Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Merak, şüphe, tenkit

‘Tenkit yetisini kullanmayan zihin, her adımda yanılmaya mahkûmdur.’ (Topçu, İslam ve İnsan) İnsan, bilgi felsefesi açısından duyulara, akla ve bunlarla ilgili duyma, bilme, kavrama ve yorumlama gibi özelliklere sahiptir.

Merak ve şüphe sorgulamanın, sorgulama da eleştiri kültürünün tezahürüne neden olur.” Bir toplum, duyduğu, gördüğü şeyleri  sorgulamaya gitmezse, her rivayeti doğru belleyip önüne konan her şeye eyvallah derse, onun İslami hüviyetini kaybettiğini söylemeliyiz. Hakikati önemseyen İslam dininin, hakikatin vücut bulmasında pay sahibi olan merak, şüphe, sorgulama ve eleştiriye büyük bir önem atfettiğinin altını çizmek gerekir.

İslam düşüncesinde merak, şüphe, sorgulama ve eleştirel düşüncenin etkin olduğu dönemlerde, nitelik açısından İslam medeniyeti ve kültürü zirvede olmuştur. Merak, şüphe,sorgulama ve eleştiri gibi tefekkür,tedebbür, (duruma uygun davranma) tefakkuh (fıkıh öğrenme) ve tezekküre yönelten özelliklere olumsuzluklar yüklendiği dönemlerde ise İslam medeniyeti ve kültürü-siyasi ve iktisadi olarak yükselebilse de- nitelik açısından var oluş ve anlam değerini kaybetmiş veya kaybetmeye başlamıştır.

Merak,şüphe,sorgulama ve eleştiriyi olumsuz addedecek, “Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik bırakır”emri ilahisini anlamlandıramayanların, temel kaynakların hükümlerini kendi bakış açılarına hapsedenlerin, farklılıkları dikkate almayanların, görüşlerin ve yorumların değişmezliğinde ısrar edenlerin, kendi değerlendirme ve tespitlerini nass gibi görenlerin, nassa değil nassa dair anlayışlarına eleştiriler yöneltildiğinde, kendi görüşlerinin eleştirisini nassın inkârı olarak algılayıp barbarlaşanların, hatta kendi tespitlerini dinmiş gibi ileri sürenlerin ağırlıkta olduğu ortamlarda, bilgeliğin ve bilgeliğe yönelen unsurların anlamını keşfetmek zorlaşır, hayat bahşedecek yeni görüş ve teorileriler ileri sürülmez, insan doğasının bir parçası olan ve İslam düşüncesinin ilerlemesini sağlayan öğeler unutulur gider. (Kamil Sarıtaş- Eleştiri geleneği, Endülüs Yay)

Genel anlamda eleştiri, bir olayın,görüşün,eserin veya konunun doğru ve yanlış yönlerini inceleme ve bununla ilgili yargıda bulunma faaliyetidir.

Eleştir,bilinen ve düşünülenlerin en iyisini öğrenme ve bunu başkalarının da bilmesini sağlama yolunda yarar gözetmeyen bir çabadır. Tenkit/eleştiri işini yapan kişiye münekkit/eleştirmen denir. Eleştirmen, düşünce, kültür, sanat ve edebiyat alanında bahse konu alanların gelişimine yarar sağlar, topluma yol gösterir.

Eleştirmenin her zaman doğru, yararlı ve olumlu özelliklere sahip bir eleştiri anlayışını ortaya koyması mümkün değildir. Temel ölçü, eleştirmen fikirlerini delillere dayanarak tarafsız bir gözle ileri sürmelidir. Bir konuda objektif olmak zor olsa da bariz sübjektiflikten uzak durulmalıdır.

Mümkün olduğunca her eleştirinin değiştirici ve geliştirici yönlerinin olması öngörülmelidir. Eleştiride amaç kuşatıcı sentezlere ulaşmak olmalıdır. Zira eleştiri olmadan disiplin sistemlerine ulaşmak mümkün değildir. 

Eleştirinin bittiği yerde kütleşme başlar. Kütleşme farklı fikirleri yok saymak, kendi söylemine kapanmak, kendi söyleminle büyülenmektir. Hele nefret ediyorsan senden akıl gitmiştir. Şunu bil ki: Eleştiri yoksa bilim de bilimsel düşünce de yoktur.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X