Anayasa Mahkemesi, 2014’te Ankara Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan olaylarda “kötü muamele yasağı”nın usul yönünden ihlal edildiğine hükmetti.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Ankara Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan 16-17 yaş grubundaki çocuklar ile sayım almak isteyen infaz koruma memurları arasında bir tutuklunun, bulunduğu üst kattan aşağıya inmemesi üzerine tartışma yaşandı.
Tartışmanın büyümesi üzerine bir tutuklunun, infaz koruma başmemuruna “kafa atarak” saldırmasının ardından diğer tutuklu çocuklar da infaz koruma memurlarına vurmaya başladı. İnfaz koruma memurlarının karşılık verdiği sırada üst katta bulunan tutuklu da olayın yaşandığı bölüme inerek görevlilere saldırdı.
Görevlilerin yardım talebi üzerine tutuklu ve hükümlüler kontrol altına alınmaya çalışıldı. Kontrol altına alınanlar, müşahede odasına götürüldü. Bu sırada başka bir ünitede kalan tutuklu çocuklar, kapılara vurmaya ve bağırmaya başladı. Bu ünitede kalanlar, dolap, yatak ve nevresimlerden barikat kurdu.
Uyarılara rağmen eylemlerine son vermeyen tutuklu çocuklar, ellerindeki sert cisimleri, eşyayı merdivenden çıkmaya çalışan görevlilere attı.
Yangın çıkarma tehdidinde bulunan tutuklu çocuklara tazyikli su ve yangın söndürme tüpüyle müdahalede bulunuldu. Bu sırada üst kattan atılan dolap, yangın söndürme tüpünü patlattı. Atılan cisimler nedeniyle bazı infaz koruma memurları yaralandı.
Olayların kontrol altına alınmasının ardından 11 tutuklu çocuk müşahede bölümüne götürüldü, çocuklar hakkında idari soruşturma başlatıldı.
Ceza İnfaz Kurumu Müdürü tarafından suç duyurusunda bulunulurken görevli infaz koruma memurları hakkında da idari soruşturma kararı alındı.
Başsavcılık, infaz koruma memurları hakkında basit yaralama, hakaret, tehdit, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçlarından başlattığı soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Kararın gerekçesinde, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun olaylara ilişkin raporuna atıfta bulunularak, infaz koruma memurlarının orantılı güç kullanarak isyanı engellediği, hakaret ve tehdit iddialarına yönelik ise soyut iddia dışında herhangi bir bulgu olmadığı belirtildi.
Bu karara karşı yapılan itirazın reddedilmesi üzerine olaylara karışan 11 tutuklu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme, bazı başvurucular yönünden kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasına hükmetti. Anayasa Mahkemesi, bazı başvuruculara da 10’ar bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Karardan
İnfaz koruma memurunun bir tutuklu çocuğun aşağıya inmesi yönündeki ısrarı sırasında bir çocuğun görevliye “kafa attığı”nın belirtildiği kararda, bu sırada iki çocuğun da diğer infaz koruma memurlarına saldırdığı aktarıldı.
Sayıma inmeyen çocuğun aşağıya gelerek görevlilere saldırdığı belirtilen kararda, infaz koruma memurlarının olaya ilk tepkilerinin kendilerini korumak yönünde olduğu, kargaşayı öğrenip gelen diğer infaz koruma memurları ile çocukların kontrol altına alınmaya çalışıldığı anlatıldı.
Kararda, çocukların kontrol altına alınmaya çalışıldığı sırada cop, gaz veya herhangi bir müdahale ekipmanının kullanılmadığına, buna rağmen çocukların “çekpas” adı verilen temizlik malzemesinin sopası ile görevlilere saldırdığına işaret edildi.
Olayın gelişimi ve çocukların davranışları açısından kelepçe takma zorunluluğunun ortaya çıktığının açık olduğuna dikkati çekilen kararda, olayları gören başka bir ünitedeki çocukların slogan attığı, olaylara karışan tutuklulara katılmak istediği bildirildi.
İnfaz koruma memurunun söz konusu ünitenin kapısını sürgülemesi üzerine tutuklu çocukların dışarıya çıkamadığı kaydedilen kararda, söz konusu tutuklu çocukların, ünitenin üst katına çıkarak merdivenlere barikat kurduğu, kendilerini yakma tehdidinde bulunduğu belirtildi.
Bu gelişmenin ardından infaz koruma memurlarının tazyikli su ve yangın tüpleriyle çocukları kontrol altına almaya çalıştıkları bildirilen kararda, çocukların ellerindeki sert cisimleri infaz koruma memurlarının üzerine attığı, atılan bir dolabın da yangın tüpünün patlamasına neden olduğu ifade edildi.
Kararda, bu nedenle ortaya yayılan kimyasalın, tutuklu çocuklara gazla müdahale edildiği algısı uyandırdığının altı çizildi.
Kontrol altına alınan çocukların kelepçe takılarak müşahede odasına götürüldüğü ifade edilen kararda, kelepçe takılmasının somut olayın şartları açısından orantısız müdahale olarak değerlendirilemeyeceği vurgulandı.
“Orantısız müdahale olduğu söylenemez”
“Başvurucuların adli muayenesi sonucunda tespit edilen yaraların koğuştaki müdahale esnasında mı yoksa müşahede odasında iddia ettikleri darp olayları esnasında mı gerçekleştiği tespit edilememiştir.” görüşüne yer verilen kararda, kamera görüntülerinin, çocukların birbirlerini aktif olarak direnmeye, saldırıya teşvik ettiklerini, bunun sonucunda fiziki güç uygulandığını gösterdiği bildirildi.
Kararda, “Olaylara müdahalede çocuklara uygulanan zor kullanmanın bu aşamada sırf bir misilleme veya bedensel ceza oluşturmadığı gözetilerek gereksiz ve orantısız bir müdahale olduğu söylenemez.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Başvuruculara uygulanan müdahaleyle ilgili Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediği sonucuna varıldığı aktarılan kararda, başvurucuların müşahede odasına alındıktan yaklaşık 4 saat sonra doktor muayenesine götürüldüğü, soruşturmada bu gecikmenin nedenlerinin araştırılmadığı, uygulamanın başvurucuları cezalandırmak için yapılıp yapılmadığının da değerlendirilmediği vurgulandı.
Kararda, şunlar kaydedildi:
“Başvurucuların etkisiz hale getirilmelerinden sonra darp olayına maruz kaldıklarına yönelik iddiaları da ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Özellikle başvurucuların kameraların bulunmadığı yerlerde ve müşahede odasında darbedildikleri yolundaki iddiaları değerlendirilmemiştir. Savcılık kararındaki temel değerlendirme, komisyonun incelenmesi ve olaylara müdahaledeki zor kullanma yetkisinin aşılıp aşılmadığı ile sınırlı kalmıştır.
Bu bağlamda, olayların kontrol altına alınmasından sonrasına ilişkin iddiaların gerçek olup olmadığı, gerçek ise güç kullanmayı gerektiren bir durum olup olmadığı, sırf bir misilleme veya bedensel cezaya yönelik bir uygulama olup olmadığı değerlendirilmemiştir.”
Anayasa Mahkemesinin kararında, bu nedenlerle bir başvurucu haricindeki diğer başvurucular yönünden kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varıldığı belirtildi.