Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Odun toplayıcılar

Pir Sultan Abdal bir deyişinde Cehennem Dediğin Dal Odun yoktur, Herkes Ateşini Burdan Götürür demektedir. Çok ince bir açıdan bakmış büyük ozan. Bu dünyada yaptığımız kötülükler ile cehennem ateşine odunlarımızı taşıdığımızın farkında olamıyoruz. O kadar büyük bir anlam yüklemiş, öyle bir derin mesaj vermiş ki bizlere…

Ağızda başlayan ve 10-12 metre devam eden bir sindirim sistemimiz var. 2 adet çene kemiği, bu kemiklere tutunan çene kasları, dişler, dil, pek çok tükürük bezi ve bunların salgısı ağızdaki sindirim içindir. Oysa bizler gıdaları çiğnemeyi unuttuk. Yutak sonrası kocaman bir yemek borusu, pek çok bölümden oluşmuş ve her bölümünün özelleşmiş hizmetleri olan mide (hani azıcık yağlı bile olsak büyük çoğunluğunu aldırdığımız), sonrasında on iki parmak bağırsağı, ince bağırsağın kalan kısımları, karaciğer, pankreas, safra kesesi ve kocaman bir kalın bağırsak. Hepsi 1 adet leblebi bile yediğinizde faaliyet gösteren vücut kısımlarıdır. Bu bölgelerde gelişen olayların belli ve önemli bir kısmında neler olduğunu tıp bilimi biliyor. Ancak her geçen gün yeni bilgiler bu muazzam sistem hakkında daha çok öğrenecek şeylerimiz olduğunu da bizlere gösteriyor.

Yediğimiz gıdalar yukarıda anlattığım sindirim sistemi organlarımızda çok sayıda işlemlerden geçirilerek en sonunda kanımıza katılır ve gerekli yerlere gönderilerek hayatın sürmesi sağlanır. Bu gıdalar cips, şekerli kurabiyede olabilir yumurta, kuru fasulye de. Sonuçta kanınıza katılacak ve ilgili yerlere gönderilecek gıda parçacıklarını böylelikle siz belirler, olumlu veya olumsuz neticelerini de yine siz sağlamış olursunuz. 3 saat önce yediğiniz bir besin belki şu an göz hücrelerinizin veya kalbinizin bir parçası olmaktadır. Bu gıdalar otoban gibi çalışan kan damarlarınızın yeniden asfaltlanıp çukurlarının tamirine de gidebilir veya bu otobanın belirli kısımlarına moloz olarak dökülür ya da asfaltta yeni çukurlar açar. Seyahatiniz de bu oranda ya çok rahat ya da sarsıntılarla geçer.

Günümüzde bilim insanlarının yaptığı çalışmalar belli başlı bazı gıdaların alınması ile ilaçlara gerek kalmadan uzun ve sağlıklı bir ömür geçirilebileceğini kanıtlamıştır. Bu kanıtlar aslında bizim büyüklerimizin beslenme tarzını bir kez daha teyid etmektedir. Probiyotikler (yoğurt, turşu, boza, kefir, ayran, nar ekşisi, salamuralar, peynir başlıcalarıdır), prebiyotikler (baklagiller, soğan, sarımsak, lifli gıdalar gibi), omega-3 (balık en önemli kaynaklarıdır), doğal yani rafine edilmeyen yağlar, Özellikle B12 ve D vitamini başta olmak üzere vitaminler (eksiklikleri gün geçtikçe artıyor), esansiyel yani vücudumuzda yapılamayıp dışarıdan almamız gereken aminoasitler gibi daha pek çok sayılabilecek gıda kaynaklı maddeler var.

Ben özellikle çocuklarımıza üzülüyorum. Anadolumuzun o güzelim yemek kültüründen giderek uzaklaşan çocuklarımız bu dünyadaki cehennemleri için adeta odun topluyorlar. Sonuçta sadece çocuklarımız mı yanacak, hayır. Ülkemin bağrı yanacak.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X