Avatar
Can Pulak

Haydi denizlere nöbete

Demokrasi nöbeti bitti. Şimdi denizlerde nöbet vakti…

Aslında deniz nöbetlerini hiç bitirmemek lazım. Tehlike sürekli çünkü. Kirletmeyi sonlandırmaya hiç niyetimiz yok. Balık neslini kurutmaya ısrar ve inatla devam ediyoruz. Bu durumda gözleri denizlerimizden ayırmamak gerek.

Sahil Güvenlik Teşkilatımız da olmasa, deniz Allah’a emanet. Ama Sahil Güvenlik şimdi İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Bakalım yeni düzen ne gibi değişiklikler getirecek? Gerçi eskiden de, hele son yıllarda görev tanımı farklı sınırlara çekilmiş, yükü iyice artırılmış, rahat çalışma koşulları hayli zorlaşmıştı. Yedi kocalı Hürmüz’e dönmüştü teşkilat. Kaçak mültecileri mi yakalasın, mavi kart uygulamasını  mı izlesin, balık terörünü mü önlesin, içki kaçakçılarını mı kovalasın, ne yapacağını şaşırdı koca teşkilat.

Gemilerimiz mükemmel, iç ve dış devriyelerimiz ciddi kontroller yapıyor ama görev talimatları sürekli değişiyor. Koş denizin ortasından mültecileri kurtar, olmadı cesetleri sudan topla, otur raporlarını düzenle, kaçak balık avcılarını yakala ve mahkemeye sevket, imdat isteyen teknelere yardıma koş, evrakları eksik olan deniz araçlarını çevir, cezayı bas, itiraz edenlerle uğraş. Denizi kirletenlerin fotoğraflarını çekmek, mahkemeye belge hazırlamak, ceza makbuzu kesmek de işin cabası. Bütün bunlara yetişmek zorunda olan Sahil Güvenliğimizin bir de yakıt sıkıntısı olmasa… Tasarruf iyi de, bunca göreve tasarruf olur mu? Cebinden mi karşılasın askerimiz yakıt masrafını…

Her neyse, Sahil Güvenlik’i bazen boşuna yoruyoruz. Söylemekten, anlatmaktan dilimizde tüy bitti. Denizler karadan kirleniyor. Kirliliğin yüzde 88’i sahil belediyelerinin arıtma sorununa hâlâ ciddi bir çözüm bulamamalarından, fabrikaların ve çeşitli işletmelerin atıklarını denizlere boşaltmalarından kaynaklanıyor. Teknelerin kirliliğe katkısı yüzde 10’u aşmıyor. Bunun böyle bilinmesinde ve önlemlerin ona göre alınmasında fayda var. Son yıllarda denizden kirletmenin de önü kesilmeye çalışılıyor. Gerçi yapılanlar, dostlar alışverişte gösünden öteye pek geçemiyor ama olsun. Geriye doğru baktığımızda hayli mesafe aldığımızı söyleyebilirim. Sahil Güvenlik, sivil toplum kuruluşu olan TURMEPA, kaptan ve denizcilerimiz daha dikkatli şimdi. Hele denizciler arasındaki otokontrol iyi işliyor. Bu nedenle kirlenme bir miktar azaltılabiliyor. İnşallah yakın bir gelecekte daha etkili önlemler alırız, kontrol ve nöbet çemberini sıklaştırırız da kirlilik problemini iyice hafifletiriz.

Mandayla Körfezi’ni, Gökova’yı, Hisarönü ve Göcek’i dolaştım. Mandalya Körfezi’ni hiç sormayın, hele Kazıklı ve ötesi… Hala sahilden temizlenemeyen balık çiftlikleri çevreyi perişan ediyor, bölge oldukça kirli. Gökova temiz sayılır. Burada denizcilerin, kaptan ve tayfaların çabası ön plana çıkıyor. Herkes elinden geldiğince temizlemeye çalışıyor çevresini. Eskiden olduğu gibi, tekneleri dolaşıp katı-sıvı atık toplayan tekneler pek yok. Bodrum Ticaret Odası da, yıllardır sürdürdüğü hizmetini üç yıldır bitirmiş. Bu nedenle iş denizcilerin başına kalmış. Bodrum Büyükşehir Belediyesi’nin bir teknesi arada bir dolaşıp atık topluyormuş ama, ben rastlamadım galiba. Gökova’nın bu yılki sorunu, büyük gemilerin peşine takılıp ya da yapışan balık ve denizanaları. Hele kenarı püsküllü, müthiş güzel bir balık var ki, dokunduğunu hastanelik ediyormuş. Bizim bir profesör arkadaşımızı çarpmış, çok tehlikeli olduğunu söyleyip,yüzenlerin dikkatini çekiyor. Siz siz olun, bilmediğiniz balık ve denizanalarından uzak durun.

Hisarönü giderek Gökova’dan daha sorunlu hale geliyor. Deniz trafiği sahipsiz, sürat tekneleri ve jetskiler büyük tehlike yaratıyor. Selimiye turizm sezonunda ciddi şekilde kirleniyor. Sığliman bile bundan nasibini almaya başlamış. Ama en çok Selimiye’deki kaçak yapılaşmaya üzüldüm. Güzelim köy giderek kayboluyor ve özelliklerini yitiriyor. Acaba bir devlet yetkilisinin buralara yolu düşmez mi? Aynı şeyi Bozburun için de söylemeliyim..

Gelelim Göcek’e. 28 yıl önce korumaya aldığım Göcek de iyice şehirleşiyor artık. Özel Çevre Koruma’nın pek bir etkisi kalmamış. Koylarda çok şükür henüz bir yapılaşma yok ama, şehiriçi yoğun biçimde yeni binalar, dükkânlar ve işletmelerle dolmuş. Tedbir alınmazsa Göcek de elden çıkabilir. Büyükşehir uygulaması beni ürküttü. Eğer Göcek’i normal imara açarlarsa, bu güzel ve harika beldemize de veda edebiliriz. Tıpkı Bodrum, Marmaris, Köyceğiz, Dalyan ve Ölüdeniz gibi…

Göcek’te Turmepa iyi çalışıyor. Atık toplama teknesi iyi işler yapıyor. Ama kara kirliliği pek önlenemiyor. Manastır’ın tam arkası rezalet, denizdeki Amigo adlı tekne dükkân, çevrenin canına okumuş. Bedri Rahmi Koyu’nu marina gibi bir tahta iskeleyle kapatmışlar. Karada ağaçların arasına bir sürü bungalov koymuşlar. Kim izin verdi bunlara,bir ilgilenen yok mu? Manastır Koyu’nda yıllar önce bir tahta iskele varken, ikincisini de yapan restoran nerdeyse koyun yarısını kapamış. Olacak iş değil ama oluyor işte. Bu arada Domuz Adası ile diğer yerlere keçilerini atanbir aile (buralar bizim) diye sağa sola efeleniyormuş. Anlaşılıyor ki, Göcek’i yeni baştan ele alıp, ciddi bir kontrole kavuşturmak gerekiyor.

Göcek’ten bahsetmişken, caretta’lardaki artışın da üzerinde durmalıyız. Yüzenlere bir zararları dokunmuyor ama, çok korkutuyor. Hele masa büyüklüğünde olanları ve balıklarla yengeçleri yiyenleri görünce, çevresinden uzaklaşmaya çalışın. Sahil Güvenlik bugüne kadar bir yaralanma ya da ısırılma vakasının görülmediğini söylüyor ama, siz yine de tedbirli olun. Ayrıca Okyanus’tan tepesinde kırmızı gözü olan zehirli denizkestaneleri gelmiş ki, aman bunlara dikkat edin. Bölgedeki sağlık kuruluşlarının ve doktorların da bu yeni ve tehlikeli deniz canlılarına karşı bilgili olmaları lazım. Bizden söylemesi…

Denizlerdeki nöbetimiz devam edecek…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X