Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Dokunma keyfine yalan dünyanın

Büyük Ozan Aşık Mahzuni’nin bir eseri bu sözlerle başlar. Dokunma Keyfine Yalan Dünyanın, İpini Eline Dolamış Gider, Gözlerimin Yaşı Bana Gizlidir, Dertliyi, Dertsizi Sulamış gider. Kimi Hızlı Gider Uzun Yol Tutar, Kimi Altın Satar Kimi Pul Yutar, Kimi Soğan Bulmaz Kimi Bal Yutar, Kimi Parmağını Yalamış Gider.

Ben işin hekimlik boyutu ile ilgili yazacağım sizlere bu dizelerin içeriğini. 1930’lu Yıllarda Yaşamış olan Dr. Weston Price ömrünün yaklaşık 30 yılını dünyadaki çeşitli toplulukları gezerek, inceleyerek geçirdi. Bilim dünyasına inanılmaz katkılar sağlayan ve beslenmenin insan bedenine olan etkilerini bugüne kadar en iyi şekilde inceleyerek bizlere sunan bu hekim 30 yılın sonunda özetle şunu söyledi: Geleneksel beslenme şeklini bırakıp Batı’nın rafine ve doğal olmayan besinlerini alan insanlar hem bedensel hem de ruhsal açıdan dejenerasyona (bozulmaya) uğrar.

Geleneksel beslenme tarzında tam ekmekler modern beslenme tarzında yerini beyazlaştırılmış ekmeklere bıraktı. Rafine şeker içermeyen gıdalar yerini rafine şekerden zenginleştirilmiş gıdalara bıraktı. Vitamin ve minerali bol gıdalar yerini boş içerikli gıdalara bıraktı. Doğal gübre yerine suni gübrelemeler, hormonsal destekler geldi. Omega-3 yerine kat kat fazla omega-6 ve trans yağlar geldi. Doğal içecekler yerini asitli, boyalı, şekerli içeceklere bıraktı. Özgür dolaşan hayvan etleri yerine suni yemlerle beslenen ve şişirilen hayvanların etleri geldi. Bunlara ilaveten başka durum değişiklikleri de beraberinde kanserleri, kronik iltihaplanmaları, romatizmal hastalıkları, kalp ve damar sisteminin erken yaşlarda ortaya çıkan bozukluklarını, kemik erimelerini, depresyonları, otizmi, hiperaktivite durumlarını, ülseleri bizlere hediye etti. Ama ne ettiyse insan kendine etti.

Oysa bilim şunu kanıtlamış durumda: Genlerimizin alışık olmadığı gıdalar bir müddet sonra gen yapımızda birtakım sıkıntılara yol açıyor. Bu durum da hücrelerimizi bozup normalden saptırıyor. Tam tersi durumda, yani genetik yapımıza uygun beslendiğimizde hücrelerimiz sağlıklı bir şekilde çalışıyor, yaşam kalitemiz artıyor ve hastalıklar ile daha kolay mücadele edip genellikle de galip geliyoruz.

Her geçen yıl kısırlık oranının arttığı bilim insanları tarafından söylenmekte. 2050 yılında ise normal yollar ile çocuk sahibi olmak çok zor görünüyor diyor bu uzmanlar. Bir sperm hücresinin yapısında amino asitler, enzimler, proteinler, C vitamini, prostaglandinler, flavinler, yağ asitleri, sitrik asit, çinko, glutatyon, inositol gibi pek çok madde bulunmaktadır. Acaba milyonlarca üretilen ve nesillerin devamı için olan gerekli sperm hücrelerini yapmak için günlük hayatımıza giren gıdalardan yukarıda sayılanları ne oranda almaktayız. Bir makarna ile örneğin bu maddelerden hangilerini alıyorsunuz. Hele bir de diğer hücreleri düşünün.

Koca Mahsuni, Dokunma diyorsun ama bu gidişle dünya bize dokunacak gibi görünüyor. Mekanın cennet olsun.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X