‘İdeal’ kadın vücudu nasıl olmalı?

Yüzyıllar boyunca moda olan korse ve benzeri sınırlayıcı giysiler, kadın bedeninin nasıl görünmesi gerektiğini belirledi.

‘İdeal’ kadın vücudu nasıl olmalı?

Moda, kadın vücudunu, karmaşık sosyal kurallara veya moda endüstrisinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilecek uysal bir şey olarak gördü. New York’taki Moda Teknolojisi Enstitüsü’nde (FIT) yer alan sergide 18. yüzyıldan bu yana değişen moda akımlarına yer veriliyor. Burada ayrıca, bir beden biçiminin moda haline gelmesinin kültürel bir inşa sorunu olduğu ve daha farklı beden biçimlerinin kabulünü sağlamak için buna karşı çıkılması gerektiği vurgulanıyor.
 

18. yüzyılda modaya uygun beden esas olarak elitlere özgü bir kaygıydı. Elbisenin altına giyilen dantelli korse sadece vücudu ince göstermek için değildi. Serginin küratörü Emma McClendon, bunun “çok daha karmaşık ve kültürel adap, sınıflar ve kadının fiziksel özelliği olgusuyla ilgili” olduğunu söylüyor.
 

Korse rahatsızlık vermesine rağmen zarif bir görünüm sağladığı ve soyluluğun göstergesi olarak zorunlu görülüyordu. “Ayrıca o dönem kadınların yapı gereği zayıf ve desteğe muhtaç olduğuna inanılıyordu” diyor McClendon.
 

korse.jpg
 

Dönemin bazı yazarları bu fikre karşı çıkıyordu. Örneğin Rousseau korseyi sosyal kurumların bireyi bastırmasını ifade eden bir metafor olarak görmüş, ama bu düşünce pek yaygınlık kazanmamıştı.

Fransız Devrimi sonrasında ise aristokrat görünümüne sempatiyle bakılmadığından korse rağbet görmez olmuştu. Artık biraz daha rahat olan ama yine vücudu dik tutacak bir içlik içeren giysiler tercih ediliyordu.
 

kkkk.jpg
 

1845-70 yılları arasında moda olan yüksek kemerli elbiseler dikkatleri vücudun üst kısmına yöneltiyordu. Paris’teki Dekoratif Sanatlar Müzesi moda bölümü küratörü Denis Bruna “Batı kültüründe vücudun alt kısmına önem verilmez, bu yüzden kadınların bacakları yüzyıllar boyunca uzun eteklerin altında saklı kalmıştır” diyor.

Bu tarz, yükselmekte olan burjuvazinin zenginliğini sergilemesi için de iyi bir olanak sunuyordu. Erkeklerin kıyafeti daha gösterişsiz olduğundan, zenginliği sergilemek için eşlerinin elbise kumaşının ve tarzının gösterişli olması esas alınıyordu.
 

Modaya uyma baskısı

1870’lerden itibaren elbisenin arkasını biraz daha kalkık gösteren bir tarz gelişti. Bu dönem modanın biraz daha demokratikleştiği bir dönemdi; teknik gelişmeler ve her tür eşyanın satıldığı mağazaların açılması ile farklı sosyal sınıflar benzer stilleri satın alabilir hale gelmiş, ideal görünüm standardının oluşması ve tüm sosyal sınıflar içinde bu modaya uyma baskısının gelişmesine neden olmuştu.

Giysilerde reform talep edenler ve doktorlar korsenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri konusunda uyarıda bulunsa da, korsenin daha geniş kitlelerin satın alabileceği bir şey haline gelmesiyle kadınlar akın akın mağazalara koştu. Ancak korse bedenlerinin 46 cm’den 76 cm’e kadar olması tüm kadınların ideal olarak görülen ince bele sahip olmadığını gösteriyordu.

20. yüzyıl başlarında, zarif uzun elbiselerde ifadesini bulan estetik giysi hareketi kadınları korsenin sınırlarından kurtarmaya çalışıyordu. Sanat çevrelerinde rağbet gören bu giyim tarzı halk tarafından eksantrik bulunuyordu.

1920’lerde korse artık gözden düşünce farklı giyim tarzları ortaya çıkmaya başladı. Ama korse giymiyor diye kadınlar artık özgürleşmiş değildi. Bu yeni moda akımı kadın bedeninin kıvrımlarını gizliyor, ona erkeksi bir hava veriyordu. Bunun için baseni ince gösteren, korseden daha rahat ama yine bedeni sınırlayan bir içlik giymek gerekiyordu.

1930’larda beli ince gösteren uzun elbiselere geri dönülse de bazı moda tasarımcıları daha büyük beden kadınlara da hitap ediyordu. Sergide bel ölçüsü 79 cm civarı olan metalik ipek elbise de bunun göstergesi.
 

Çeşitliliğe kucak açmak

1940’lara geniş omuz ve dar kalça damgasını vurdu; ta ki Christian Dior’un dekolteyi öne çıkaran, belde daralıp etekte genişleyen ve kimi zaman 20 metreyi aşkın kumaşın kullanılmasını gerektiren “Yeni Görünüm”ü ortaya çıkana dek. Savaş yıllarının yoksunluğuna karşı çıkış yapan bu tarz 1950’lerde hakim oldu.

1960’larda ise İngiliz manken Twiggy’de ifadesini bulan zayıf ve erkeksi görüntüye dönüş oldu. Ama 1920’lerin aksine vücudun daha geniş kısmını çıplak bırakan tarz nedeniyle destek amaçlı içlik giymek artık imkansız hale gelmişti.

Korse gözden düşmüştü ama kadınlar 1970’lerde ve 80’lerdeki sade tasarımlar için de zayıf olma, bunun için diyet ve egzersiz yapma baskısı altındaydı. 1980’lerin moda dergileri ince beden ve ona tamamen zıt büyük göğüsleri sayfalarına taşıyordu. Bunu başarmanın tek yolu ise ameliyattı.

1990’larda zayıf İngiliz model Kate Moss’un pejmürde kılığı yaygınlık kazandı. 21. yüzyıla gelindiğinde ise sosyal medyanın ve bireye özgü moda bloglarının yayılması ile insanların moda ile ilişkisi farklılaştı. Bu sektör çok çeşitli insanların etkide bulunduğu bir alan haline geldi.

Artık moda gösterilerinde zayıf, tek tip modeller yerine her renk ve bedenden insanlara yer verilmeye başlandı. McClendon, sStandardın dışındaki bedenlerin marjinalize edilmesi anlayışına karşı tepkilerin ve tartışmaların sürdüğünü belirtiyor.

“Yanlış olan bedenlerimiz değil, beden sistemi. Bu sistemdeki sorunları ortaya koymadan onları ortadan kaldırmak mümkün olmaz.”

 

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X