Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Mehdi’yi beklerken ve Mehdicilik

Geçen hafta Mesihçilik üzerinde durmuştuk. Bu hafta İslamın iki ana kaynağı Kitap ve Sünnet’te açık bir hükmü bulunmayan Mehdilik üzerinde duracağız.

İslamın Mesihçilik konusunda Yahudilik ve Hırıstiyanlıktan ayrıldığı yönlerden birincisi, iki dinin beklediği, “Süpermen” türü kurtarıcı bir Mesih’i tanımaması, ikincisi, Mesih’e ayinle ilgili ve Mehdi’ye yönetimle ilgili olarak farklı işlevler yüklemesidir. Şiilik ise gerçek imamın kaybolmasının ardından kıyametten önce zuhurunu öngörür. Beklenen Mehdi’nin mahiyet ve işlevine ilişkin Şii fırkalar arasında önemli görüş farkları olmasına rağmen, Şi’anın üç kolu, Zeydiye, İsmailiye ve İsna’aşeriye’den bugün İran’ın da resmi mezhebini oluşturan ana gövdesi İmamiye’ye göre beklenen Mehdi, on birinci imamın kayıplara karışan on ikinci imamı temsil eden sabi oğludur.

255/868 yılı şaban ayının ortalarında bir cuma günü Bağdat’ta doğan imam Muhammed Mehdi b.Hasan Askeri henüz bir bebek iken 260/ 873 yılında gizlenmişti. Şiilere göre bu beklenen Mehdi, ahir zaman ortaya çıkarak Şia düşmanlarından intikam alacak ve zulme batmış yeryüzünü sonsuz adaletle dolduracaktır. Hakkında İslamın iki ana kaynağı Kitap ve Sünnet’te açık bir hükmün bulunmadığı Mehdi, Şiiler için usul-i dinden bir inanç konusu iken Sünni İslam’da adeta bir hak ile batıl arasındaki kesintisiz mücadeledehakkın temsilcisi mitolojik bir şahsiyet gibi alınmıştır. Goldizher’in de belirttiği gibi Mehdi fikri, Sünni İslamda ancak ideal bir geleceğin mitolojik süsü, Ortodoks eylem tasavvuruna dayalı sisteme eklenen bir aksesuar olarak belirir.(Kedourie)

Sünnilik ve Şiiliğin Mehdilik inançları arasındaki farklılığın somut tezahürünü, onların tarih algılarında görmek mümkündür. Bernard Lewis’in de dikkat çektiği gibi Yahudiler ile Şii Müslümanların tarihe yaklaşımları arsında çarpıcı bir benzerlik vardır. Bu benzerlik, aslında her ikisi üzerindeki ortak Zerdüşlük etkisinin sonucudur. Şiilikte olduğu gibi gelecek mesiyanistik kurtuluş anlayışı, tarihin askıya alınmasına yol açar. Peygamber-i Zişan’dan (s.a.s) sonra gelen yegane doğru halife addettikleri Hz. Ali’nin vefatından sonra tarihin yanlış bir istikamet aldığına inanan Şiiler, Müslümanların hep günah ve zulüm içinde yaşadığı inancıyla beklenen Mehdi’nin gelişine kadar adeta tarihi askıya alırlar. Ertelenmiş bir hayat anlayışıyla nerdeyse geçerli tüm tarihi bir “fetret” dönemine indirgeyen bu bakış açısı, doğal olarak tarih karşısında pasiflik ve yabancılaşmaya yol açar.

Oysa Sünni Müslümanlar, ahir zamanın Hz.Peygamber’in gelişiyle başladığını, insanların, ilahi yasa sayesinde formel bir imtihan diyalektiğince, kesintisiz, kollektif deneyimle kurtuluşunu öngörür. “Monarşik nübüvvet” yerine “karizmatik ümmet” anlayışını getiren Sünni İslama göre Hz. Peygamber’in vefatından sonra ilahi rehberlik bir bütün olarak ümmete geçmiş, ümmetin çoğunluğu tarafından benimsenen sahih İslam anlayışı ve uygulaması, ilahi iradenin, vahyin yeryüzündeki göstergesi olarak kabul edilmiştir. Allah, ümmetinin günaha düşmesine izin vermeyeceğinden, bir bütün olarak ümmetin kabul ettiği doğru ve yaptıkları ilahi gayenin bir tecellisi sayılmalıdır.

Dikkat edilirse, gerek Mesihçilik, gerek Mehdilik anlayışı uhrevi olmaktan ziyade dünyevidir. Mehdilik İslamın özünde yoktur. Mehdilik bir İsrailiyat anlayışının sonucudur.       

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X