‘Sana değil Mehmetçiğin gölgesine geldiler’

Başbakan Davutoğlu, ‘Bir vekil Mehmetçiğe taş atma edepsizliğini gösterdi. Onlar Suriye’den senin için değil, Mehmetçiğin gölgesinde huzur bulacağız’ diye geldiler’ dedi.

‘Sana değil Mehmetçiğin gölgesine geldiler’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ahi Evran Külliyesi’ndeki 27. Ahilik Haftası töreninde, dün Bitlis-Diyarbakır yolunda göreve giderken hayatını kaybeden üç özel harekatçı için Allah’tan rahmet diledi ve alandakilerden Fatiha okumalarını istedi.
 
İki yıl önce Kırşehir’e geldiğinde yaptığı konuşmada Kırşehir için “medeniyetimizin tohum şehri” ifadesini kullandığını anımsatan Davutoğlu, 62. Hükümet’in tohumu Türk siyasetine atıldığında bu şehirde, tohum şehrinde vatandaşlarla buluşmayı arzu ettiğini söyledi.
 
Medeniyetin payitahtları olduğunu, Anadolu’da medeniyet kurulurken başşehir olarak inşa edilen Konya, Bursa, Edirne, İstanbul ve Ankara bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, ama hepsine ilham vermiş, kültüründe izi olan büyük şahsiyetlerin medeniyetin tohumunu Kırşehir’de attığını söyledi.
 
Başbakan Davutoğlu, hükümet programını okuduktan hemen sonra, ilham aldıkları hocaları olan, Hacı Bayram Veli’yi, Ebayübel Ensari’yi, Hazreti Mevlana’yı, Şeyh Edabali’yi ve Ertuğrul Gazi’yi ziyaret ettiğini anımsatarak, Ahi Evran’ın huzuruna gelmek ve ona ahlak ahdini ifa etmek üzere Kırşehir’e geldiğini söyledi.
 
“Bizim için herşeyin başlangıcı o ahlaktır”
 
Ahi Evran’ın ahlakını anlamayanların, sadece iktisadi ahlakı anlamamakla kalmayacağını, anı zamanda siyasi ahlakı da şahsi ahlakı da devlet ahlakını da anlayamayacaklarını vurgulayan Davutoğlu, “Bizim için herşeyin başlangıcı o ahlaktır. Ahi Evran’ı anlamayanlar, bu topraklara nüfuz etmiş kültürümüzü, şahsiyetimize nüfuz etmiş ahlakımızı, zihnimize nüfuz etmiş olan ilmimizi anlayamazlar. Eğer bir tek şahsın şahsiyetinde, serüveninde bütün bir milletimizin ruhunu keşfetmek mümkün olsaydı o kişiye gidin Ahi Evran’ı anlayın derdik” dedi.
 
Ahi Evran’ın Hoy’da doğduğunu, Horasan’a gittiğini, Ahmet Yesevi’den ilham aldığını, Maveraünnehir’den geçip Bağdat’ta Fahreddin Razi’nin dizinin dibine oturduğunu, Kayseri’ye, Konya’ya geldiğini ve bu tohumu atmak için Kırşehir’i kendisine mekan seçtiğini anlatan Davutoğlu, “Allah ondan razı olsun” dedi.
 
Onun ayak izinde yürüyen Kırşehirlilerden de Allah’ın razı olmasını dileyen Davutoğlu, Kırşehir’in kültürü ve ahlakı, Ahi Evran felsefesinin ayakta olması halinde, milletin vicdanının da ayakta olduğunu belirtti.
 
“Boynumuzun borcu”
 
Başbakan Davutoğlu, Ahiliği yaymak, anlayışını bütün dünyaya anlatmanın boyunlarının borcu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
 
“Şimdi yepyeni bir dönemin eşiğindeyiz. 12 yıllık iktidarımızda aslında yapmak istediğimiz şey, Ahi Evran’ın o felsefesini hayata geçirmekti. Ahi Evran’ı herkesin şahsiyet olarak bir kere kendisine örnek teşkil etmesi lazım. O bir ilim adamıydı. Batınla zahiri birleştiren ilim adamı. Ahmet Yesevi ile Fahreddin Razi’yi birleştiren. Rahmetli Neşet Ertaş’ın, ‘Batınim sendin zahirim sensin’ derken aslında zikrettiği de aynı felsefedir. Ahi Evran’dan Neşet Ertaş’a geldiğinizde, bu dünyaların, bu ahlakın birleştiğini görürsünüz. O bir esnaftı, tüccardı, herkese örnek bir ahlak sergiledi ve o bir devlet adamıydı. Bu yönü az bilinir. Moğollar bu toprakları istila ettiğinde Ahi Evran, Moğolların zulmüne karşı Anadolu insanını örgütledi ve bir direniş kültürü yaydı. Onun için Ahi Evran bizim pirimizdir. İlmimizin piridir, iktisadi hayatımızın piridir, devlet ahlakımızın piridir. Önce şahsi ahlakımızın piridir. Onun için şahsiyetini anlayacasınız.”
 
Her bir insanın, her bir ferdin onu anlaması gerektiğini, Ahi Evran’ın “Eline, beline, diline sahip çık” derken her bir şahsa, “Nefsine karşı bu ahlakı aziz tut” dediğini, “Kapını, evini, keseni sofranı açık tut” derken her bir insana diğer insana yapacağı muamelenin esasını ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Ben de bir esnaf çocuğuyum. Dedem ve babam bir ayakkabı ustasıydı. Kayınpederim de öyle. Biz ailede daha sofraya otururken Ahiliğin felsefesini öğrenerek oturduk. Sofra duasını okurken ve kalkarken, dükkanı açarken, dükkana sağ adımımızla girerken okuduğumuz ilk dua Ahi Evran’dan bu yana kadar gelen ve bir ahitleşmeydi. Haktan ayrılmayacaksın, kimseyi aldatmayacaksın, eline, diline, beline sahip çıkacaksın ve sözünde insanlar, senin sözünde ahdi görecekler. Allah’a verilen ahdi, dürüstlük ahdini görecekler. İşte biz bu ahlakla bezenerek yola çıktık. Allah bizi Ahi Evran’ın ahlakından ayırmasın, elimize, dilimize, belimize, soframıza, kapımıza haram yaklaştırmasın. Bir zerre haramdansa, bin yıllık esareti tercih ederiz. Acıyı, sızıyı tercih ederiz. Allah bizi haramdan uzak tutsun, beri kılsın. Onun için son 12 yılda bu sofralar bereketlendi.”
 
Bununla ilgili bir çok şey söyleyenler olduğunu anımsatan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
 
“Neden 12 yıl önce esnafımız Başbakanlık kapısının önünde elindeki yazar kasayı fırlatıyordu da şimdi her bir esnafımızın gözü ışıl ışıl? Çünkü biz iktidara geldiğimizde eline sahip çıkamayan, beline, diline sahip çıkamayanlar vardı. Hortumcular vardı, yolsuzluklarla helal rızkıyla vergi ödeyen kardeşlerimizin vergisini çalanlar vardı. Şimdi bütün bu kapılar kapandığı için 12 yıl içinde Türkiye’de yepyeni bir Türkiye inşa edildi. Size sözümüzdür Kırşehirliler ve sizin nezdinizde bütün milletimize sözümüzdür ki tek bir lokma dahi olsa bu sofralara haram yaklaşmayacak, yaklaştırmayacağız.”
 
Kırşehir’e nutuk atmaya değil, Kırşehir’den ders almaya geldiklerinin altını çizen Davutoğlu, “Kırşehir’in huzuruna geldik, Ahi Evran’ın dizinin dibine manen çöküp ondan ders almaya geldik. Allah bu dersten bizi uzak eylemesin” diye konuştu.
 
Başbakan Davutoğlu, “Ahi Evran” demenin, sosyal ahlak anlamına geldiğini ifade ederek, “Sadece şahsi ahlak değil, sosyal ahlak demektir, herkesin derdiyle dertlenmek demektir” diye konuştu.
 
“Sosyal devlet anlayışını bütün halka sirayet ettirdik”
 
Davutoğlu, Ahi Evran Külliyesi’ndeki 27. Ahilik Haftası töreninde yaptığı konuşmada, Başbakanlık görevini aldıktan sonra ilk el attıkları hususlardan birisinin iş kazaları, iş güvenliği olduğunu söyledi.
 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TESK, TOBB’la, bütün sendikalarla oturup konuştuklarını anlatan Davutoğlu, orada da ifade ettiğini iş güvenliğinin insani bir sorumluluk, herkesin yerine getirmesi gereken bir vecibe olduğunu kaydetti.
 
”Şimdi Ahiliğe adım atanlar bilirler ki çırak, ustasını baba gibi görür, usta da çırağını evlat gibi görür” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
 
“Zannetmeyin ki bu sadece ayakkabı ustalarının yanındadır. Ya da diğer esnaf erbabının yanındadır. Bugüne uyarlarsak, buradan bütün işverenlere ve işveren sendikalarının bütün üyelerine sesleniyorum; yanınıza aldığınız her işçi, her emekçi Ahilik geleneğinde, ustanın yanına girmiş çırak gibidir, sizin evlatlarınızdır, sizin ailenizin parçalarıdır. Onların güvenliğini, sizin evlatlarınızın güvenliği gibi görmedikçe, Ahiliği anlamış olamazsınız. Yine bütün emekçilerimize söylüyorum; adım attığınız her işyeri sizin için emniyetli olana kadar hep çalışacağız, hep gayret edeceğiz. Siz de hem kendi hukukunuza sahip çıkın, hem de çalıştığınız işyerinin onuruna, onunla birlikte beraberce helal rızık yolunda olmanın vecibesini yerine getirmekte tereddüt etmeyiniz.”
 
Ahilik kültürü bugüne taşındığında bir sosyal devlet anlayışını, sosyal ahlakı beraberinde getirdiğine işaret eden Davutoğlu, ”Bir devlet düşünün, bürokratları zengin ya da o devletin etrafında küçük bir kesim bu zenginlikten istifade ediyor ama halk fakir. Bu demektir ki o devlet sosyal devlet olamamış, sofrasını halka açamamış. Bizim 12 yıllık iktidar dönemimizde en önemli vecibelerimizden ve başarılarımızdan birisi sosyal devlet anlayışını bütün halka sirayet ettirmiş olmamızdır” diye konuştu.
 
“Biz devleti kudretli ve şefkatli kılacağız”
 
Özürlülere, engellilere, yaşlılara, kadınlara, çocuklara, öğrencilere nasıl sahip çıktıklarını herkesin bildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
 
”Çünkü biz soframızı herkese açmak şiarını benimsemiş Ahilik geleneğinden geliyoruz. Bundan sonra da sosyal devlet anlayışını bütün toplum kesimlerine yayarak sürdüreceğiz. Ve nihayet devlet ahlakı, bakınız buralarda konuşmak kolay. Yani ‘kapını, sofranı, keseni, elini, herkese açık tut’ demek kolay. Ama bunun uygulanabilmesi için devletin muktedir ve müşfik olması lazım. Biz hep şunu söyledik. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletini kudretli ve şefkatli kılacağız. Öylesine kudretli kılacağız ki sofraya ihtiyacı olan bize gelecek, emniyete ihtiyacı olan bize gelecek, sığınacak bir kapıya ihtiyacı olan bize gelecek ve biz ona bakacağız. Biz devletin bereketini, insanın insana hizmette gören bir ahlak anlayışından geliyoruz. İbn-i Batuta da 13. ve 14. yüzyılda yaptığı seyahatlerde sonradan kayıt düşer, Ahilik’le ilgili şunu söyler: ‘Ahiler öyle insanlardır ki kim gelse kapısını açarlar, onların yanına yaklaşana herşeyi ikram ederler ve en önemlisi vurgunculara ve eşkıyalara karşı onları korurlar. İşte Ahilik budur.”
 
”Biz Ahi Evran’ın torunlarıyız, Moğolların torunları değil”
 
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ahi bir devlet olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
 
”Onun içindir ki Ahilik geleneğini benimsediği içindir ki bizim kapımıza gelen, bizimle emniyet bulmak isteyen, soframızda helal bir lokma yemek için kapımıza gelen, Suriyeli kardeşlerimize kapımızı açtık. Coğrafi olarak komşumuz olmasa bile ‘Bize yardım eden birisi olmayacak mı? Bizim soframıza helal lokma getirecek birileri yok mu?’ diyen Somali halkına bu toprakların helal rızkını götürdük. Her yere elimiz ulaştı, ulaşacak. Çünkü biz Ahi Evran’ın torunlarıyız, Moğolların torunları değiliz. Biz Ahi Evran’ın torunları olarak nasıl o dönemdeki istilaya karşı, mazlumun yanında olmuşsa Ahi Evran, Moğol zulmü geldiğinde, mazlumlarla birlikte ayağa kalkmışsa Ahi Evran, Allah şahittir ki hiç bir zalimin karşısında mazlumu yalnız bırakmayacağız. Bizim Ahi Evran’a verdiğimiz söz budur.
 
Şimdi 3 senedir Ahi Evran’ın torunları olarak Suriyeli yetimlere, kadınlara, yaşlılara, o kardeşlerimize sınırlarımızı açtığımız için bizi eleştiren, kıyasıya eleştiren bir Ahi çocuğu olan Bakan olduğum dönemde, bu kardeşinizi defaatlerce gensoru verenlere sesleniyorum: Gelin ve Ahi Evran’ın huzurunda bir ders alın. Ahi Evran’ın huzuruna geldiğinizde onun manevi şahsiyeti size diyecek ki: ‘Eğer bir mazlum kapına gelirse, kapını kapatma, aç ona kapını’ diyecek. Eğer bir aç ve yoksul kapına geldiğinde ‘sofranı kapatma, aç sofranı’ diyecek. Eğer birisi senin emniyetini aradığında, ‘ona göğsünü,bağrını aç, koru’ diyecek. Ahi Evran’dan nasibi olmayanlar, bizim mazlumlara sahip çıkan politikamızı anlamazlar. İşte nasıl son 3-4 yıl içinde Suriyeli kardeşlerimize son dönemde de Irak’tan gelen kardeşlerimize, dostlarımıza kapımızı açtıysak, açarken sen ‘Arap mısın, Türkmen misin, Kürt müsün, Şii misin, Sünni misin, Nusayri misin, Hristiyan mısın, Müslüman mısın’ demeden kapımızı açtıysak, bundan sonra da açacağız, bundan sonra da açmaya devam edeceğiz. Çünkü biz Hazreti Mevlana’nın , Ahi Evran’ın torunlarıyız. Bizi eleştirenler bu dersi alacaklar. Ahi Evran’ın torunları hiç bir şey karşısında eğilmezler. Merak etmeyin”
 
Davutoğlu, 1,5 milyon Suriyeliye bağırlarını açtıklarını, onlarla sofralarını paylaştıklarını belirterek, Ahi Evran ne dediyse onu yaptıklarını söyledi. Davutoğlu, yedi düvelin ne dediğinin değil, Ahi Evran’ın dediğini yapmanın önemli olduğunu söyledi.
 
Kırşehirlilere seslenerek, ”O kardeşlerimize kapımızı, soframızı açmamızdan razı mısınız?” diye soran Davutoğlu, vatandaşların ”evet”yanıtı üzerine, ”Ahi Evran’ın torunlarından başka bir şey beklenmez zaten. Bunları açtık, açmaya devam edeceğiz” dedi.
 
”Kaos çıkarmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz”
 
”Bakınız, son dönemde Kobani’den gelen kardeşlerimize de kapımızı açtık, hiç bir ayrım gözetmedik” diyen Davutoğlu, ”Ama bir vekil tuttu, o kardeşimizi, o kardeşlerimizin elinden tutarak, sınırlarımızın içine çeken o aziz Mehmetçiğe taş atma edepsizliğini gösterdi. Ona buradan sesleniyorum; ‘Suriye’den gelen o kardeşlerimiz etnik ve mezhebi kökeni ne olursa olsun gelenler, senin için gelmediler, sen orada olduğun için gelmediler, Mehmetçiğin gölgesinde huzur bulacağız’ diye geldiler. Eğer Mehmetçik orada olmasaydı onlar o kapıya sığınamazlardı” diye konuştu.
 
Bu toprakların muhafızının da hamisinin de millet olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ”Eğer Mehmetçik o sınırı huzurla beklemesiydi, o kardeşlerimiz Türkiye’ye gelmezler, başka yere giderlerdi. Suriye ve Irak’a dönerdik biz. Bunu rüya görenler, bunu düşünenler hiç heveslenmesinler. Bu topraklarda bir daha kardeş kavgası yapılmasına da izin vermeyeceğiz, bu topraklarda kaos çıkarmak isteyenlere de fırsat vermeyeceğiz. Gerektiğinde Ahi Evran’ın ilim adamı vasfıyla bilgiyle donanacağız, gerektiğinde Ahi Evran’ın esnaf vasfıyla ahlakla donanacağız ve donandık ve gerektiğinde Ahi Evran’ın istilacılara karşı o yürekli cesur tavrıyla siyasi tavır göstermekte çekinmeyeceğiz, göstermeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X