Avatar
Selahattin Adıgüzeller

Deprem acısını unutturmayan bir mektup

17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümünde, yazılı, görsel ve sosyal medyada, o gün yaşanan acılara ilişkin çok sayıda yorum çıktı.

Fakat hiçbiri o depremde henüz 6 yaşındaki oğlunu kaybeden bir babanın sosyal medyada paylaştığı şu acı satırlar kadar gerçekçi ve samimi gelmedi bana…

Bir bölümüne köşemde yer verdiğim o mektubu okuyunca eminim sizler de katılacaksınız bu düşünceme… 

 

*

 

“Merhaba Kağan Cemre, merhaba sevgili oğlum;
Seni hatırlamaya devam edeli 18 yıl oldu. Eğer 17-8-1999 Yalova depremi seni elimizden almasaydı,24 yaşına basacaktın.

18 koca sene hasreti ve yangını azaltacağına büyüten yıllar oldu. Senin ardından hayata tutunmaya çalıştık annen ve kardeşlerinle seni hep hatırladık.
Kardeşlerine seni anlattık; annenle her atabarı çaldığında, gurbette yorgun düştüm be ceylan şarkısında, ağlayarak hüzünlenerek acı ile gülümsedik!

Hep hatırladık daima hatırlayacağız.

Senden sonra Yalova’da evimizin yıkıldığı bölgeyi çok katlı imara açan belediye başkanını tekrar belediye başkanı seçtiler oğlum.
Biz akıllanmayız derdik ya işte ispatı.

Depremden sonra bazı dostlarımız hiç aramadı Kağan Cemre’m, bazı dostlar ise hiç yalnız bırakmadı.
Aylardan ağustos gelince hem anneni hem beni hep sıcak ve sıkıntı bastı oğlum ama bunu hiç kimse anlamadı, annen de ben de susarak, sessizce tamamladık ağustosları.

17 ağustoslarda kimseye görünmek istemedik hep kaçtık. İnsanlara keder, üzüntü yaşatmak istemedik.

Bugün 17 Ağustos!

Biz gene kaçacağız, annenle birbirimize sarılıp sessizce haykıracağız acımızı, sessiz akan gözyaşlarımızla.
Bu ömrü sana ulaşacağımız günün umuduyla özlemiyle yaşıyoruz.

Senin bulunduğun yere gelmek ne kadar korkunç olabilir ki!”

 

*

 

Deprem vurduğu yeri yıkıyor ve ateş düştüğü yeri yakıyor!

Yaşanan acılardan ders almak yetmez, bir daha yaşanmaması için ciddi önlemler almalı, taviz verilmeden uygulamalıyız, milletçe, devletçe!

 

Metal yorgunluğu nedir?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme getirdi, patladı gitti… O günden beri herkesin dilinde bir metal yorgunluğu lafı…

Bu kavramın ne olduğunu bilen de bilmeyen de işine geldiği gibi yorumluyor…

Peki nedir metal yorgunluğu?

Google’daki tarifi şöyle;

“Metallerde yaşanan yapısal bozukluklardır. Titreşim, çekme, basma, sürekli esneme, kimyasala maruz kalma, ani soğuma ve ani ısınma… Sürekli yük altında iken yüksüz bırakılma veya tam tersi hiç yük almıyorken yük altında bırakılma gibi durumlarda metalleri oluşturan atomların arasındaki bağlarda oluşan gevşeme…”

Bu tarife bakarak, Cumhurbaşkanı’nın ne demek istediğini bulabilirsiniz…

Ben buldum bile…

Koltuğunda sürekli esneyenlereydi bence mesajı!

 

Sosyal yalancılar!

 

Kuyuya deli bir taş atar, kırk akıllı çıkarmak için uğraşır…

Günümüzün dipsiz kuyusu da sosyal medya!

Ona taşı atanlara da trol deniyor!

Fakat trollerin paylaştıkları, delilerin attığı taşlardan daha tehlikeli ve tahrik kokulu!

İşte son örneği…

Trolün biri, sosyal medya hesabından şöyle bir paylaşımda bulunuyor:

“Dün gece TBMM’de milletvekillerine 20.000’er lira bayram ikramiyesi verilme teklifinin AKP ve MHP oylarıyla kabul edildiğini biliyor muydunuz?”

TBMM kapalı olmasına rağmen, bu yalana inananlar da saydırıyorlar vekillere!

İkramiyeyi haram eden mi ararsınız, “bize yok mu?” diye soran mı ararsınız…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X