Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Dil-Oluş-Varlık

Dil ile varlık veya var oluş arasında var oluş açısından bağlantı kurulmuştur. Bunu hem filozoflar hem de kelamcılar yapmıştır. Varlıkçı filozof Heidegger’e dikkat edilirse, dile ve dilin kainat anlamayla olan ilişkisine çok önem verdiği görülür. Dilin kainatın anlaşılmasını ortaya koyduğuna inanır. İnsan işitir, kulak verir, susar. Bu onun varlığında temel terkibi teşkil eder.

İnsan iki kulağı olduğundan dolayı işitmez. Daha doğrusu, iki kulağı vardır, ama onun kendisi var olduğundan dolayı işitir ve varlığı ile işitir. İşitmek kulak vermek, susmak, bunların hepsi konuşan olması bakımından insana isnat edilen imkanlar- vasıtalardır. Eğer konuşan olmasaydı susan da olmazdı. Mesela taş konuşmadığı için susan da sayılmaz. İnsan var olması hasebiyle kendinden bahseder ve kendinden bahsetmesi dildir.

Dil, var olan zatlar, varlıklar arasında bağlantı yoludur. Konuşan ve dinleyenin her ikisi de dil ile anlatılan şeyden çok dili anlamaya önem verirler. Dilden ve sözden kastedilen başlangıçta anlama vasıtası olmasıdır. Dil insan yapısıdır ve onunla hayvandan ayrılır. İnsan konuştuktan sonra var olur. Böylece söz ile varlık arasında insan için sağlam bir bağ vardır. Var olan ile dil arasında bir tür kısır döngü vardır. Nesnelere varlık veren dildir. İnsan dünyada dile sahip olduğu ölçüde vardır.

Uzak şeyleri yakınlaştıran, var olmayanı var yapan, gaip olanı hazır yapan dildir. İnsan varlığı dil ile kaynaşır. Dil kişinin öz malıdır ve aynı zamanda toplumun fertlerini birbirine bağlar ve toplumu ayakta tutar.

Dilin yani söz söylemenin varlıkla ilişkisi illet- makul ve sebep netice münasebeti olarak görülmektedir. Biz uzakta ve görünmeyen bir yerde bir şeyin var olup olmadığını dil ile öğreniriz. Bunun yanında beş duyumuzun bize varlıklarını bildirdikleri şeylerde dile muhtaç değilsek, ancak böyle bir anda yani doğrudan algılamada muhtaç değiliz, ama ondan sonra dile muhtacız. İnsan herhangi bir şeyi yaparken dile muhtaç olmayabilir, hatta olmaz. Bir adamın su içmesi gibi. Ama bir şeyi yaptırmak için dile olan ihtiyaç inkar edilemez. Dil olmazsa insan başka bir kimseye yapmasını istediği şeyi nasıl söyleyebilir. Burada dil açıkça var oluşa sebep oluyor. Şüphesiz buradaki sebep, doğrudan bizatihi etki eden değil vasıtayla etki edendir.

Kur’an’ı Kerim dile önem veriyor. Kâinatın var olması şöyle başlıyor: Kur’an kelimesi okumak olduğuna göre, okuma ve ilim de dil ile olduğuna göre sözün var oluşla yakın ve sıkı ilişkisi olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dil varoluş demektir.

 

Kader Sorunu

Hüseyin  Atay  Hoca Kur’an’da İman Esasları Ve Kader sorunu adlı eserinde kadere imana açıklık getirmiş. Bu eser Hocanın doktora tezidir.

Hoca diyor ki; kadere iman var demek, insanın özgür iradesi yok demektir. Bu yanlış bir inançtır ve bu yanlış inancın cezasını çekiyorlar.

Önerilen kitap: Hüseyin Atay- İslamı Yeniden Anlama. Atay Yay. Kur’an’da İman Esasları ve Kader Sorunu.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X