Bursa’nın anıtsal yapılarından biri olan ve restorasyonunun ardından yeniden şehrin ziynetlerinden biri haline gelen adını ise bahçesindeki sümbüllerden alan 95 yıllık Sümbüllü Bahçe Konağı, muhteşem mimarisi ve eşsiz manzarasıyla yerli ve yabancı turistlerden yoğun ilgi görüyor.
Konağın ana bölümü altında bulunan ve Roma dönemine ait olduğu düşünülen surlar ile diğer binanın zeminindeki Osmanlı dönemine ait hamam kalıntıları ise konağı daha da değerli kılıyor.
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cumhuriyet dönemi sivil mimari örneklerinden Sümbüllü Bahçe Konağı’nın, 1921 yılında Bulgaristan’dan Bursa’ya göç eden Vehbi Rasim Dağlı tarafından 1923’te yaptırıldığını anlattı.
Konakta uzun yıllar sahiplerinin yaşadığını, sonrasında ise kiraya verildiğini aktaran Dündar, bu süreçte konağın yıprandığını ve harabe haline geldiğini belirtti.
Dündar, belediye olarak konağı kamulaştırarak başlattıkları restorasyon çalışmalarının 2010 yılında sona erdiğini kaydederek, “Burası Bursa hisarı içerisinde, şehre hakim bir noktada konum itibariyle Hanlar Bölgesi ve Bursa Ovası’nı gören şehrin en müstesna yerlerinden biri. Burayı şimdi Osmangazi Belediyesi sosyal tesis olarak işletiyor.” dedi.
“Ana binanın altında surlar ortaya çıktı”
Restorasyon çalışmaları sırasında bazı tarihi kalıntılar bulduklarına işaret eden Dündar, şunları kaydetti:
“Hisar içi tarihi bir bölge. Osmanlı, Roma ve Bitinya’ya kadar giden dönemler yaşanmış ve her kazıda farklı yapılar ortaya çıkmış. Burada da inşaat çalışmaları başladığında kalıntılar ortaya çıktı. Girişteki binada kazı başladığında ‘hamam cehennemi’ olarak tabir edilen suyun ısıtıldığı bir bölge ortaya çıktı. Orası koruma altına alınarak inşaat devam etti ve bizler orayı müze yaparak insanların ziyaret ettiği bir mekan haline getirdik. Ana binanın altında ise surlar ortaya çıktı. Oraları da ziyaret mekanı haline getirdik.”
“Günümüz mimarisine örnek olabilecek bir eser”
Dündar, binanın aslına uygun olarak yeniden yapıldığını dile getirerek, “Bu bina inşa edilirken sur duvarlarına baskı oluşturduğu için kayma tehlikesine karşı 3 metre ileri çekilerek inşa edildi. Yani burada rekonstrüksiyon yapıldı. Binanın orijinal yapısı korundu. İnşaat yapılırken odalardaki sıvalar söküldü ve inşaat bittiğinde bu sıvalar yine buraya monte edildi ve ince işçiliklerini yaparak o günkü halini bugüne taşımış olduk. Baktığımızda burası hakikaten bir mimari eser. İnsanların rahat yaşayabildiği, nefes alabildiği odalarıyla, kullanım şekliyle, tavan yüksekliğiyle günümüz mimarisine örnek olabilecek bir eser.” değerlendirmesinde bulundu.
Konağa ilginin yoğun olduğuna işaret eden Dündar, şöyle konuştu:
“İnsanlar buraya geldiğinde keyif alıyor, huzur buluyor, dinleniyor ve Bursa’yı izliyor. Çayını kahvesini içiyor. İnsanların bu tür eserlere ilgi göstermesi de tarihi dokuların tekrar ayağa kaldırılması noktasında çalışmalarımızın yoğunlaşmasına vesile oluyor. Buraya çay kahve içmeye gelenler olduğu gibi, yemek yemeye gelenler de oluyor. Gündüz özellikle gençlerin ve bayanların rağbet gösterdiği bir yer. Buranın günlük bin-bin 200 müşterisi oluyor. Ramazan’da sahur programlarıyla beraber çok daha yoğun oluyor. Özellikle bu ayda çok daha fazla kişinin hizmet aldığını görüyoruz.”