Engin Özpınar
Engin Özpınar

Kaşıkçı olayı ve Yemen’de kimyasal silah iddiası

Ağustos ayıydı… BM İnsan Hakları Konseyi, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen’de savaş suçu işlediğine ilişkin makul gerekçeler olduğunu duyurdu.

Konseye sunulan raporda koalisyon uçaklarının Yemen’de düğünlere, cenaze törenlerine, hastanelere, hapishanelere, pazaryerlerine, sivil gemilere ve balıkçı teknelerine düzenlediği saldırıların savaş suçları kapsamında yorumlanabileceği ifadesi yer aldı.

Gerçekte BM raporunda Yemen’de yaşanan dram tüm ayrıntılarıyla açıklanmıyor, örneğin salgın hastalıklar nedeniyle meydana gelen kitlesel çocuk ve yaşlı ölümlerinden hiç söz edilmiyordu.

*

Dün, ekim ayının son günüydü… Aradan iki ay geçmişti…

Amerika’nın Sesi’nde yayınlanan habere göre bugüne değin Suudileri destekleyen Trump yönetimi, Yemen için ateşkes çağrısı yapıyordu.

Önce Savunma Bakanı Jim Mattis konuştu. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona destek veren ABD’nin Savunma Bakanı Washington’daki bir etkinlikte şöyle sesleniyordu:

“Herkesin ateşkesi sağlayacak, sınırlardan çekilmeyi mümkün kılacak ve bombalamayı durduracak olanakları görüşmek üzere, barış masası çevresinde toplanmasını istiyoruz. Savaşı sona erdirmek üzere ilgili herkesin İsviçre’de bir araya gelmesini bekleyeceğiz. Bunu önümüzdeki 30 gün içinde yapmalıyız. Sorunu gerçekten çözmek istiyorsak, tek yolu budur.”

Mattis’in hemen ardından Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da, ABD’nin ateşkes çağırısını yineledi.

Bu arada hem Mattis, hem de Pompeo, BM Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in bölgeye yönelik çabalarına ABD’nin destek vereceğini bildirdiler.

*

Aynı gün… ABD’de Savunma ve Dışişleri bakanlarının sürpriz çıkışlarıyla gündeme geldikleri saatlerde… İran’ın Tesnim Ajansı bombayı patlattı: “Kaşıkçı, Yemen’de kimyasal silah kullanıldığını açıklayacaktı.”

Riyad bunu öğrenir öğrenmez Suudi gazetecinin susturulmasını istedi: Kaşıkçı’ya engel olunmalıydı. O nedenle kaçırılmasına karar verildi.

Ajansın, İngiltere’nin Express gazetesinden aktardığı habere göre bu durumda İngiliz Dış İstihbarat Servisi MI6 devreye girerek Suudileri uyardı.

Olasıdır ki, CIA de  istihbaratı İngilizlerden aldı. Anımsayalım, Washinton Post gazetesi Kaşıkçı konusunda CIA’in Riyad’ı uyardığını yazmıştı.

MI6 ve CIA bildiğine göre Kaşıkçı kurtarılamaz mıydı?

Bu soru yanıtsız kalacak gibi duruyor.

Ancak gündemden de kolay kolay düşmeyecek gibi görünüyor.

*

Öyle anlaşılıyor ki, olayların püf noktasını “kimyasal saldırı” iddiası oluşturuyor. Soruşturma açıldığı takdirde bu iddia Riyad’a uzanır mı?

ABD’nin birdenbire Yemen’de barış istemeye başlaması ilginç bir gelişme oldu. Tamam BM devreye sokulacak ve kontrol sözde İran’a bırakılmayacaktı ama Suudi Arabistan’ı Yemen’de işlediği savaş suçlarından kurtarmak ve yargılanmasını önlemek gerekiyordu. Hele bir de kimyasal saldırı olayı patlarsa Suudilerle ortaklık için ödenecek bedel iyice ağırlaşırdı.

Ayrıca, Suriye’deki beyaz baretlilerin sırrı da aydınlanırdı.

Han Şeyhun yalanını açığa çıkaran Amerikalı ünlü gazeteci Seymour Hersh’ün de ne kadar haklı olduğu anlaşılırdı.

*

Yemen’de ateşkes istemek, barış istemek elbette  çok iyi bir şey.

Ancak bunlar Suudi Arabistan’ı işlediği savaş suçları nedeniyle yargılanmaktan kurtaramayacak.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X