‘Balyoz’ sanığı emekli albaya FETÖ’den hapis istemi

Kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince “Balyoz planı” davası kapsamında beraat eden emekli Jandarma Albay Mustafa Aydın hakkında, ”FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

‘Balyoz’ sanığı emekli albaya FETÖ’den hapis istemi

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) TSK’daki yapılanmasına yönelik ”ankesör-sabit kontörlü” hatlara ilişkin soruşturmada tutuklanan ve kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince “Balyoz planı” davası kapsamında beraat eden emekli Jandarma Albay Mustafa Aydın hakkında, ”FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, FETÖ’nün TSK’daki yapılanmasına yönelik ”ankesör-sabit kontörlü” hatlara ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan, sanıkları arasında yer aldığı “Balyoz planı” davasında beraat eden emekli Jandarma Albay Mustafa Aydın hakkındaki soruşturma tamamlandı.

İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 150 sayfalık iddianamede, FETÖ’nün yapılanması ve örgütün askeri mahrem oluşumunda iletişim amacıyla kullandığı ”ankesör-sabit kontörlü hatlara” ilişkin detaylı bilgilere yer verildi.

Aydın’ın ankesör-sabit kontörlü hattan arandığına ilişkin 2012 ile 2014 yılları arasındaki kayıtlara yer verilen iddianamede, şüphelinin kapatılan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince, kamuoyunca “Balyoz Davası” olarak bilinen davada sanık olarak yargılandığı anlatıldı. İddianamede, Aydın’ın, söz konusu davada, FETÖ/PDY mensubiyeti nedeniyle ihraçlarına karar verilen hakimlerden kurulu adı geçen ve ilk derece olarak görev yapan mahkemenin berat eden sanıklarından olduğu kaydedildi.

Kardeşi ”FETÖ imamı”

İddianamede şüpheli Aydın’ın eşinin KHK ile kapatılan iş yerinde SGK kaydının bulunduğu, babası hakkında ise FETÖ üyesi olduğuna ilişkin BİMER’e ihbar yapıldığı, annesinin ise Bank Asya’da hesabının tespit edildiği 2014 yılından sonra hesabında artış yaşandığı, kardeşi M.N.Y’nin ise Bylock kullanıcısı olduğu, KHK ile kapatılan iş yerinde SGK kaydının bulunduğu, ”Ürdün imamı” olduğuna dair istihbari bilgilere ulaşıldığı aktarıldı.

İddianamede, yine şüphelinin ablası ve eniştesi hakkında, FETÖ üyesi oldukları iddiasıyla ihbarda bulunulduğu ve ablasının 2016 yılında FETÖ’den tutuklandığı belirtildi.

İddianamede şüpheli Aydın’ın ifadeleri de yer aldı.

Mustafa Aydın, 1983 yılında Bursa’da FETÖ’ye bağlı Özel Nilüfer Ortaokulu’nda okuduğunu, 1984-85 yıllarında FETÖ’nün öğrencilere ders veren ve “belletmen” adı verilen Enes isimli Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi 4’üncü sınıf öğrencisinin oluşturduğu gruba dahil olduğunu anlattı.

Aydın, örgüt ”abisinin” askeri okula yönlendirdiğini, 1986 yılında Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ne girdiğini, lisede okurken “Recep” isimli kişinin kendisiyle ilgilendiğini ifade etti. Şüpheli Aydın, 1990 yılında Kara Harp Okulu’na başladığını bu tarihlerden sonra örgütle bir irtibatının olmadığını iddia ederek, 2010 yılında Balyoz davasına dahil ediliğini ve dava sonucunda beraat ettiğini, bu kararın da 13 Eylül 2013 yılında onandığını söyledi.

Şüpheli ifadesinde, ”2011 yıllarında Kumkapı’da devre yemeğinde yaklaşık 40-50 devrem ile yemek yediğimiz esnada devrem olan Pilot Kurmay Albay C.H.Ç yanıma gelerek ‘senin her şeyini biliyoruz, sen kardeşine dua et, onun sayesinde kurtuldun biz senin maillerin dahil her şeyini biliyoruz’ dedi ben de bu laftan sonra küfrederek boğazına sarıldım bu esnada çevremizde olan devrelerimiz olayın ne olduğunu anlamadan bizi ayırdılar ve ondan sonra yemeği terk etti.” dedi.

Kızını, daha sonradan örgütle bağlantısı olduğunu öğrendiği Boğaziçi Ufuk Kolejine kayıt ettirdiğini, eşinin de bu okulda çalışmaya başladığını anlatan Mustafa Aydın, 2012 yılından sonra örgütle temasını da şöyle anlattı:

“2012 yılında amcamın damadı M.H, dini bilgimin zayıf olması ve dindar bir yaşantımın olmamasından dolayı bana bazı telkinlerde bulundu ve beni Kur’an öğrenebilmem için bir arkadaşıyla tanıştırabileceğini söyledi. Bir süre sonra beni, ismini Kemal olarak bildiğim şahıs aradı ve numaramı Musa Hoca’dan aldığını, görüşmek istediğini söyledi. Sonrasında Gültepe’de Hamurabi Pastanesi’nde kendisi ile 10-15 dakikalık bir tanışma görüşmesi gerçekleştirdik. Bu görüşmede Kur’an öğrenmem hususunda yardımcı olabileceğini söyledi. Bende onun numarası yoktu, beni bir defa aradığı numaradan bir daha aramıyordu. Bu duruma birkaç aramadan sonra tepki gösterdim ve yüz yüze konuşurken normal telefonun varken neden ankesörlüden arıyorsun diye sordum o da cevaben; benimle görüşmesinin gizli kalması gerektiğini, kendisinin Fetullah Gülen cemaatinde üst rütbeli askerlerden sorumlularından olduğunu bu nedenle gizlilik içerisinde görüşebileceğini tedbirli olmamız gerektiğini söyledi.

2013-2014 yıllarındaki görüşmelerimizde genelde Fetullah Gülen’e ait kitabı okuyup bana anlatıyordu. Sohbetlerde Fetullah Gülen’i öven ve kutsallaştıran şeyler anlatıyordu. Bu ilginç hikayeleri anlattığı zaman benim aklıma Adnan Oktar cemaati geliyordu çünkü o da kendisini mehdi gibi gösteriyordu aynı şekilde anlattıkları hikayelerde de Fetullah Gülen mehdileştiriliyordu. Mart 2014 yılında yapılan yerel seçimlerde ve Ağustos 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde AKP haricinde her türlü partiye hatta HDP’ye bile oy verilmesini telkin ediyordu. Ben internetten takip ettiğim kadarıyla bir cemaatin siyaset ile bu kadar ilgili olması bende tereddütler oluşturdu ve yavaş yavaş soğumaya başladım. Benim sadece Kemal isimli şahısla irtibatım vardı. 17-25 Aralık 2013 olaylarından sonra Kemal bana kızım Betül’ü, adı değişerek Boğaziçi Fatih Koleji olan fakat yönetim kadrosu aynı olan sonradan da FETÖ/PDY bağlantısı olduğunu öğrendiğim okuldan almamı, orada çalışan eşim Fatma’yı da okuldan çıkarmamı söyledi. Bende okulun eğitimi iyi olması ve eşimin de maaşının düzenli olmasından dolayı çıkartmadım. Kemal siyaseti arttırdığı için birkaç kez tartışma tarzı diyaloğumuz oldu. Bu nedenlerle aramız açıldı ve 2014 yılının sonlarına doğru beni bir daha arama diyerek görüşmeyi sonlandırdım.”

”Etkin pişmanlık için yetersiz ifade”

İddianamede, şüphelinin ifadesinde geçen, örgütsel hiyerarşide kendisinden sorumlu sivil unsur olan Kemal (K) isimli terör örgütü mensubunun, kendisinin teşhisi doğrultusunda Ramazan Yılmaz olduğu belirtilerek, terör örgütünün sözde jandarma yapılanmasında örgütsel tabirle “müdür” konumunda yönetici olduğundan bahisle Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında yürütülen soruşturma sonucunda kamu davası açıldığı kaydedildi.

Aydın’ın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebiyle açıklamalarda bulunduğu ancak mevcut görev ve terör örgütü içerisindeki bulunma süresi, her farklı görev ve askeri okul yerinde, farklı bir sivil unsura devredilme olgusuna göre kendisinden sorumlu tek bir sivil unsur bulunmasının olanaksız olduğu vurgulanan iddianamede, ”Bu yönüyle eksik ve yetersiz beyanda bulunduğunun anlaşıldığı, kendisi ve birinci derece yakınlarının yukarıda açıklanan terör örgütüyle açık irtibatı, kendisinin kamuoyunda ‘Balyoz’ ismiyle bilinen kamu davası sürecinden sonra da terör örgütüyle irtibatını devam ettirmesi nazara alındığında beyanının bu yönüyle de aleyhindeki tespitlere aykırı olduğu ve gerçeği yansıtmadığı, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacağı, ayrıca terör örgütünün faaliyeti kapsamında söz konusu kamu davasına örgütsel amaçlarla dahil edildiği değerlendirilmiştir.” denildi.

Başsavcılıkça onaylanan iddianamede, şüpheli emekli albay Mustafa Aydın hakkında, ”silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X