Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Tarih kimi yazacak?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Yozgat’ta şunları söyledi:

“Türkiye’de Suriyelilerin ülkelerine geri gitmelerini istiyoruz. Bu kadar açık, bu kadar net”.

 

***

 

Kılıçdaroğlu bunları söylerken, Yuval Noah Hariri’nin yazdığı Homo Deus’tan bir bölümü anımsadım:

“1940 baharında Naziler kuzeyden Fransa’ya girdiğinde Yahudi nüfusu ülkeyi güneyden terk etmeye başladı ama sınırı geçmek için İspanya ve Portekiz vizesine ihtiyaçları vardı. Hayatlarını kurtaracak kağıt parçasının peşinde çaresizce koştuşturan 10 binlerce Yahudi, diğer göçmenlerle beraber Bordeaux’daki Portekiz Konsolosluğu’nu kuşattı. Portekiz hükümeti Fransa’daki görevlilerine onaylanmamış başvurularına vize vermelerini yasaklasa da Konsolos Aristides de Sousa otuz yıllık kariyerini çöpe atarak bu karara itaat etmeyi redddetti. Nazi tankları Bordeaux sınırına yaklaşırken Souse Mendes ve ekibi zamana karşı, gece gündüz demeden neredeyse uyumadan çalıştı; Souse Mendes yorgunluktan bayılmadan önce binlerce vize hazırlamıştı. Bu göçmenlerden herhangi birini kabul etmeye pek de gönlü olmayan Portekiz hükümeti, itaatsiz konsolosu dışişlerinden ihraç etti ve eve dönüş yolunda kendisine eşlik etmesi için muhafız bile yolladı. İnsanların sözlerine itibar etmeyen yetkililer, belgelere derin bir saygı duyar. Sausa Mendes’in emirlere karşı gelerek verdiği vizeler Fransız, İspanyol ve Portekiz bürokratlarının hepsi  tarafından kabul edildi ve 30 bine yakın Yahudi, Nazilerin ölüm kamplarından kurtarıldı. Yalnızca plastik bir mühür kuşanmış Sousa Mendes, soykırım boyunca tek başına girişilmiş en büyük kurtarma  operasyonunu başarıyla tamamladı.”

 

***

 

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, bir gazetecinin Kılıçdaroğlu’nun sözlerini sorması üzerine şunları söyledi:

“1989’de 100 binlerce Balkan göçmeni ülkemize sığınmıştı. Onları  geri mi gönderdik? Endülüs Müslümanlarına kucak açan bizdik. Avrupa’daki mezhep çatışmalarından kaçanlara yine biz kapılarımızı açtık. 1991 yılında Iraklı Kürt kardeşlerimizi biz kabul ettik. Türkler, kendilerine sığınan mağdur insanlara sırtını dönmez”.

 

***

 

Bir yanda evini, kentini ve yurdunu geride bırakarak, sadece yaşamak uğruna bir başka ülkeye sığınan 100 binleri kucaklayan Konsolos Aristides Souse Mendes’in insancıl felsefesi…

Diğer yanda dünyanın seyirci kaldığı insanlık dramını görmeyen,  popülist ancak insanı insan yapan değerleri yok sayan bir anlayış…

Sizce tarih hangisini yazacak?

 

———————-

 

Milletvekili Çavuşoğlu ile Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu kıyaslaması

 

Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun bendeki izlenimi  mesafeli, biraz da soğuk bir siyasetçi profiliydi.

Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu ise daha samimi, daha sıcak bir izlenim bıraktı.

Milletvekiliyken de telefonlara yanıt veriyordu, başbakan yardımcısı olduktan sonra da değişmedi.

Milletvekili Çavuşoğlu sanki daha içine kapanık, daha durgundu.

Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, daha atak, daha girişken.

Milletvekili Çavuşoğlu da mütevaziydi, Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu da öyle.

Yani diyeceğim o ki, Hakan Çavuşoğlu’na başbakan yardımcılığı yaramış.

 

———————

 

Öne çıkan 5 mesaj

 

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, daha çok soru-cevap şeklinde geçen basın toplantısında, birçok konuya değindi.

Ben  5 mesajını daha çok önemsedim:

-İnsan odaklı siyaset yapacağız.

-Hizmet odaklı siyaset yapacağız.

-Siyasette, ahlakı sığınacağımız liman olarak göreceğiz.

-Hedefimiz, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak olacak.

-İnsanı kuşatan bir anlayışı benimseyecek, herkesin zor gününde yanında olacağız.

 

——————–

 

Çavuşoğlu’ndan medya açılımı

 

Gazeteci için haber kaynağına ulaşmak çok önemlidir.

Bursalı gazeteciler bu konuda sorun yaşamıyorlar son yıllarda.

Mesela önceki dönem bakanlarından Mehmet Müezzinoğlu…

Bir siyasetçi bu kadar mı mütevazi, bu kadar mı halka yakın, bu kadar mı ulaşılabilir olabilir.

Kabine’de Bursa’yı temsil eden Hakan Çavuşoğlu için de aynı şeyleri rahatlıkla yazabilirim.

Önceki gün gazetecilerle geniş kapsamlı bir toplantıda buluşması  olumlu bir adım.

Günlük gazetelerin yazar ve editörleri de davet edilmişti, radyoların temsilcileri de…

Televizyon temsilcileri ve emekçileri de oradaydı, internet sitelerinin çalışanları da…

Kuşkusuz gözden kaçanlar veya davet edilmeyenler de vardı.

Bu eleştirilecek bir durum.

Ancak genel olarak, davetin sadece gazete ve televizyonlarla sınırlı tutulmamasını destekliyorum.

Yazılı basına geçmeden önce yıllarca radyoların haber merkezlerinde çalışmıştım.

İyi bir deneyim olmuş, sağlam bir alt yapı kazandırmıştı bana radyolar.

Medya, bir iletişim alanıysa hiçbir iletişim kanalının yok sayılmaması gerekir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X