Yazıya sondan başlayalım…

Paul Le Guen’in maçtan sonra basın toplantısındaki, “Çok dikkatli olmalıyız, Süper Lig çok zor bir lig. Seviyemizi yükseltmezsek, tehlikeli bir alana girebiliriz” sözleri Bursaspor’da panik havasının başladığına işaret. Fransız çalıştırıcı bir çok oyuncunun kendilerinden beklenen seviyenin çok altında olmasından şikayetçi.

Bu camia ne badireler atlattı… Geçen sezon yaşananlar henüz hafızalarda tazeliğini korurken, çok çalışıp, durumu düzeltmek yerine insanların içine o kötü virisün girmesini sağlamak kimseye fayda getirmez.

Evet ortada bir gerçek var…

İster sevelim, ister sevmeyelim Başakşehir gerçeğini kabul edip bir kulüp nasıl yönetilmeli, iyi bir takım nasıl oluşturulmalı, gelirler nasıl arttırılmalı sorularına yanıt arasak kazanan Bursaspor olur.

Evet bugün Başakşehir’in birbirini tamamlayan iyi bir kadrosu ve taksisyen bir teknik adamları var.

Onlarda olmayan tek şey ise Bursaspor’da var…

Bu muhteşem taraftar takımına sahip çıktıktan sonra bu camia bir daha korkulu rüya görmez.

Türkiye’nin 5. şampiyonuna bu hedef elbette yakışmaz.

Bu yönetimden şahsen umudum yok. Mayıs ayında Bursaspor’u her alanda hak ettiği noktalara taşıyacak yeni bir oluşumun göreve gelmesi en büyük dileğim.

Paul Le Guen’in de içine düşdüğü bu açmazdan biran önce kurtulması lazım. Taraftar tribünde “Ne şampiyonluk, ne kupa için, biz senin rengine aşığız” diye tempo tutarken sizin ve oyuncularınızın görevi yeşil beyazlı bayrağı her zaman en üst noktaya dikmek olmalı.

Bursaspor bu sezon ne yazık ki üzerindeki 8 takımdan sadece Göztepe ve Sivas ile berabere kalabildi. Bu camia daha vasat kadrolarla kimleri çimlere gömdüğümüzü iyi hatırlar. Futbol ayak ve kafa kadar yürekle de oynanır.

Önce sahip olduğumuz gücün farkına varıp, rakipleri gözümüzde fazla büyütmeden, sahada kazanmak için savaşmalıyız.