Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan S-400 açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “S-400 konusunda geri adım atmak gibi bir şeyimiz kesinlikle söz konusu değil. O iş bitti.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan S-400 açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda gençlerle iftarda bir araya geldi. Erdoğan, iftar sonrasında gençlerle söyleşi gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs’ta gençlerle Samsun’da bir araya geleceklerini belirterek, siyasi parti liderlerini de Samsun’a davet ettiğini hatırlattı.

Erdoğan, Samsun’daki kutlamalarda vatandaşlara hitap edeceğini ifade ederken, “Samsun’a çıkışın 100. yıl etkinliklerini bu yıl çok farklı bir şekilde kutlamanın inşallah bahtiyarlığı içerisinde olacağız. Bununla birlikte de bir mesajı vermenin gayreti içerisindeyiz. 2023’ü de biliyorsunuz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümü olarak kutlayacağız. Bu 100. yıl Samsun’a inşallah çıkış, 2023’ün Cumhuriyetimizin kuruluşu. Bunlarla beraber bu süreci çok etkin, çok aktif bir şekilde siz gençlerle beraber geçirmenin gayreti içerisinde olacağız.” diye konuştu.

Söyleşinin yapıldığı salonun önemine vurgu yapan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu salon çok anlamlı bir salon. Bu salonda geçmişte büyüklerimiz, Osmanlı, onlar senede iki kez falan uluslararası çok büyük toplantıları yaparlarmış. Ben de bu göreve geldikten sonra, başbakanlığım ve cumhurbaşkanlığım dönemimde yine uluslararası bazı müstesna toplantıları bu salonda yapıyorum. Bu salonun adı Muayede Salonu. Her toplantıya da açık değil ama görüldüğü gibi çok farklı bir özelliğe sahip. Ve tabii 1856 buranın açılış yılı. O günden bugüne Dolmabahçe Sarayı’nda demek ki 163 yıl geride kaldı.”

“Ben çok daha iyi olacak diyorum”

Buluşmada gençlerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, 23 Haziran’da yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine ilişkin konuştu. 

Seçimin İstanbul için çok çok önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:

“İstanbul dünyada müstesna bir kent. Sıradan bir yer değil. 94’de buraya İstanbul halkı beni belediye başkanı olarak seçti. Ve buradaki 4,5 yıl belediye başkanlığımdan sonra malum yaşadığım bir hadise var. Ondan sonra 4 ay 10 gün cezaevi, sonra çıktık partimizi kurduk. 16 ay sonra iktidara geldik. İktidara geldikten sonra da 17 yıldır iktidardayız. Gerek 11 yıl başbakanlık, arkasından cumhurbaşkanlığı süreci ve halkımın hizmetkarı olarak bu yolda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, tarıma, bütün bu alanlarda dış politikayla ülkemizi bulunduğu yerden şöyle 3,5 kat büyütmek suretiyle farklı bir yere taşıdık. İnşallah daha iyi olacak gayretiyle, ben çok daha iyi olacak diyorum.”

“Burada bir hırsızlık var, bir kaçak var”

Erdoğan, bir gencin, “Eğer seçimi siz kazansaydınız yine de itiraz edecek miydiniz?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Her şeyden önce böyle bir netice karşısında itirazlar olabilir. Bunlar siyasette seçime girenlerin, sandığa müracaat edenlerin en doğal hakkıdır. Ama bu itiraz merci neredir? İlçe seçim kurullarıdır, il seçim kurullarıdır, daha üst merci Yüksek Seçim Kurulu’dur. Siz itirazını yaparsınız. İtirazını yaptıktan sonra nihai merci Yüksek Seçim Kurulu’dur. Yüksek Seçim Kurulu kararını verdikten sonra da artık diyeceksiniz ki ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ ve işi bitireceksiniz. Ama şu andaki süreç ne yazık ki böyle gitmiyor. Yani 29 binden 13 bine oy düşüyor, şimdi buradan buraya eğer oylar düşüyorsa bu ne demektir? Burada bir hırsızlık var, bir kaçak var. 29 binden 13 bine niye düşüyor?”

“Bildiğini söyle o zaman veya ispat et”

1963 yılında seçimleri şaibe karıştığı gerekçesiyle iptal edindiğini hatırlatan Erdoğan, “Nitekim 1963’te seçime şaibe karıştığı için seçim iptal edildi. Onların dönemleri… Şimdi şaibe çok çok büyük ve itirazlarımız yapıldı. Bütün delilleriyle, belgeleriyle bu itirazlar yapıldı. Bu itirazları yaptıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu bunun iptaline karar verdi. İptal kararı verilene kadar CHP’nin başındakiler, Yüksek Seçim Kurulu’na methiyeler döşerken, ne zaman ki iptal kararı verildi bu defa aman yarabbim neler söylemediler, ‘çete’ mi demediler… ‘Burada nelerin döndüğünü biz biliyoruz ama konuşmuyoruz.’ Bildiğini söyle o zaman veya ispat et. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Sen iddianı ispatla mükellef olduğuna göre bunu da ispat edemiyorsan o zaman kusura bakma. Şu anda Yüksek Seçim Kurulu kararını verdi. Zannediyorum pazartesi filan da beklenen o ki gerekçeli karar da açıklanacak. Ve gerekçeli kararın da açıklanmasıyla birlikte, şu anda zaten süreç başlamış vaziyette. Bizler de çalışıyoruz, öbür tarafta diğerleri de çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“İstanbullu hemşehrilerim bunun gereğini seçimlerde sandıkta yapacaktır” 

2 Haziran’da ülke genelinde bazı ilçelerde de seçim yapılacağını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bir de 2 Haziran seçimleri var değişik ilçelerde. Denizli’nin Honaz’ında, Kırıkkale’nin Keskin’in de gibi… Buralarda yapılan seçimlerde de bizim aleyhimize olanlar var, Milliyetçi Hareket Partisi’nin aleyhine olanlar var. Kars, Iğdır, buralarda onlar böyle bu tür çirkin yaygaralar koparmadılar, verilen karara herkes uydu. CHP’ye ne oluyor da uymuyor? Ve aynı şekilde Büyükçekmece’ye, Maltepe’ye itiraz oldu. Oralarla ilgili itirazlar reddedildi. Reddedildiği için de bizler kalkıp, ‘Niye reddedildi? Burada çete var’ demedik ya, ‘Başımız gözümüz üstüne’ dedik, kabul ettik. Ama şimdi büyükşehirle ilgili olan da nedense çok çirkin, hakikaten siyaseti kirleten bu tür ifadeler bizleri ciddi manada üzmüştür. Ama ben inanıyorum ki benim milletim, İstanbullu hemşehrilerim bunun gereğini de seçimlerde sandıkta yapacaktır. 

“82 milyon, benim vatandaşım, benim kardeşimdir. Hepsini sevmeye mecburum” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son dönemde ülkemizde ciddi bir kutuplaşma var. Siyasilerin kullandığı dil, toplumu oldukça geriyor ve bu kutuplaşmayı körüklüyor. Sizce de artık buna bir son vermenin zamanı gelmedi mi?” sorusuna, şu karşılığı verdi:

“Bu akşam burada gençlerimizle bir aradayım. Burada bana muhabbeti olan da var olmayan da var. Benimle aynı siyasi görüşü paylaşan da var paylaşmayan da var. Samsun öncesinde bugüne kadar gençliğe böyle bir şey yapılmış değil. Eğer bugün Dolmabahçe Sarayı’nda Muayede Salonu’nda bir araya geldiysek, bu bir sinyaldir, işaret fişeğidir. Derdimiz şudur; bu ülkede inancından, etnik yapısından, bölgesel, dinsel, ne olursa olsun kimsenin dışlanmadığı bir Türkiye. Başı açıkmış, başı örtülüymüş, şöyle giyiniyormuş, böyle giyiniyormuş, bunlar bizi ilgilendirmez. Biz, yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye mecburuz. Biz böyle bir inancın mensubuyuz. Beni yaratan Allah sizleri de yarattığı için ben sizleri seviyorum. Burada bu farklılıkları ortadan kaldırmamız lazım. Güneydoğulu, doğulu, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Roman, Boşnak… Böyle bir ayrıma gidemeyiz. 82 milyon benim vatandaşım, benim kardeşimdir. Hepsini sevmeye mecburum. Bizim bir anlayışımız daha var. Biz, bu milletin efendisi değiliz, hizmetkarıyız. Özgürlükler noktasında, bu kardeşiniz iktidar olduğu ana kadar Güneydoğu’da, Doğu’da Kürtçe bir tabela göremezdiniz. Biz geldikten sonra orada Kürtçe tabela… Bunun yanında cezaevinde oğluyla Kürtçe konuşamazlardı, Kürtçe konuşur hale geldi. Bütün bunlar bizim iktidarlarımız döneminde oldu. Temel hak ve özgürlükler noktasında biz kimsenin önünü kesmedik, kesmeyiz, kesilmesine de müsaade etmeyiz. Terörle mücadeleye gelince, terör konusunda hassasız. O başka bir şey.” 

Erdoğan, hayvan haklarına ilişkin “Toplum olarak hayvanlara karşı bu duyarlılığımızı artırmamız lazım. Çünkü o da bir yaratılmıştır, ona bakacağız. Biz insanız o da hayvan. Dolayısıyla inşallah bu yasayla beraber buradaki o beklentiyi büyük oranda gidermiş olacağız.” diye konuştu. 

“Hemen veri kontrollerini yapmaya başladılar”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğrenci akbilinde 85 liradan, 40 liraya indirim gerçekleşti. AK Parti grubu ‘bunu biz yaptık’ diyor, CHP de ‘biz yaptık’ diyor. Ancak ‘daha önce neden yapılmadı’ deniyor.” şeklindeki soru üzerine, şu yanıtı verdi:

“Onlara sadece şu soruyu sorsanız yeter; 19 gün İstanbul’a büyükşehir belediye başkanı olduk diye hava attınız. Peki bunun sözünü daha önce vermiştiniz. Bu havayı da attığınıza göre, o 19 gün içinde niye bunu yapmadınız? Bir şey yaptılar. Ne yaptıklarını söyleyeyim, hemen veri kontrollerini yapmaya başladılar. Bu da FETÖ’nün uygulamalarıdır. Beyefendi zaten Samanyolu TV’de çalıştığı için oradan biliyor veri kontrollerini. Veri kontrollerini yapmak için talimatı verdikleri yerler var. ‘Bize veri bilgilerini geçin.’. Bunu söylediler. Ama ben de diyorum ki 19 gündü. Hemen getirseydin meclise, suyu da çıkarsaydın, aynı şekilde otobüslerin olayı. Kaldı ki benim belediye başkanlığım döneminde biz o zamandan indirdik. Hatta 65 yaş üstüne biz belli saatlere kadar ücretsiz paso uygulaması yaptık. Dini bayramlarda otoyollar, köprüler ücretsizdir. Hala öyledir. Tereciye tere satılmaz. Bunlar bunu yapıyor. Şimdi diyorlar ki otobüsler bayramda ücretsiz. Bunlar zaten vardı.”

“2023’e kadar çok şey, çok daha farklı bir şekilde yoluna girecek” 

“Cumhurbaşkanı veya başkan, kanun yapar mı? Bunu, ana muhalefetin başındaki zat bile bilmiyor.” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Benim kanun yapma yetkim yok. O çıkıyor ‘Cumhurbaşkanı kanun yapıyor’ diyor. Cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisi yok. Cumhurbaşkanının sadece, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yapma yetkisi var. Bu kararnamenin de anayasaya ters olmaması lazım. Bütün bunların dışında eğer hakkında kanun çıkarılmışsa, siz o konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi de çıkaramazsınız. Biz sadece bütçe kanununda düzenleme yapabiliriz. Onun da önünü zaten anayasa açmış. Biraz bundan dolayı ağır bir gidiş var. Ben inanıyorum ki 2023’e kadar çok şey, çok daha farklı bir şekilde yoluna girecek. Cumhur İttifakı olarak, bu ittifakımız güçlendikçe de çok daha seri, çok daha güzel adımları atacağız.”

“Enflasyon yavaş yavaş şöyle bir inişe doğru geçmiş vaziyette”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda biz faizde iyi değiliz ama enflasyon yavaş yavaş şöyle bir inişe doğru geçmiş vaziyette.” dedi. 

“23 Haziran’da belediye seçimine gidiyoruz, hükümet seçimi değil”

Erdoğan, 23 Haziran’da bir belediye seçimine gidildiğini vurgulayarak, “Bu bir hükümet seçimi, bir kabine seçimi değil, bir başkanlık seçimi değil. Ama Batı, dünya bunu nasıl nitelemeye kalkıyor? Sanki bu ülkede bir başkanlık seçimi var ve bu başkanlık seçimiyle beraber de yani 23 Haziran’da, veya 31 Mart’ta Erdoğan gidecek, onun yerine bir başkası gelecek. Böyle bir şey yok ki. Erdoğan gene yerinde. AK Parti yine yerinde. Kabine yerinde.” dedi.

Milli Eğitim Bakanının bir eğitim reformuyla alakalı bir açıklama yaptığına işaret eden Erdoğan, “Bu açıklamada 2023 hedefi gözüküyor ve onun altında yani bu neticeleri biz 2020, 2021, 2022 gibi almaya başlayacağız diyor. 2019-2020’de nereye geleceğiz, 2020-2021’de nereye geleceğiz, yani derslerdeki adet noktasındaki sayıları veriyor. Şimdi bu bir ufuktur. Eğer böyle kısa sürede, hani eskiden koalisyon hükümetlerinde olurdu ya, ‘geldim gidiyorum’ falan, 10 aylık, 12 aylık, 15 aylık hükümetlerin olduğu dönemler. Böyle bir şey olsa bunları böyle söylerler mi? Söylemezler.” diye konuştu.

“Bir yargı mensubuna sen bu şekilde hakaret edemezsin”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi Belçika’da aynı şey yapılıyor. Belçika’da yapıldığında kabul görüyor. Seçimin yenilenmesine karar veriliyor. Avusturya’da aynı şekilde seçimin yenilenmesine karar veriliyor. Seçim sisteminden kaynaklanıyor. Mesela Amerika’da Trump, Bayan Hillary Clinton’dan 3 milyon az oy aldığı halde seçim kazanıyor. Niye? Seçim sistemi onu getiriyor da onun için. Ama bunlar gibi böyle kavga etmiyorlar. Bunlar işi öyle bir şeye götürdüler ki. Bakıyorsunuz Yüksek Seçim Kurulu mensuplarına ‘çete’ diyor. Anayasamızın 138. maddesinde bırakın böyle bir çete demeyi, ima dahi edemezsiniz diyor. Ama maalesef YSK’nın mensupları bunlara karşı herhangi bir dava açmadılar. Bilmiyorum açarlar mı, açmazlar mı? Bana göre açmaları lazım. Bunun adı tazminat davası olur, tazminat davasından sonra dokunulmazlıkların kaldırılması olur. Bu onun en doğal hakkıdır. Bir yargı mensubuna sen bu şekilde hakaret edemezsin. Saygısızlık yapamazsın. Onlar bundan sonraki süreçte orayı nasıl yönetecekler, nasıl götürecekler? Meydan okuyor. Yani bu kabadayılık yapılacak olan yer değil. Kendine çok güveniyorsan, çok inanıyorsan sandık orada. Gene sandık gelir. Tamam sandığa gidilir. En büyük hakem, millettir. Millet ne derse doğru olan odur.” 

“En büyük hakem millettir”

Erdoğan, “En büyük hakem millettir, millet ne derse doğru olan odur.” dedi. 

“S-400’den sonra S-500 söz konusu”

Erdoğan, bir öğrencinin S-400 ve F-35 meselesi konusundaki sorusuna ise şu yanıtı verdi: 

“Biz S-400 ile ilgili konuyu bitirdik. Yani bizim S-400 konusunda geri adım atmak gibi bir şeyimiz kesinlikle söz konusu değil. O iş bitti ve anlaşmamız temmuz itibarıyla S-400’lerin bize teslimiydi. Bunu belki de öne çekecekler, daha erken alacağız. S-400 bir savunma sistemidir. Yani taarruz sistemi değildir. Size herhangi bir taarruz varsa bu taarruzlar karşısında S-400 hemen devreye girer ve sizi savunmaya alır ve güçlü bir menzili vardır. Bu noktada ödeme planları itibarıyla Rusya Federasyonu bize hakikaten çok uygun şartlarda vermiştir ve S-400’den sonra bir de S-500 söz konusu. S-500’de de yine bir ortak üretim söz konusu olacak, S-400’de de bir ortak üretim söz konusu olacak. Şimdi biz bunu yaparken tabii Amerika diyor ki bu diyor, ‘Sizin bizden alacağınız F-35 uçaklarına uyumlu değil’. Öyle bir şey teknik olarak da söz konusu değil. Biz bunun teknik çalışmalarını yaptık. Böyle bir şey yok.”

“Er veya geç F-35’leri teslim alacağız”

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in bu konu hakkındaki açıklamalarını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne dedi? ‘Bir defa bununla ilgili biz ortaklarımızın veya üyelerimizin herhangi bir silahı alırken hangisini alsın, hangisini almasın bu konuda bizim bir telkinimiz olmaz.’ Kaldı ki biz zaten biz üye bir ülke olarak neyi alırsak isabetli olur, neyi almazsak isabetli olmaz bunu bilecek kadar da bizim teknik bir tecrübemiz var. Generalse bizde de general var. Bizim generallerimiz onların generallerinden geri değil. Nitekim Stoltenberg de bunları zaten söyledi ve ben de ikinci bir alternatif daha getirdim. Dedim ki ‘tamam, biz sizden patriotları istedik.’ Ne zaman istedik? Ta Obama döneminde istedik. Bize Obama ne cevap verdi? Dedi ki ‘Kongre müsaade etmiyor.’ Sayın Trump, ‘Böyle böyle, bu işin önünü kesen Sayın Obama oldu ve ‘Kongre müsaade etmiyor’ dedi. Peki şimdi sen kongreden çıkartabiliyorsan sen kongreden çıkart biz patriot da alalım. Hem S-400’ümüz olsun hem patriotumuz olsun.’ Aynı şartlarda bunlar da bize hala patriot veremediler. F-35’te ise 5 tane F-35’i bizim generalimize ve pilotlarımıza teslim ettiler. Amerika’da şu anda uçaklarımız. Fakat, orada da mesela simülatörlerimiz falan var. Bu simülatörleri falan henüz teslim etmediler. Tabii şimdi aparatlar buraya gelmedikten sonra bizim burada 7 milyar dolarlık oraya parça üretimimiz var Türkiye’den. Biz bunları bir taraftan hazırlıyoruz. Bunlar konusunda onların da bazı yaklaşımları var. Biraz bize naz yapıyorlar, orta sahada top çeviriyorlar ama bu işin olmayacağı noktasında değilim. Er veya geç F-35’leri teslim alacağız, aparatlarını da teslim alacağız ve S-400’ler de ülkemize inşallah girecek.”

“Savaşın da bir matematiği vardır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir öğrencinin savunma sanayi konusunda geçmişte yaşananlara dikkati çekip Türkiye’nin de ambargo uygulayabilecek seviyeye gelip gelemeyeceği sorusuna, şu cevabı verdi:

“Bir defa sene 74, sene 2019… Biz şimdi 74’te değiliz. 74’te bizim telsizimiz bile yoktu. Amerika’nın verdiği telsizlerle askerimiz Kıbrıs Harekatı’nı yapmıştı ve hemen bir susturma tekniğini uyguladı malum dostlarımız ve bizim orada telsizlerimiz çalışmadı. Telsizlerimiz çalışmayınca Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra o bize neyi kazandırdı? ASELSAN’ı kazandırdı. ASELSAN böyle kuruldu. Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı. Onu geçelim gelelim bu dönemlere. Biz terörle mücadelede özellikle insansız hava aracı istedik. Kimden? Stratejik ortağımızdan. Maalesef bize insansız hava aracı dahi vermediler. Ben kendilerini ziyarette kendilerine bunu anlattığım zaman yine vermediler. En sonunda Bush döneminde, yani Obama’dan önce, Bush’la yaptığım görüşmede bana ’48 saatliğine size tahsis edebiliriz.’ dedi insansız hava aracını. Çünkü insansız hava aracını daha çok koordinatların tespitinde kullanıyoruz. Ondan sonra da belirlenen koordinatlara uçaklarımız vuruşunu yapıyor. SİHA’lar vardı, onu zaten kimseye vermiyorlardı. İsimlerini vermem gerekmez. Bu bizi nereye getirdi? Türkiye kendi insansız hava aracını üretir noktaya getirdi. Onunla kalmadık arkadan SİHA’lar yine Türkiye’de üretilir hale geldi. İHA’yı ve SİHA’yı Türkiye ürettikten sonra bizim terörle mücadelemiz katladı ve öyle bir noktaya geldik ki biz şu anda SİHA’yı, İHA’yı ihraç eder hale geldik. Şu anda biz ihraç ediyoruz. Hele şimdi bir de daha da öteye geçiyoruz SİHA’nın balinasını üretiyoruz. Bu felaket bir şey. Bu balinanın her iki tarafında 1,5 ton ağırlığında bombalar yerleşiyor, toplam ağırlığı 5 ton, böyle kalkıyor ve insansız gereğini yapıyor.” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş başına geldiklerinde savunma sanayisindeki yerlilik oranının yüzde 20’lerde olduğunu, şu anda ise yüzde 68 yerlilik oranına ulaştıklarını ifade ederek, şunları söyledi: 

“Dediğim bütün o üretilen şeyler de altyapı, gövdeler, bunlar, Eskişehir ciddi manada merkez oldu, Ankara merkez oldu. Şimdi TAI’nin çok önemli çalışmaları var, TAI’nin çok önemli çalışmaları var ama biz bunları yeterli bulmuyoruz. Bizim yaptırım uygulama noktasına geldiğimizde hangi alanda neyin yaptırımını uygulayacağımızın hesabını çok iyi yapmamız lazım. Biliyorsunuz savaşın da bir matematiği vardır. Onu da iyi uygulamamız lazım. Ona göre de adımlarımızı atacağız, atıyoruz. Şu anda işte Suriye’de bakın bugün yoğun bir şekilde gerekli dersleri veriyoruz. Şimdi, şimdi, yeni. Vermeye devam edeceğiz. Durmak yok. Artık biz ‘şunu verirler mi, bunu verirler mi?’ diye düşünmüyoruz. Niye? Elhamdülillah elimizde var ama çok daha güçlü olmamız lazım. Eğer gücünüz olursa karşı taraf ne yapar? Caydırıcılık çok önemli. Bu caydırıcılığı yapmamız lazım. Bunu başarılı şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.”

“Çin ile Rusya da aynı blokta yer alıyor”

“Uluslararası ilişkilerde hızla ehemmiyet kazanan Çin ve Türkiye’nin durumundan bahsedebilir misiniz?” sorusuna da cevap veren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şimdi tabii Çin, şu an dünyadaki en önemli üç ülkeden birisi. Yani ABD, Çin ve Rusya. Tabii ABD’nin son zamanlarda Çin Halk Cumhuriyetiyle bir sürtüşmeye girmiş olması, Çin’in de bir karşı hücuma geçmesine neden oldu. O (Çin) da ona (ABD) karşı şimdi bir yaptırım uygulamaya başladı. Tabii aynı şekilde Rusya’yla olan bu karşılıklı ataklar, yaptırımlar vesaire. Tabii siyaseten Rusya Federasyonuyla Çin Halk Cumhuriyeti adeta aynı siyasi tercihlerde, aynı blokta hareket ediyorlar diyebilirim. BM Güvenlik Konseyi’nde şu anda ABD, İngiltere, Fransa bir blokta yer alıyorsa, Çin ile Rusya da aynı blokta yer alıyor. Yani bu bir yerde de aslında denge unsuru olmaları bakımından da önem arz ediyor. Bu özellik bir yerde BM Güvenlik Konseyi’nde yani bizler için önemli. Çünkü BM Genel Kurulu, aslında kendi içinde ayrı bir güç ama BM Güvenlik Konseyi’ne tercihte BM’deki 196 ülkenin bakıyorsunuz onlar üzerindeki tesiri çok da fazla olmuyor. Çünkü 5 artı 15 geçici üye ve bu geçici üyelerin zaten daimi üyeler üzerinde bir tesiri yok. El kaldırıyorlar, indiriyorlar. Kaldırsa ne olur, kaldırmasa ne olur? Sadece bir marka, ‘Geçici Üye’ bu kadar. Her şey o beş tane üyenin ve bir tane üyesinin dudağı arasında. Onun için de işte ‘Dünya beş’ten büyüktür’ diyorum. Benim tezim de bu.”

“Sen bakkal dükkanın üzerinde o tabelayı kaldırsan ne olur, kaldırmazsan ne olur?”

Bazı belediyelerin iş yerlerindeki Arapça tabelaları kaldırma konusuna da değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Diyor ki ‘ben bu Arapça harflerini burada görmeyeceğim.’ Ya bu terbiyesizlik ya. Senin görmek istemediğin Arap harfleri, şu anda uluslararası literatürde, BM’de konuşma dili olarak kullanılıyor be cahil. Ama biz şu anda orada konuşma dili olarak kullanılmıyoruz. Basarsan parayı sen de kullanılırsın. Basmazsan parayı seni kimse kale almıyor. Ama Arapça şu anda uluslararası literatürde yerini almış. Sen bakkal dükkanın üzerinde o tabelayı kaldırsan ne olur, kaldırmazsan ne olur? Önemli olan insanlık, insanlık…” diye konuştu.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X