İhsan Aydın
İhsan Aydın

Halka sormanın ne sakıncası var?

Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde, haftabaşında bu yana anayasa değişikliği metni üzerinde görüşmeler sürüyor.

AK Parti ve MHP gruplarının önerisiyle TBMM‘ye gelen ve Anayasa Komisyonu‘nda kabul edilen değişiklik teklifinde artık Genel Kurul‘da da maddelerin görüşülmesine geçildi.

Türkiye halen 1980 askeri darbesi sonrası cuntacıların hazırladığı ve OHAL‘in uygulandığı dönemde halka sorulmuş bir anayasa ile yönetiliyor.

Yönünü Avrupa’ya çevirmiş bir ülkenin darbe anayasası ile yönetiliyor olması düşündürücü.

Kimsenin ve hiç bir liderin şimdiye dek bunu değiştirmeye gücü yetmedi.

Her defasında engellendi. 

Şimdi kısmen değişiklik yapılıyor.

Değişiklik aynı zamanda yönetim biçimimizi değiştirecek maddeler de içeriyor.

Başbakanlık ortadan kalkıyor.

CHP bunun bir rejim değişikliği olduğunu iddia ediyor. HDP‘nin baştan bu yana tavrı olumsuz.

“Seni başkan seçtirmeyeceğiz” diyen eşbaşkanı yargı önünde bölücülükten hesap veriyor.

CHP ise rejim değişikliğinin 1923‘te yapıldığını ve bir daha kimsenin değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini bildiği halde bu görüşünde ısrarcı.

CHP’nin bu söyleminin halkta sonuca etki edici bir karşılığı olmadığının farkındayız. 

Türkiye’nin yönetim biçimini başkanlık modeline göre şekillendiren değişikliklerin ilk maddeleri geçti.

Yazımızın bittiği saatlerde ilk iki madde tamamlanmış, 3, 4 ve 5. maddelerin görüşülmesine geçilmişti.

18 maddelik değişiklikle Türkiye artık adı başkanlık olmasa da yetkileri artırılmış güçlü bir cumhurbaşkanınca yönetilecek.

Bugün dünyanın gelişmiş büyük ülkelerine baktığınızda hemen hepsinin başkanlık modeli ile yönetildiğini biliyoruz.

Türkiye’nin de bu ülkeler arasına girme hedefinden daha doğal ne olabilir ki?

Değişikliklerin bütününün tek adam yönetimi olarak adlandırılmasını zayıf bir muhalefet argümanı olarak görüyoruz.

Sonuçta, onu seçecek olan da halk değil mi?

Halkın tercihlerine saygı duymayan siyasi yaklaşımın geçmişte de bir şey elde edemediğini gördük.

Elbette, yasalarımızı buna göre düzenlemek durumundayız.

Hele buna bir de halk oyu eklendiğinde, söylenecek ne olabilir ki?

Tercih halka bırakılıyor.

TBMM’den onay alacak değişikliğin vatandaşa sorulmasından rahatsız olan muhalefet yönteminin prim yapmadığı da ortada.

Biz de, AK Parti’nin MHP ile birlikte gündeme getirdiği değişikliğin, fiili durumu yasal hale getirmekten başka bir şey olmadığını söyleyebiliriz.

Koalisyon ve kaos dönemlerini noktalayacak, yeni ülke yönetme modeline geçişi baştan bu yana destekleyenlerdeniz.

Çiftbaşlılığı ortadan kaldıracak değişikliklere iki partinin meclis gruplarının da sahip çıktığı görülüyor.

Her ne kadar, MHP ve AK Parti’den fire olacağı söylense de ilk iki maddede bu gerçekleşmedi.

Bundan sonraki maddelerde muhalefetin fire beklentisinin de boşa çıkacağını düşünüyoruz.

Oylamalarda, en azından ilk maddelerde psikolojik eşik olan 330’luk referdandum sınırının üzerinde bir evet oyu çıktı.

Muhalefet oy verme biçimini eleştirse de, buradan da kendilerine sonuca etki edici bir şey çıkmayacaktır.

Milletvekillerinin hür iradeleriyle sandığa gidip, kullandıkları oyu cesurca göstermeleri CHP’ye bir şey kazandırmaz.

Türkiye zincirlerini kırıp, her anlamda güçlü ülkeler arasına girmek istiyorsa, şimdiye dek tabu gibi gösterilen bazı reformları da cesurca yapmak zorunda.

Aksi halde, cuntacıların biçtiği gömlekle ülke yönetmeye devam ederiz.

Koolisyonlardan ülkemiz çok zaman kaybetti.

Türkiye’nin, güçlü milletler arasına girmek için attığı adımların rejim tartışmasına konu edilmesi üzücü.

Türkiye’nin rejimi bellidir.

Kimse bunu değiştirmeye niyetlenemez.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X