Türkiye önceki akşam bir kez daha terörün acımasız ve hain yüzü ile karşı karşıya kaldı.

İstanbul’da Beşiktaş-Bursaspor maçının ardından nöbet tutan Çevik Kuvvet polislerimiz hedef alındı.

Acımız büyük, yüreğimiz yanıyor.

Kalleşler yine üst akıllarından aldıkları talimatı yerine getirdiler.

Maçın ve seyircinin emniyetini sağlamakla görevli güvenlik güçlerimize yakın bomba patlattılar.

Onca şehidimiz, 200’e yakın yaralımız var. Sayının artmaması için duacıyız.

Terör bunca yıldır Türkiye’nin başına musallat edilmiş global bir araç.

Kullananı bir hayli fazla.

Güçlendikçe, ayaklarınızın üzerinde durabilecek kudrete eriştikçe sizi zayıflatmak için her yolu deniyorlar.

Etrafımız düşmanla sarılmış vaziyette.

Değişen güvenlik stratejimiz belli ki, terörü maşa olarak kullananları fazlasıyla rahatsız etti.

Terörü kaynağında yok etme hamleleri etkili olmuş ki, her geçen gün daha da saldırganlaşıyorlar.

Bir kez daha dünya metropolünün kalbine saldılar hainleri.

Üstelik, iki takımın geçmişte yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemlerinin en fazla alındığı bir güne denk getirildi.

Zamanlama hep manidar bulunur.

Önceki gün aslında Türkiye’nin yönetim biçimini değiştirecek radikal adım atıldı.

Saldırının bugüne denk getirilmesi de düşündürücü.

Türkiye her türlü terörün üstesinden gelecek büyüklükte bir ülke.

Bunu da atlatacaktır.

Ancak yitirdiğimiz canlar geri gelmeyecektir.

Avrupa Birliği’nin basit bir vize serbesti için şart koştuğu terör yasalarının esnetilmesine Türkiye’nin neden karşı çıktığı sanırız şimdi daha da iyi anlaşılmıştır.

Avrupa’ya vizesiz geçebilmek için terör yasalarını gevşetmek artık bu saldırıdan sonra hayaldir.

Ülkemizin kan gölüne dönmesi pahasına Avrupa’ya vizesiz seyahati hiçbir Türk vatandaşı istemeyecektir.

İstanbul saldırısı bir kez daha göstermiştir ki, bu ülke zor bir coğrafya üzerinde konuşlu.

Onu zayıflatmak için türlü türlü düşmanı kullanıyorlar.

Ama bilmiyorlar ki, bu ülkenin sınırları aziz ecdadımızın şehit kanlarıyla çizildi.

Onu değiştirmeye, küçültmeye, dar bir alana hapsetmeye güçleri asla yetmeyecektir. 

Bir ölüp bin dirilerek bu coğrafyada varlığımız ilelebet sürecektir.

Bu vesileyle kahraman şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyoruz.

 

Düdüğü duvara asmak

 

Kanlı saldırı öncesi Vodofone Arena’da Türkiye’nin yıllardır birbirine düşman iki futbol takımının müsabakası vardı.

Alınan kararla deplasman yasağı bu yıl kalkmıştı.

Bursa’dan 2 bine yakın taraftar da İstanbul’a akın etti.

Televizyon başında kahrolduk.

Sonrasında gelen acı haber, müsabakayı katleden Bülent Yıldırım’ın hatalarını ikinci plana itti.

Hakem Yıldırım’ın da düdüğünü duvara asma vakti çoktan gelip geçmiş.

Uyduruk iki penaltı, Beşiktaşlı Marcelo’nun kaleci Harun’u taammüden sakatlama hareketine kırmız kart çıkarılamaması Bursaspor’u İstanbul’dan puansız döndürdü.

Marcelo’ya çıkaramadığı kırmızı kartı, saha kenarındaki Sercan’a gösterme zayıflığına sadece gülümsedik.   

Bülent Yıldırım belki de kariyerinin en kötü maçını yönetti.

Yıldırım muhakkak maç sonrası görüntüleri izlemiştir.

Sanırız o da oturup bir vicdan muhasebesi yapacaktır.

Onun düdüğünü duvara asmak için bize göre en uygun zaman bu andır.

Bir de şu eski Bursaspor, yeni Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in maç sonrası açıklamalarına bakalım.

Beyefendi penaltıların ikisini de normal görmüş.

Marcelo’nun yaptığı da Harun’un dizinden ayağını çekmekmiş.

Kargalar güldü bu açıklamaları dinlerken.

Bu adamın Bursa’da konuştuklarından bir şey anlamıyorduk. İstanbul’daki açıklamalarından sonra çok bir şey kaybetmediğimizi fark ettik.

Türk futbolu bunların eline kalmış.