Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Su gibi Aziz ol

Aziz adı, sevgide çok üstün tutulan, çok sevilen ve hatta kutsallığı da olan şeyleri tanımlar. Azizlik mertebesi ile taçlandırılmış su gibi aziz ol deyimi suyun önemini anlatmak için az biledir.

Vücutlarımızın % 55-65 i sudan oluşur. Kanda, deride, beyinde, kemiklerde, eklemlerimizde yani vücudumuzun her noktasında su bulunur. Vücudumuzda çok yüksek rakamlar ile ifade edilebilecek sayıda hücresel reaksiyonlar, faaliyetler gerçekleşir. Protein yapımı, bağışıklık sistemi hücrelerinin ve hormonlarının yapımı, yağların parçalanması gibi daha nice reaksiyonlar ancak suyun varlığında gerçekleştirilebilir. Hücrelerimize besinlerin ve oksijenin taşınması da su ile gerçekleşmektedir. Yani gerçekten su hayatın temelidir.

Yaz tatili bitti, şehirdeki evinize döndünüz. Geldiğinizde bir baktınız ki balkon kuş pislikleri, çerçöp ile kirlenmiş. İlk yapacağınız şey su ile birlikte diğer temizlik maddelerini kullanarak balkonunuzu temizlemektir. Vücudumuz da metabolik atıklarını yani çöplerini temizlemek için suya ihtiyaç duyar. Hücresel atıklar su yardımı ile belli hücre kanalları tarafından kana atılır, kanımız da atılacak maddelerin iyice gözden geçirilip değerlendirildiği böbreklere gelir, atılacak olan atılır, gerekli olanlar ise tekrar vücuda kazandırılır. Bağırsaklarımız, derimiz, akciğerlerimiz de işe yaramayan bazı maddeleri dışarı atmada gerekli organlardır ve bunlar da işlevlerini su olmadan gerçekleştiremezler.

Serotonin denilen bir madde var. Adını çoğu kimse bilir. Mutluluk hormonu olarak adlandırılır. Sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayarak zindelik, mutluluk, canlılık hissini bizlerde uyandıran bir maddedir. Bu maddeyi vücudumuz yaparken triptofan denilen bir amino asit (protein oluşturan parçacık) kullanır. Eğer yeteri kadar su içmezsek vücut işe yaramayan atıklarını temizlemek için triptofanı harcamaya başlar ve serotonin yapımı azalır. O zaman gayet açık ve net şu ortaya çıkar: Yeterince su alamayan kişilerde canlılık, zindelik, mutluluk hissi azalır. Bu depresyon tablosudur.

Bu satırlarda özellikle vurgulamak istediğim ve çoğu zaman önemsenmeyen bir konu var. Yakın bir zamanda bilim insanları yaşlandıkça susama isteğimizin köreldiğini buldular. Yani susuzluğumuzu bize hissettiren ve ağızda, damar içlerinde, bazı organlarda bulunan susuzluk algılayıcı merkezlerin sayısı yaşlanma ile azalıyor. Susuzluk hissi azalan yaşlı bireyler de özellikle sıcak havalarda soluğu ciddi baş dönmesi ve halsizlik yakınmaları ile acilde alıyorlar. Bu durumda yapılabilecek en sağlıklı olay belli saatlerde susamayı beklemeden su içme alışkanlığının kazanılmasıdır. Örneğin her çift saatlerde (saat 08 de, saat 10 da, saat 12 de gibi) 1 bardak su içmek gibi. Susuzluğumuzu giderdiğini sandığımız asitli içecekler, alkollü içecekler, kafeinli içecekler tam tersine daha da fazla su kaybına yol açacakları için bunlardan sakınılmalıdır.

Mide ülserleri, migren, yüksek tansiyon, şeker hastalığı başta olmak üzere pek çok hastalığın olumsuz etkilerini su içme alışkanlığını bir disiplin altına alırsanız azaltabilirsiniz. İdrar renginizin açık, berrak olması iyiye işarettir.

Eskiler çok doğru demişler, su her şeyi temizler, yüz karası hariç. Su gibi aziz olun.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X