Kısa bir ara verelim mi?

İlişkinin ara vermesi nasıldır? Neden ara verilir? Ne kadar sürer? Nasıl biter? Uzmanlar araştırmış. İşte ilişkilerde ara vermenin anatomisi.

Kısa bir ara verelim mi?

Nedir Ara Vermek? 

Ara vermek dediğin bence ne yardan ne serden vazgeçmektir; onu baştan söyleyeyim. Ayrılığın ön sevişmesi, köprüden önce son çıkışı… Hakkında pek çok betimleme var. “Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var” klişeleriyle başlayan 21. yüzyılın icatlarından biri ara vermek. Journal of Marriage and Family’de yapılan bir araştırmaya göre ara veren kişilerin sadece 5’te 1’i eski ilişkilerine geri dönüyor.

İlişkilerine devam edenler

İlişkilerine devam edenlerin de sadece 3’te 1’i uzun ve mutlu ilişkiye devam edebiliyor. Şanslı azınlıklarsa daha mutlu ilişki yaşıyor. Anketteki, “Neden ara verdiniz” sorusuna kadınlar, “Yalnız kalmak ve kendi özel alanımda ilişkimi değerlendirmek için” cevabını veriyor. Yani kadının tercümesi şu, “İlişkinin stresinden uzaklaşıp yalnız kalmak, biraz rahatlamak istiyorum. Onsuz yapabiliyor muyum ona bakacağım.” Erkeklerse anketteki aynı soruya, “Dışarıda daha iyi bir ilişki olup olmadığını anlamak için” cevabını veriyor. Yani erkeğin tercümesi de şu: “Sen hazırda bekle, ben gidip dışarıda biraz takılayım” ya da “Bir arkadaşa bakıp çıkacağım” da diyebiliriz. Araştırmalara göre ara vermenin ortalama süresi 3 ay. Üç aya kadar ilişkinin yeniden başlama ihtimali yüzde 60 daha yüksek. Sonra ihtimaller azalıyor. Türkiye’de de hızla büyüyen ünlü kaçamak sitesi Gleeden’in araştırmalarına göre bu süreden sonra aldatma oranları yüzde 56 oranlarında artıyor. Gerçi forumlarda 2,5 yıl ara verdikten sonra “tekrar bir araya geldik, 44 yıldır evliyiz” diyenler de var.

Haklı ve Mutlu 

Sorunsuz ilişki yok. Zaten bir ilişkinin, “Tamam mı? Devam mı” sürecine girip girmemesi bu tip sorunlar ortaya çıktığında nasıl baş ettiğinizle ilgili. Genelde insanlar bir çatışmayla karşılaştığında sakinleşip derinlemesine düşünmek yerine karşısındakine zarar verme ve sorundan koşarak uzaklaşma eğilimindedir. “Hayır ben haklıyım. Sen haksızsın” profilinde olan bu kişilere “self-righteous indignation” yani “haklılık saplantısı geliştirmiş” kişiler deniyor. Biz bunlara kısaca “haklı ve öfkeli” diyebiliriz. Dr. John Gottman, “Haklılık saplantısı geliştirmiş kişiler partnerlerinin hep hatalarının ya da eksiklerinin olduğunu düşünmeye ve haksız olmaktan korkmaya meyillidirler” diyor ve devam ediyor: “Bunun nedeni aynı zamanda kendilerinin haksız ve yetersiz olmasından korkmalarından kaynaklanabilir.” Bunun için kısa vadeli çatışmaları idare edebilmeyi öğrenmeniz gerekir. Yani diş macunundan, o akşam söylenen bir laftan, kıldan, tüyden kavga etmeyin, ediyorsanız da kendinizi bu tip basit nedenlerle ilişkinizden uzaklaştırmayın. Hem haklı hem de mutlu olamazsınız, unutmayın. Sürekli haklı çıkmaya çalışmak sizi mutsuz diyaloglara ve mutsuz bir ilişkiye götürür. 4 milyondan fazla üyesinin profilleri üzerinden araştırma yapan Gleeden’a göre de bir kadının ya da erkeğin aldatmasının en önemli iki sebebi şunlar: “Mutsuz bir ilişkide olmak ve kendini eskisi gibi seksi hissetmek için onu mutsuz etmeyen başka birine ihtiyaç duymak.”

Karanlık Tarafta mısın?

The Northampton Çift Terapi Merkezi’nde 100 çift üzerinde araştırma yapmışlar. Ayrılık ve ara verme kararına götüren temel hislerin, “Aşırı tetikte olmak ve savunmaya geçmiş olmak” olduğunu tespit etmişler. Uzmanlar, “Aşk, tutku” gibi olumlu ve yüksek hislerin bir anda ve yoğun olarak ortaya çıktığını, “Güvensizlik, yalnızlık, yetersizlik” benzeri hislerin olumlu hislerin aksine ufak bir noktada başlayıp kartopu gibi büyüme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Yani aslında insan bir şekilde 100 vermeye daha eğilimli. Düşük not vereceği zaman yavaş yavaş notu düşürüyor ama bir kere düşürmeye başlayınca da karşısındaki ordinaryüs olsa bile ondan puan kırmaktan vazgeçmiyor. Durum böyle olunca da sık sık edilen kavgalar boy göstermeye başlıyor. Dr. Gottman, “Vücudunuza ve beyninize en az 20 dakika sakinleşmesi için izin vermeniz gerekir” diyor. Tabii eğer sinirlenilen taraftaysanız karşınızdakine de sakinleşmesi için 20 dakika verin. “Öyle arkanı dönüp gidemezsin” diyerek olayı yükseltmeyin. Ama sakinleşmek için ara verdiğinizde de bu süreci uzatmayın. Araştırmalar bir günü geçen sakinleşme süreçlerinin negatif tutumu beslediğini gösteriyor. “Amaaan bu kadar uğraşılır mı? 20 dakika, 24 saat matematik profesörü müyüm, sevgili miyim” demeyin. Adamlar işin uzmanı; var bir bildikleri.

“Ben” mi Yoksa “Sen” mi? 

Dr. John Gottman, “İlişkilerdeki ‘sorun değil’ tarafını beslemeyi alışkanlık haline getirin” diyor. “Her ilişkide çatışmanın kaçınılmaz olduğunu anlayan çiftler haksız olma endişelerini bir kenara bırakıp onlar için asıl değerli olan şeylere odaklanır. Bu da beraberinde karşılarındaki için bir empati geliştirmelerine, sorunu kavgaya dönüşmeden çözmelerine vesile olur.” Bunun içinse sadece tek yöntem var. Çatışma sırasında “Sen” yerine “Ben” içerikli beyanlarda bulunmak. “Sen bunu yapıyorsun” değil, “Ben bundan hoşnut değilim.” Kimseyi savunmaya geçirmeye gerek yok. Kimse hele ki kavga sırasında bir şeyi yanlış yaptığını kabul etmez. Savunmaya geçmiş olan biriyle de objektif iletişim kurmak mümkün değildir.

Vücudunuza ve beyninize en az 20 dakika sakinleşmesi için izin vermeniz gerekir. Tabii eğer sinirlenilen taraftaysanız karşınızdaki kişiye de sakinleşmesi için 20 dakika verin. “Öyle arkanı dönüp gidemezsin” diyerek olayı yükseltmeyin.

Maç yapmayın, savaşmayın, sevişin. “Problem değil. Hallederiz. Senden önemli mi” deyin. Hakikaten ondan önemli mi? Eğer öyleyse okumanız gereken birkaç ay önce yazdığım “Ayrılık” yazısı. Yani önemli olan ara vermek ya da vermemek değil. Asıl odaklanmanız gereken konu sizi ara verme kararına götüren sürecin ne olduğu. Elbette herkes kendi sürecini yaşayacak ama ara vermeyi nefes alıp düşünecek bir süre gibi değerlendirin. İhtiyaç molasına çevirmeyin. Gözünüz, kaşınız oynamaya başladıysa “Şansımı dışarıda deneyeyim, baktım olmuyor, geri dönerim” diyerek insanları oyalamayın, kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına, hele ki hayat arkadaşınıza yapmayın. Hem kalbinizle hem de aklınızla sevin. Akıllı sevin yani. Savunmaya geçmeden, sadece kendinizi sevmeden, önemsemekten vazgeçmeden sevin. Madem seviyorsunuz hakkını verin. 5’te devre, 10’da biter yapmayın. Kazananı olmayan maçlara kalkışmayın.

Ev İşlerini Paylaşmayı İhmal Etmeyin! 

4 milyondan fazla üyesi bulunan, Türkiye’nin de en hızlı yükselen kaçamak sitesi Gleeden’in 10 bin kadın üyesi arasında yaptığı araştırmaya göre kadınların yüzde 72’si eşlerinden ayrılma sebebi için ev işlerine yardımcı olmamalarını gösteriyor. Ayrıca Gleeden araştırması düzenli olarak ev işlerini birlikte yapan çiftlerin daha sık seks yaptıklarını gösteriyor.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X