Avatar
Selahattin Adıgüzeller

Hayat bir fotoğraf makinesi yüreğimizde asılı…

İçinde kare film var bilinmez…

Ve her karesi, ömrümüzden bir gün…

Kimimizin siyah-beyazdır filmi, kimimizin rengarenk.

Bütün renkler güzeldir, önemli olan netlik ayarı!

Nice renkli kareler gördüm, flu ya da yüzleri gölgeli

Nice siyah-beyaz kareler gördüm, pırıl pırıl canlı mı canlı…

Boşuna dememişler, kaderin bir adı da yetenek!

 

*

 

Hayat bir fotoğraf makinesi, yüreğimizde asılı…

İçinde kaç kare film var bilinmez…

Ve her karesi ömrümüzden bir gün…

Ziyan etmemeli filmi, tekrar başa sarma ihtimali yok.

Işığını iyi ayarlamalı, kadrajı doldurmadan basmamalıyız deklanşöre.

Boş çıkmasın, yanmasın kareler…

Her gece, güzel bir fotoğraf çekmenin huzuruyla girmeliyiz yatağımıza…

 

*

 

Hayat bir fotoğraf makinesi, yüreğimizde asılı…

İçinde kare film var bilinmez…

Ve her karesi ömrümüzden bir gün…

Bol bol aşkı çekmeli, çekerken buğulanmalı hararetinden objektifi…

‘Keşke’lere yer olmamalı aşk karelerinde…

Katıksız sevgileri, yerini hüzne bırakmayan mutlulukları, gözyaşından korkmayan kahkahaları, sevinçleri, hayalleri çekmeliyiz şakır şakır…

Yıllar sonra dönüp baktığımızda anılar albümüne, acıtmamalı o yorgun ve solgun kareler içimizi…

 

*

 

Hayat bir fotoğraf makinesi, yüreğimizde asılı…

İçinde kaç kare film var bilinmez…

Ve her karesi ömrümüzden bir gün…

Menfaatsiz, çıkarsız, sadece yalın sevgiye dayalı dostluklara yer vermeliyiz karelerimizde…

Bir fincan kahvenin fotoğrafını çekelim kırk yıllık hatırla sarmaş dolaş…

Kadrajımızda iğne ucu kadar boşluk kalmasın pişmanlıklara, düşmanlıklara.

Her yerini çiçeklerle, barışı, sevdayı anlatan şarkılar, türküler ve şiirlerle dolduralım…

Çocukları çekelim çocukları…

Asıl onların gözlerinde, gülüşlerinde saklıdır en masum sevgi ve mutluluklar…

 

NOT: Hafta içinde kaybettiğimiz fotoğraf dünyasının ölümsüz ismi Ara Güler’le yıllar önce yapılan bir söyleşiden esinlenerek yazmıştım yukarıda okuduğunuz satırları… ‘Yazmışım Anısını Ben Bu Medyanın’ adlı kitabıma da koymuştum. Fotoğraf makinesiyle tarih yazan Güler’i  saygıyla anıyorum.

 

3 dönemlik başkanlar

 

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın “Üç dönem belediye başkanlığı yapmış olanlar, önümüzdeki yerel seçimde aday olmasın” çağrısı, partide ses getirmişe benziyor…

Turan’ın bu görüşünü destekleyenler kadar tepki gösterenler de var…

Diyorlar ki;

“Milletvekilliğine gelince 3 dönem kuralını hiç uygulamadan tüzükten kaldırın, belediye başkanlığına gelince uygulamaya çalışın! Adı adaletle başlayan bir siyasi partiye yakışıyor mu bu çifte standartlık?”

Haksız da sayılmazlar…

Fakat  Bülent Bey de haklı!

Belediye başkanlığı için üç dönem gerçekten de ideal bir süre…

Çıraklık-kalfalık-ustalık dönemini yaşayıp bitirmeliler…

Üçten sonrası emekliliğe giriyor!

Çalışmalar, toplantılar hepsi rutinleşiyor, belediyeyi işyeri gibi görmeye başlıyor başkanlar, memurlaşıyorlar!

Ne eski hizmet aşkı kalıyor ne heyecanı!

Ben Reis’in yerinde olsam, muhtarlarda bile uygulatırım bu 3 dönem kuralını...

Başka türlü yetişmez altyapıdan yeni yetenekler!  

 

Merak ediyorum…

 

 

Andımızın okullarda okutulma yasağının Danıştay tarafından iptal edilmesine tepki gösterenlere andımızın neresi batıyor? Bizi Türk üst kimliğinde birleştirmesı mi? Batan cümle yerine bir önerileri var mı? 

 

* Suudi Arabistan yönetimi, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta çıkan bir arbede sonucu öldürüldüğünü itiraf etmiş. Peki cesedi nerede? O da çıkan arbede sonucu ortadan mı kayboldu?

 

Bursaspor’dan başka, futbolda VAR’a, bütçede YOK’a takılan kaç kulüp vardır?

 

*  Yerel seçimde belediye başkanlığa aday adayı olanlar, olmayı düşünenler sosyal medyadan  arkadaşlık teklifleri göndermeye başladı. Kabul edelim mi? Ya seçilemezlerse!

 

Karışmayın çocuğa!

 

Halk otobüsünde yanında oturan ve bir torba dolusu can eriğini, yüzünü ekşite ekşite yemeye çalışan 7-8 yaşlarındaki çocuğa, yolculardan biri dayanamayıp seslenir:

“Evladım hepsini birden yeme, dokunur, hasta olursun sonra!”

Bu uyarısına, “Amca, biliyon mu, benim dedem 115 yıl yaşadı” yanıtını verir çocuk…

Yolcu merakla sorar:

“Deden çok mu yerdi bu eriği?”

Çocuk yüzünü ekşitir:

“Yok be amca, kimsenin işine karışmazdı dedem!” 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X