Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Beş maymun

Kafeste beş maymun var. Ortada bir merdiven. Yukarıda da asılı duran bir kangal muz. Hangi maymun merdivenden çıkıp muzu almak isterse onun üzerine buz gibi su püskürtür bu deneyi yapan bilim insanları. Her maymun muzu almaya çalışır ve her defasında sırılsıklam olurlar. Aradan bir müddet geçtikten sonra muza atak yapanları diğer maymunlar engellemeye çalışırlar. Zamanla muzları alacak cesaret kalmaz.

Su kapatılıp maymunlardan birini dışarı alır ve yerine yeni bir maymun koyarlar. Bu maymunun ilk yaptığı iş muza çıkmaktır. Ama bunu yapınca diğer dört maymun bunu bir güzel döverler. Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha dışarı alınır ve yerine yeni bir maymun koyarlar. Bu da hemen muz için merdivene çıkarken diğer maymunlarca dövülür. Çok ilginçtir ki en çok döven de bir önce içeri alınan ıslanmamış maymundur. Islanmış ilk maymunlardan üçüncüsü de dışarı alınır ve içeri yeni bir maymun girer. Bu da dövülür ve en şiddetli dövenler daha önce hiç ıslanmamış ve niye dövdükleri konusunda hiç fikirleri olmayan son iki maymundur. Sonra 4 ve 5. maymunda değişir ama tepelerinde asılan muza rağmen yeni maymunlardan hiçbiri o merdivene çıkmaz. Çünkü burada işler böyle gelmiş böyle gitmektedir. Bu öğrenilmiş çaresizliktir.

1950’li yıllarda Ancel Benjamin Keys adlı bir araştırıcı doymuş yağların kolesterol yolu ile özellikle kalp damarlarını, beyin damarlarını tıkadığını belirttikten sonra Amerika Kalp Birliği’nin de destekleri ile hemen tüm dünyada beslenme ilkeleri adeta yön değiştirdi. Böylelikle tereyağı, yağlı etler, tam yağlı yoğurt ve peynirler, yumurtalar yerini bitkisel yağlara, margarinlere, katkılı, boyalı, şeker eklenmiş türlü türlü gıdalara, light ürünlere, saflaştırılmış unlara bıraktı. Oysa yıllarca yapılan çalışmalar doymuş yağ yiyen pek çok topluluklarda kalp damar sistemi hastalıklarının daha az olduğunu gösteriyordu. Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışma çok ilginç. Balıkçılık yapan ve geleneksel gıdaları ile beslenen mercan adaları yerlileri şehir hayatına geçip daha az doymuş yağ ve kolesterol almaya başladıklarında daha önceleri çok az olan kalp damar hastalıkları ve diyabet bunlarda aşırı artmaya başlamış. 2008 yılında yayınlanan büyük bir çalışma kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterol seviyelerinin normal sınırlarda olduğunu gösteriyor. Ancel Keys’in hatalı olduğunu ispatlayan daha böyle pek çok çalışma var.

Anne sütünde, beyinde kolesterol düzeyinin çok yüksek olduğu, hücre zarının yapısında kolesterolün olduğu, D vitamini başta olmak üzere pek çok hormonumuzun kolesterolden yapıldığı unutulmamalıdır. Hangi açıdan bakarsanız bakın vücut için bu kadar gerekli olan bir maddenin aynı zamanda vücudu hasta etmesi biraz mantık dışı gelmiyormu? Son bilimsel yayınlar asıl tehlike kolesterol kaynaklı besinler değil, metabolik sendrom sonucu iltihabik ve oksitlenmiş maddelerin damarlarda yaptığı hasardır diyor. Yani bizi öldüren şey artmış insülin seviyesi ve kan şekeri düzeyleridir. Aşırı un ve şekerli gıda alımı, rafine ve katkılı gıda tüketimi, toksik çevrede yaşama, hareketsiz yaşam tarzı, vitamin ve antioksidan yoksunu beslenme, sağlıksız, probiyotiksiz bağırsakların varlığı sonucunda damarlarımızın içi devamlı kireçlenip tıkanacaktır.

Bu beş maymunun muzlarını kolesterol olarak düşünün. Öğrenilmiş çaresizlik devam ediyor. Ama şükürler olsun ki ıslanmaya rağmen muzlara tırmananlarımız da az değil.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X