Engin Özpınar
Engin Özpınar

“Prens Selman’ı reformcu sanıyorduk, meğer o bir haydutmuş”

ABD ve Avrupa medyası, iş dünyası ve politik kurumları, “Cemal Kaşıkçı” olayı belirgin hale geldikçe Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman hakkında böyle konuşmaya başladılar.

Riyad, sessizliğe gömüldükçe suçlamaları kabul eden bir konuma girdi.

Bunun için Suudilerin acilen bir açıklama yapması gerekiyor ve bekleniyordu. Ama olmadı.

Veliaht Prens Selman’ın en coşkulu destekçilerinden olan New York Times yazarı Thomas Friedman da bastırdı, “Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı için yanıt vermelidir” diyerek köşesinden çağrıda bulundu.

Selman, dostu olan ünlü yazara bir telefon bile açmadı. Oysa Friedman onu, “Vizyon sahibi bir reformist, Ortadoğu’nun kurtarıcısı” gibi nitelemelerle göklere çıkarıyordu.

Veliaht Prens’in ABD’deki tek dostu gazeteci Friedman değildi elbette.

Amazon CEO’su Jeff Bezos, Apple CEO’su Tim Cook, Bill Gates, ünlü televizyon sunucusu Oprah Winfrey gibi isimlerle de ilişkisi vardı. Ve bu seçkinler grubu geçen nisan ayında Prens Selman’ı ABD’de ağırlamışlardı.

Şu anda onlar, nasıl bir adamı misafir ettiklerini düşünürken, canlarını kurtardıklarına seviniyor olmalılar.

*

Bu arada Washington’da, yönetimin Suudi Arabistan politikası da tartışmaya açıldı.

Cumhuriyetçilerle Demokratlardan oluşan 22 senatör Başkan Trump’a bir mektup göndererek Suudi Arabistan’a silah satışından vazgeçilmesini istediler.

Donald Trump’ın senatörlere yanıtı sürpriz olmadı: Silah satışı için Suudi Arabistan’la yapılmış 110 milyar dolarlık bir anlaşma vardı. ABD bu anlaşmayı iptal ederse Suudiler silah almak için Rusya ve Çin’in kapısını çalacaklardı. Onun için Başkan Trump “Suudi yatırımlarını durdurmaya gerek yok” diyordu.

Ancak, senatörlerden, hem de Cumhuriyetçi senatörlerden Trump’a anında tepki geldi.

Senatör Rand Paul, Başkan’dan Suudi Arabistan’a silah satışının “derhal askıya alınmasını” istedi.

Senatör Cory Gardner da, Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı olayını bir an önce açıklığa kavuşturması gerektiğini belirterek Riyad’ın sorumlu olduğunun anlaşılması halinde silah satışının durdurulmasını talep etti.

ABD Kongresi’nin silah satışlarını geçici olarak durdurma hakkı bulunduğunu ifade eden Demokrat Senatör Bob Menendez de, bu görüşteki senatör sayısının giderek yükseldiğini bildirirken, “Müttefiklerimiz, istediklerini yapmalarına açık çek vereceğimizi düşünmemelidir” dedi.

*

“Suudi Arabistan’ın gazetecileri hapse attığı bir sır değil. Ama yabancı bir ülkede devlet eliyle yüzsüzce yapılmış bu tür bir eylem sınırın aşılması anlamına gelecektir.”

Bu sözler de İngiltere’de Guardian gazetesinde yayımlanan bir analizden alıntı.

Politik çıkarlar bir yana İngiltere’nin Suudi Arabistan’la alışverişi devede kulak.

2016’da Suudilere ihracat 6,2 milyar sterlin. Bu rakam toplam 547 milyar sterlinlik ihracatın yüzde 1’ine denk geliyor. 2016’daki ithalatsa İngiltere’nin toplam 590 milyar sterlinlik ithalatının sadece 0,3’ünü oluşturuyor.

Ama buna karşın İngiltere Başbakanı Theresa May, kendisinden beklenen tepkiyi veremedi. May’in hedefi neydi? Küresel İngiltere’ydi. İyi de belirlenen bu hedef, “kurallara dayalı uluslararası düzeni aşındırmaya çalışan sorumsuz ülkelere karşı savunmaya” engel değil ki. Yoksa engel mi?

*

Hem ABD’nin hem de İngiltere’nin, Suudi Arabistan denildiğinde akıllarına gelecek ilk müttefikleri İsrail’dir, İsrail engelidir.

*

Guardian’daki analiz son noktayı şöyle koyuyor:

“Küresel İngiltere ilk ve zor sınavıyla karşı karşıya.”

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X