Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Kitap üzerine

Abbasi halifelerinden biri, sohbet ve muhabbet etmek için, devrin büyük âlimlerinden bir zatı saraya davet eder. Görevli şahıs, durumu bildirmek üzere o âlimin evine gider; renk renk, cilt cilt, boy boy kitapların ortasında oturduğunu görür. Bu güzel manzarayı kısa bir süre temaşa ettikten sonra, dört bir yanı kitaplarla kuşatılmış âlime seslenir:

-Halife Efendimiz sizi saraya davet ediyor.

Kitapların efendisi şu cevabı verir:

– Mü’minlerin Emiri’ne söyleyiniz. Şu anda yanımda bulunan ilim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet ediyorum. Onlarla işim biter bitmez, halife efendimizin davetine icabet edeceğim.

Görevli şahıs, bu sözleri nakledince halife büyük bir merakla sorar: Kendilerini bu kadar etkileyen o âlimler acaba kimlerdi?

Saray görevlisi, “Vallahi efendimiz, yanında hiç kimse yoktu!” deyince büsbütün meraklanan halife son kesin emri verir: Onu filan saatte mutlaka saraya getir! Bunun üzerine âlim apar topar halifenin huzuruna çıkarılır. Halife biraz da yüksek bir sesle sorar: sizi bizim yanımıza gelmekte geciktiren âlimler kimlerdi? Âlim tek kelimeyle cevap verir: Kitaplar!

Evet, her kitap bir âlimdir. Her cemiyetin, her toplumun muhakkak ihtiyaç duyduğu da âlimlerdir. Bizim yaşadığımız bu dönem kitaba ulaşabilmenin en rahat olduğu bir dönemdir. Bundan otuz kırk yıl evvel dahi kitaba ulaşmak çok zordu ayrıca günümüze göre de kitap pahallıydı. Ama bir husus var; hangi kitap ve âlim kim?

Günümüz dünyası insana her türlü konforu sağlarken diğer taraftan insanı her yönüyle mahkûm ediyor. Bu öyle bir mahkûmiyet ki insan özgür olduğunu iddia ettikçe köleleşiyor. Kendi eliyle yaptığı makinenin esiri , kendi uydurduğu hurafelerin mahkûmu olmuş.  İnsanlar artık kendi ürettiklerinin mahkûmu. Meseleye ister maddi ister mana olarak yaklaşalım, her iki kanadıyla insanoğlu bir tükenişi yaşıyor. Ama bu durum sadece bugünün meselesi de değil.

Meseleye biraz açıklık getirmek için âlimden başlayalım. Âlim kimdir? Âlim, kitaplarda olanı ilmi ve hür bir düşünce ile anlayıp muhakeme ederek yanlışını doğrusundan, yanlışının yanılma derecesini ve doğrusunun doğruluk derecesini bir birinden ayırma mahareti ve ilim melekesine sahip olandır. Böyle olana âlim denir.

Kitaplarda olanı ezberleyip anlayana ve anlatana âlim denmez. Âlim müçtehit olur. Müçtehit, her şeyi bilen demek değildir. Müçtehit bildiğini muhakeme ederek yeni bir fikir ileri sürebilen kimsedir. Başkasının dediğini tekrarlayan ve ondan başka şeye geçemeyene mukallit denir, yani başkasının tasmasını boynuna geçiren demektir.

Kitaplarda olana hâkim olan gerçek âlim ve gerçek dindar olur. Kitaplar kendisine hâkim olmuşsa zihnen, ilmen ve fikren köle ve esir olur. İslam’da bir yandan fıkıhtaki taklit, diğer yandan tasavvuf ve tarikatlardaki akıl ve düşünme düşmanlığı Müslümanları perişan ederek cenazeye çevirmiştir. Seküler kesim farklı mıdır? Başka bir yazıda tartışmak üzere…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X