Kimse molotofkokteylinin özgürlük olduğunu iddia edemez

Başbakan Davutoğlu, (İç Güvenlik Reform Paketi) “1 ay içinde yasalaşacak. Kimse bize molotofkokteylinin özgürlük olduğunu iddia edemez” dedi.

Kimse molotofkokteylinin özgürlük olduğunu iddia edemez

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir taraftan iç güvenlik ve kamu düzeniyle ilgili tedbirleri alırken diğer taraftan çözüm sürecini kendi doğasına döndürmeye çalıştıklarını belirterek, “O doğa içinde netice almaya yöneldik. Son 2 haftadır, son günlerde de olumlu yönde artan sinyaller var. Bu çerçevede zaten hiçbir zaman müzakereler kesilmedi” dedi.

Başbakan Davutoğlu, A Haber ve ATV kanallarının ortak canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, çözüm sürecine dair “müzakerelerin 1 hafta, 10 güne kadar başlayabileceğine” dair açıklamalarının anımsatılması üzerine Davutoğlu, yaşananların bir süreç olduğunu bildirerek, “Süreç doğası gereği kendi seyrinde devam ediyor. Bu anlamda sanki yeni bir şey başlıyormuş, yarın yeni bir gelişme olacakmış gibi kamuoyunda beklenti oluşturmanın faydası yok. Biz, bu sürecin en başından itibaren neyi talep ettiğimizi ve sürecin sonunda neye ulaşmak istediğimizi son derece berrak şekilde biliyorduk” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, Türkiye’nin demokratikleşmesi içinde bütün farklı toplum kesimlerinin, herkesin eşit vatandaşlık haklarından istifade ettiği, kültürünü, örfünü, ananesini rahatlıkla yaşayabildiği Türkiye idealini 2002’den beri takip ettiklerini, bu anlamda adımlar atıldığını anlatarak, şöyle devam etti:

“Çözüm sürecini, 2005’ten itibaren bilinçli şekilde toplumun taleplerini, her kesimin taleplerini karşılayan bir perspektifle sürdürdük. 2013’ten itibaren daha çok ivme kazanan süreç içinde de silahlı unsurların Türkiye’yi terk etmesi, silahın ve şiddetin tümüyle bırakılması esası çerçevesinde atılacak adımlar da konuşuldu. Bu o zamandan beri süre giden bir süreç. Yani ‘yeni başlamış, müzakere yarın başlıyormuş, 5 gün sonra, 10 gün sonra başlıyormuş’ gibi bir yaklaşım doğru değil. Oslo müzakereleri esnasında da bu süreç doğası içinde seyrediyordu ama maalesef çözüm süreci ve Türkiye’de bu tür yaraların sarılması çalışmalarında çok önemli bir aşamaya gelindiğinde birtakım sabotajlarla karşılaşılıyor. Biz bu konudaki ciddiyetimizi ve kararlılığımızı haziran ayında, Sayın Başbakanımız’ın o zaman talimatıyla çıkan yasada ortaya koyduk.

Yeni hükümetin oluşması sonrasında bu yasanın gerektirdiği Bakanlar Kurulu kararı alındı ve yasa bir anlamda uygulama çerçevesi kazandı. Bu yönde de yapılacak olan çalışmalar bir takvime bağlandı. Ancak 6-7 Ekim olayları buna bir darbe vurdu, çok ciddi bir darbe vurdu, bir güven problemi doğdu. Bir taraftan iç güvenlik ve kamu düzeniyle ilgili tedbirler aldık bir taraftan da çözüm sürecini kendi doğasına tekrar döndürüp, o doğa içinde netice almaya yöneldik. Son 2 haftadır, son günlerde de olumlu yönde artan sinyaller var. Bu çerçevede zaten hiçbir zaman müzakereler kesilmedi, Başbakan Yardımcımızı görevlendirdik, HDP heyetiyle görüşüyor. İlgili Kamu Güvenliği Müsteşarlığımız, MİT Müsteşarlığımız gerekli görüşmeleri yapıyor. İmralı’da yapılan görüşmeler var. Bunlar bir trafik içinde kendi doğası içinde seyrediyor. Önemli olan şu iradeyi görmek istiyoruz, artık Türkiye’de siyasi talepler şiddet diliyle, şiddet eliyle yapılmayacak, silah bir hak talep etme aracı olmaktan çıkacak.”

IŞİD bahanesiyle izinsiz gösteriler

Başbakan Davutoğlu, “6-7 Ekim krizi aşıldı mı?” sorusuna, “Önemli ölçüde aşıldı diyebilirim. Daha doğrusu 6-7 Ekim olaylarının bir daha olmaması için biz her türlü tedbiri aldık, almaya da devam edeceğiz” yanıtını verdi.

Kamu düzeninin bir müzakere konusu olmadığına, olması gerekenin bütün sorunların bir toplumsal tabanı geniş çerçevede, bütün taraflarla görüşülerek yürütülmesi gerektiğine değinen Davutoğlu, şiddetin tümüyle terk edildiği bir çerçevede konunun ele alınması ve bundan sonra atılacak adımların ne olacağının o çerçevede konuşulması gerektiğine işaret etti.

 

Davutoğlu, şiddetin, şiddet dilinin, şiddet elinin, şiddet yoluyla siyasi talepte bulunmanın artık sona erdiğinin ilan edilmesini istediklerini belirterek, “Bu iradeyi, kararlılığı, 2013 Mayıs’ında olduğu gibi ‘şu zamanda terk edilecek’ denilen silahlı unsurlar terk edilmediği zaman… Devlet ve kamuoyu bir şekilde oyalanıp, aynı mantıkla geri dönülecek gibi de düşünülmemesi lazım. Bu iradeyi görmek istiyoruz. Bizim, hükümetimizin iradesi son derece açıktır. 6-7 Ekim olayları esnasında bile biz çözüm sürecindeki kararlılığımızı hep vurguladık” diye konuştu. 

Kamuoyu araştırmalarının, çözüm sürecine olan desteğin arttığını gösterdiğini, görüşmelerin yürütülmesi anlamında olumlu bir noktaya gelindiğini söyleyen Davutoğlu, “Önümüzdeki günlerde bunun daha da ivme kazanması gerekir. Sürekli açıklamalar yapmak yerine, spesifik, somut adımlarla yol almak lazım” dedi. 

Pervin Buldan’ın açıklamaları

 

HDP’li Pervin Buldan’ın, çözüm sürecine ilişkin açıklamaların artık ayda bir yapılabileceği ve “hükümet ile ortak açıklama yapma gibi bir düşüncemiz var” yönündeki sözlerinin anımsatılması üzerine de Davutoğlu, “Ortak açıklama konusu şart değil ama olabilir de. Esas olan şu; kimsenin çok spontane, her ayaküstü açıklamayla yürüyen süreci etkilememeye özen göstermesi lazım. Şu ana kadar olan çalışmalarda belki de en olumsuz etki yapan şeylerden biri, bir açıklama enflasyonu olması, sürekli zaman verilmesi” şeklinde konuştu.

Davutoğlu, hükümet kanadından açıklamaların Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile kendisi ve parlamentoyla ilişkileri yürütmeyle yetkili Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan tarafından yapıldığına işaret ederek, bu konuda hükümet kanadında belli bir disiplin bulunduğunu, aynı şeyin HDP ve bütün taraflarda da olmasına özen gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

Açıklamalarda tehdit dilinin, “şu zaman olacak”, “olmazsa bu olur” gibi yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, “O bakımdan Pervin Hanım’ın söylemiş olduğu husus doğru bir husus. Ayda bir açıklama yapılsın, ne yapılacaksa yine konuşulsun ama bir disiplin, kararlılık içinde bunların yürümesinde fayda var” değerlendirmesinde bulundu. 

Başbakan Davutoğlu, “Kandil’den gelen açıklamalardan bir tanesinde ‘Nisan’da yapılacak kongrede Öcalan’da olacak’ deniliyor, ‘silah bırakma ve sınır dışına çekilme en son aşama’ deniliyor. Bütün bunlarda zaman zaman tehditkar bir ton dikkati çekiyor, ne dersiniz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Zaten kastettiğim bu. Sanki hiç üzerinde konuşulmamış konular, konuşulmuş gibi gündeme getirilip, sonra o varsayım üzerinden imalı dil kullanmak. İşte biz buna gelmeyiz. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Türkiye Cumhuriyeti devletine dönük olarak, imalı da olsa bir tehdit dili kullanamaz. Bu konuda en fazla rahatsızlık duyan da bölge halkımız. Şu anda bölge halkında, 6-7 Ekim olayları sonrasında tekrar bir güven hissi uyanmaya başladı. Çünkü çözüm süreci işliyor, taraflar konuşuyor, görüşüyor ve kamu düzeni anlamında da ciddi tedbirler alındı. Bölgeden gelen bütün mesajlar son derece olumlu. Böyle bir olumlu atmosfer içinde tekrar şiddet dilini ima edecek şekilde bir şey kullanmak, silahların terk edilmesi vesaire, bunları sanki bazı şartlar yerine getirilirse olacakmış gibi bir ifade kullanmak kabul edilebilir bir husus değil. 

Zaten silah taşımak başlı başına olmaması gereken bir durum. Türkiye, Suriye gibi, Irak gibi kamu düzeninin sarsıldığı bir ülke değil. Bu tarz açıklamalar sürece fayda vermiyor. Sık sık açıklama yapmak, açıklamada tarih vermek, yine açıklamada şu veya bu şartı koşuyormuş gibi bir görüntü vermek sürecin doğasına zarar veriyor. Süreç kendi doğası içinde son günlerde, 2 haftadır özellikle olumlu bir yönde seyrediyor. Herkesin buna özen göstermesi, bunun üzerinde titremesi lazım.”

“Müzakere taslağı konusunda tek bir taslak yok”

“Müzakere taslağının kamuoyu ile paylaşılıp paylaşılmayacağı ve muhalefetin bilgilendirilmesi konusunda bir düşünceleri olup olmadığı” sorusunu da Davutoğlu, “Müzakere taslağı konusunda tek bir taslak yok. Yani o taraftan gündeme getirilen konular var, bizim benimsediğimiz temel bazı ilkeler var. Bunlar konuşularak, adım adım, yavaş yavaş, ama sakin, kararlı şekilde yürüyecek süreç” diye cevapladı.

Başbakan Davutoğlu, muhalefetin ise bütün sürece karşı çıktığını, bugüne kadar hangi konu muhalefetle paylaşılmışsa onların o konuyla ilgili süreci dumura uğratmak için çaba harcadığını anlatarak, “Yine biz bunları paylaşmaya hazırız, bu anlamda muhalefette bir ciddiyet görürsek paylaşmamak için hiçbir sebep yok. Çözüm süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinde en önemli konulardan birinin aşılması anlamına gelir. Bu anlamda da hepimizin meselesidir, muhalefette dahil bütün taraflarla bu konu görüşülür ama bizim görmek istediğimiz husus, iyi niyet ve ciddiyet. Bu anlamda bir tavır görülürse tabii bazı konular vakti geldiğinde herkesle paylaşılabilinir” dedi.

Süreçte kendilerinin öncelikleri olduğunu, karşı taraftan gelen öncelikleri de ele alarak müzakere esnasında ortak bir zemin oluşturulmaya çalışıldığını dile getiren Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Pozitif ivmeden kasıt, psikolojik bir eşiğin aşılıp, daha somut konuların görüşülebilir hale gelmiş olması. Bu 2 yıldır, 1,5 yıldır sürüyor. MİT Müsteşarımızın Ada’ya gidişlerinin sıralamasına bakın, heyetlerin gidiş-gelişlerine, bizim Başbakan Yardımcılarımızın görüşmelerine bakın. Bunlar 1,5 yıldır, yeni başlayan bir süreç değil çözüm süreci. Osla görüşmeleri var, daha sonra yürüyen çalışmalar var. Son aşaması, bunun 1,5 yıl, yaklaşık 2 yıl aslında, 2012 Aralık’ından itibaren ise doğrudan görüşmelerle bu meselenin bir an önce Türkiye içinde, milli ve özgün bir proje olarak neticelendirilmesi. Herhangi bir dış faktör olmadan, kendi vatandaşlarımızla görüşerek, parlamento içindeki siyasi partiyle görüşerek bunların süratle çözülmesi yönünde adım atmak. Bu yüzden pozitif bir momentum var.

1,5 yılda 2 kez bu yavaşladı veya süreçte aksama oldu. Bir, söz verildiği halde silahlı unsurların Türkiye’yi terk etmesini durdurması, o terk olmuş olsaydı şu anda çok daha farklı bir yerde olabilirdik, belki de bütün süreç tamamlanabilirdi. Çözüm sürecinde ileri bir aşamaya geldi mi bir başka provokasyon çıkartılıyor. Çözüm sürecinin akamete uğraması Gezi olayları sebebiyledir. Öyle bir atmosfer oluştu ki sanki Türkiye’de büyük bir kriz beklentisi varmışcasına bir tabloyla atılması gereken adımlar ertelendi. Daha sonra biz 30 Eylül, Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde Demokratikleşme Paketi’ni açıkladık, tekrar bir ivme kattık ama daha önce üzerinde mutabık kalınan silahlı unsurların Türkiye’yi terk etmesi ve silahlarını bırakması konusunda ilerleme sağlanamadı. Hep şu söylendi; bir yasaya ihtiyaç var. Bu sene haziran ayında bu yasa çıkarıldı, yeni hükümetimizin kurulmasıyla yasanın uygulama aşamaları oldu. Bu sefer de 6-7 Ekim olayları çıkartıldı, rastgele olmadı, çıkartıldı. Biz, tekrar treni rayına oturttuk, bu rayda hareket etmeye başladı. Bu trenin hedefe ulaşması için herkesin çok dikkatli davranması lazım. O zamandan beri bu müzakereler sürüyor, müzakere yeni başlıyor, görüşmeler yeni başlıyor gibi bir şey doğru değil. Fakat daha somut, hedefe dönük olarak görüşmelerin ivme kazandığını söylemek doğru.”

Kimse molotofkokteylinin özgürlük olduğunu iddia edemez

“(İç Güvenlik Reform Paketi) 1 ay içinde yasalaşacak. Kimse bize molotofkokteylinin özgürlük olduğunu iddia edemez”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X