Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

D vitamini ve şeker hastalığı

Kıymetli okurlarım. Bu köşede yıllarca D vitamininin önemini sizlere anlatmaya gayret ettim. Benden, dedelerimden bile çok daha önce insanlar güneş girmeyen eve doktor girer derken birtakım gözlemlere dayanarak bunu söylemişlerdi ve de haklıydılar.

Önceleri yapılan çalışmalar D vitamininin insülin hassasiyetini artırmada çok önemli role sahip olmadığını belirtirken son zamanlarda iş değişti. Son çalışmalara göre bugüne kadar bildiğimiz günlük alınması gereken dozdan bir miktar daha fazla alarak vücudunuzda belli seviyelerde D vitamini oluşturduğunuz zaman Tip 2 şeker hastalığını daha iyi kontrol edebiliyorsunuz. D vitamini pankreasta bulunan ve insülin yapan hücreye girerek insülin sentezini arttırabilmekte. D vitamini ayrıca zamanla insülin yapan beta hücrelerinin sayısını azaltan ve bağışıklık sistemi hücreleri tarafından salgılanan bazı kimyasalların etkilerine müdahale edebilmektedir. Son olarak da D vitamini vücutta kalsiyum metabolizması üzeride bir takım etkilere sahiptir. Küçük bir etkisi de olsa kalsiyum metabolizmasındaki bir aksaklık insülin üretme yeteneğini bozabilir. Bu da şekerin kontrolünde sıkıntılara neden olabilir.

Gelelim  D vitamininin kaynaklarına. En başta bol güneş almak geliyor. İngiltere’de yapılan araştırmalar kapalı cezaevlerindeki mahkumların bile gençlerden ve çocuklardan daha fazla dışarıda bulunduğunu gösteriyor. Ülkemizde de durum hemen hemen aynı. Gençlerimiz, ofis çalışanlarımız bu konuda yeterli yararı göremiyor. Güneşin kanser yaptığı korkusu ve bu nedenle kullanılan bazı kimyasallar da D vitamini sentezi açısından olumsuz etki gösteriyor. Gıdalardan D vitamini almak istersek de karşımıza süt, ayran, kefir, tereyağı, balık, yumurta, sakatatlar ve etler, yulaf, doğal yetişen mantarlar, bazı yeşillikler konuluyor. Kimi kolesterol korkusundan kimi de endüstriyel gıdalara bağımlı olduğu için bunları kullanmıyor ve sonuçta toplumda ciddi oranda D vitamini eksikliği oluşuyor. Son yıllarda şeker hastalığı artışı ve D vitamini düzeylerindeki azalma ilginç bir birliktelik sergiliyorlar.

Toplum olarak en büyük hatalarımızdan birisi de sağda solda duyduğumuz bilgilere, bilimsel hiçbir vasfı olmayan kişilere itimat etmemizdir. D vitamini gelişigüzel alınmaması gereken bir vitamindir (bazı bilim insanlarına göre ise bir hormon). Hemen her sağlık kuruluşunda ölçümleri yapılabilen bu vitamini nasıl, ne yolla ve ne miktarda almanız gerektiğini sizlere söylemeye, vermeye yetkili tek meslek grubu tıp doktorlarıdır. Günümüzde derinlemesine araştırılması gereken, tez konusu bile olabilecek bir konu da sosyal medya doktorlarının aşırı türemiş olmasıdır. Hekimlikle, eczacılıkla uzaktan yakından alâkası olmayan bir çok insan kendi sayfalarında, tv ekranlarında ottan, çiçekten ilaçlar önermektedir. Hastalandıkları zaman soluğu hekimlerde aldıklarından hiç şüphem olmasa da hem tıp adına hem de ülke adına onur kırıcı ve ciddi sıkıntılar doğurabilecek bu insanlara itibar etmemek gerekir. Bunların tasfiyesi bilimsel alanda, sosyal alanda çok güçlü bir duruma gelme koşulu ile biz hekimler yolu ile gerçekleşecektir. Tabip Odalarımız da gereğini yaparak sağlık konusunda halkı yanlış yönlendiren bu kişileri yasal zeminde bertaraf etmelidir.

Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder. Şeker de tıbbın, D vitamini de. Gerisine bakmayın.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X