinin öğrenim gördüğü onuncu sınıflarımızda yirmi beş bin altı yüz yirmi beş çocuğa birebir anket yapmışlar. Bu anket sonuçlarına göre, yüzde yirmisi sigara içiyor çocuklarımızın. Net içiyor, deneme değil. Yüzde on altısı alkol kullanıyor. Bunlar artık rutin. En kötüsü yüzde iki nokta biri madde bağımlısı. Aslında bu anket olduğu için gönüllü olarak söyleyenler, saklamayanlar. Anlatabiliyor muyum? Aslında bu oranlar yüzde beşe yaklaştı. Bu sadece onuncu sınıflarda. Buna on bir, on iki, dokuz, sekiz, yediyi de buna katın dörtle çarpın; dört bine yakın. 2004’te bir anket vardı; oran yüzde bir çıkınca kıyamet kopmuştu. Şimdi yüzde üçe yaklaşmış tepki yok.

Yüzde ellisi kayıp nesil

Eğitimde kayıp nesilden söz ediyorsunuz bir de.

2013`te Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri Yusuf Ziya Özcan, Esra Erdoğan ve Bekir Yerok, Bursa raporu hazırladı, normal denetim sonunda. Raporda diyor ki pek çok sıkıntı var ama bir tanesi çok can alıcı. “Bursa`da liselere kayıt yaptıran çocukların yüzde ellisi mezun olamıyor; kayıp.” Bir kısmı iki yıl üst üste kalıp atılıyor, bir kısmı devamsızlıktan gidiyor, bir kısmı okulu bırakıyor. Yüzde elli kayıp ne demek? Bunlarla ilgili bir tane proje var mı? Bununla ilgili bir araştırma yapalım, liselere yazıyla soralım; yıl içinde kaç çocuğunuz hangi nedenle okulu bıraktı, diye. Çünkü çocuk iki yıl kaldığında geliyor on yedi- on sekiz yaşına. O saatten sonra çırak olamıyor, meslek de edinemiyor, lise mezunu da olamıyor. İşte kayıp nesil bu. Bursa`nın en büyük sorunlarında biri de bu. Sorarsanız söylem Milli Eğitim`de kaybedilecek bir fert dahî yoktur. E bu yüzde elli kayıp ne?

Selçuk Türkoğlu kimdir?

Türk Eğitim-Sen Bursa 2 No`lu Şube Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi. 1971 Kayseri doğumlu. Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunu. Yüksek lisansını Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü`de Eğitim Yönetimi Teftiş ve Planlaması alanında yaptı. Eğitim alanında çalışmaya Batman Sason Yatılı İlköğretim Bölge Okulu`nda öğretmenlikle başladı. 1998`den beri sendika yöneticiliği yapıyor. Evli, dört çocuk babası.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X