Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Trafik kazaları

Kurallar, deneyimlerden, bilimsel verilerden doğan ve uyulduğu takdirde ortak çıkarlarımızı pekiştiren ilkelerdir. Bizler çoğu zaman farkında olmasak bile evrende işleyen ve maalesef bizler tarafından giderek tahrip edilen kurallar da var, hiçbir zaman bozamayacağımız  kurallar da.

İşyerlerimizde, okullarımızda, aile ortamımızda,  trafikte de işlemesi gereken kurallar vardır ve uyulması halinde daha mutlu ve huzurlu bir ortam oluşmasına neden olurlar. Yasaklar ise daha farklıdır ve ayrı bir başlıktır.

Ülkemizde yıllarca trafik kazalarına bağlı olarak birçok can ve mal kaybı yaşandı. Acılar yaşandı. Umutlar yitti. Saatte 120 kilometre hızla şehir içinde 6-7 araba ve yayayı biçen insana sağlıklı denilebilir mi?

En sağdan giderken aniden en sol şeride geçene normal denilebilir mi? 3 şeritli yolun en solundan yavaş yavaş giden kişiye normal gözle bakılır mı? Yıllardır hafriyat kamyonlarının hataları yazılıp çiziliyor ama gidişatın aynı olması normal kabul edilebilir mi?

Ders aldığımız söylenebilir mi? Pek söylenemez. Ne kadar tedbir alırsanız alın trafik konusunda kurallara uygun insan yetiştiremediğiniz zaman kazalar da artarak devam edecektir. Siz üzerinde inek resmi olan bir trafik levhasına inek yolu levhası derseniz, diğer levhaları görmezden gelirseniz, sinyal kolu ve dikiz aynasının ne işe yaradığını bilmezseniz ve kullanmazsanız, altınızdaki aracın yerçekimi, sürtünme, merkezkaç kuvveti gibi etkenlere bağlı olarak hareket ettiğini, küçücük bir demir parçası ile hareket aksamlarına bağlı olduğunu ve sıkıştırılmış hava üzerinde hareket eden bir cihaz olduğunu unutarak trafik dünyasına katılırsanız bu iş olmaz.

Son yıllarda ulaşımımızı sağlayan yollar ve araçlar konusunda çok olumlu ilerlemeler oldu. Ancak kazalar devam ediyor. İnsan o direksiyona oturduğunda canavarlaşabiliyor. Trafik canavarı dediğimiz şeyi aslında utandığımız için uydurduk. Kendimize canavar diyemiyoruz, cahil diyemiyoruz ve bir ejderhaya suçu atıyoruz.

Oysa iyi bir eğitim ile bu işin altından çok kolay kalkabiliriz. Eğitim hem teknik, hem psikolojik boyutlarda olmalı ve kesinlikle bu eğitim ciddi bir sınav sistemi ile değerlendirilip birkaç yılda bir tekrar edilmeli. Bu işi beceremeyenler de artık şoförlükten muaf tutulmalı.

İşin bir de diğer boyutu var. Benim alanım bu ve kanıta dayalı olarak yazacağım kısım da bu. Ülkemizdeki erişkin nüfusun büyük bir bölümü fazla kilolu ve obez. 20 yaş üstü vatandaşlarımızdan 7 kişiden 1 tanesi diyabetli. Bunlara bağlı olarak kalp hastalıkları  ve hipertansiyon sıklığı da artmış bulunuyor.

Bu insanlarda ani kan şekeri değişiklikleri, vitamin ve mineral eksikliklerine bağlı olarak gelişebilecek algılama bozuklukları doğal olarak trafik ortamında da kendisini gösterecektir. Örneğin bu vasıfları taşıyan ve bol karbonhidratlı bir öğle yemeği sonrası yola çıkan bir şoförde kısa bir müddet sonra uyku basması kaçınılmaz olacaktır.

Onlarca kişiyi taşıyan bir yolcu otobüsü şoförü ile 5 kişilik ailesini yılın stresini atmak için tatile götüren bir babanın insülin direncine sahip olduğunu bir düşünün.

Ayrıca, B12 düzeyleri eksik olan bir insanda hafıza ve algı bozuklukları olacaktır. Ani trigliserit yükselmeleri dikkati dağıtacak, baş ağrısı ve yorgunluk, bitkinlik olacaktır. Bunları daha da çoğaltmak mümkün. Sonuçta kimse canavarın arkasına sığınmasın. Maalesef canavar bizleriz. Ağlatan da bizleriz ağlayan da bizleriz.

‘’Cümleler doğrudur sen doğru isen,

doğruluk bulunmaz sen eğri isen.’’

Yunus Emre

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X