Bafra, 19 Mayıs ve Alaçam ilçelerinin sınırlarında yer alan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nin yüzeyi, ‘yeşil altın madeni’ olarak da adlandırılan eğrelti otunun yayılışı ile kızıl renge boyandı. 56 bin hektarlık alanda 400’e yakın kuş türünün bulunduğu deltada renk cümbüşü, hem görsel şölen oluşturdu hem de tedirginlik yarattı.
‘EĞRELTİ OTU YAYGIN HALE GELDİ’
Endişe ediememesi gerektiğini belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erkan Yalçın, oluşan kızıllığın bir kirlilik faktörü olmadığını söyledi.
Prof. Dr. Yalçın, şunları kaydetti:
“Ülkemizde Kızılırmak ve Yeşilırmak deltaları önemli sulak alanlar içerisindedir ve Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmıştır. Sulak alanlarımızı birçok bitki ve hayvan türünün konakladığı önemli ekosistemler olarak görmekteyiz. Bu sulak alanların devamlılığının sağlanması da son derece önemli bir çevresel sorumluluktur. Bu anlamda sulak alanlarda yaygın olan azolla filiculoides (eğrelti otu) son yıllarda oldukça yaygın hale gelmiştir. Azolla, halk arasında kırmızı eğrelti ya da kızıl eğrelti adıyla bilinmektedir. Su kanallarında, su birikintilerinde ve özellikle durgun akan sularda belli mevsimlerde popülasyonlarını artırmaktadır” dedi.
‘SAYILARI ARTARSA TEHDİT OLUŞTURABİLİR’
Eğrelti otunun Avrupa’da istilacı tür kategorisine girdiğini ancak Türkiye’de henüz böyle olmadığını belirten Prof. Dr. Yalçın “Bu dönemde sayılarını artırmaktadır ve su yüzeyinde pembemsi bir görüntü oluşturmaktadır. Bu eğrelti otu bir siyanobakteri ile iş birliği yapmaktadır. Bu sayede azot bağlayabilmektedir. Yüksek miktarda azot bağlaması nedeniyle yeşil gübre olarak kullanılmaktadır. Aşağı yukarı 1 hektarlık alanda 100-150 kilo arasında azot bağlayabilir. Son yıllarda bizim ülkemizde de bunu görmekteyiz. Hayvan gübresi olarak kullanılabilir, özellikle pirinç tarımında yeşil gübre olarak kullanılmaktadır. Fakat aşırı derecede çoğaldıklarında ekosistem için tehdit oluşturmaktadır. Özellikle ışığın hareketini engellemektedir, anoksik koşullar oluşturarak bitkilerin köklerinin oksijensiz kalmasına sebep olabilir. Bu sayede anaerobik organizmaların çoğalmasına neden olmaktadır. Bunlar da hidrojen sülfür gibi kötü kokulu bileşikleri su ekosistemlerinde serbest hale getirmektedir” diye konuştu.
‘EKOLOJİK HABİTATLARIN TEMİZLENMESİNDEN SORUMLU’
Eğrelti otlarının her zaman kızıl renk oluşturmayacağını vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, şunları kaydetti:
“Fosfor eksikliğinde ve sıcaklık ortalamalarının düştüğü ya da yükseldiği mevsimlerde sayılarının çoğaldığını ve renklerinin değiştiğini görmekteyiz. Sulardaki besin elementlerinin sayısının artmasıyla popülasyonunu geliştirmektedir. Biyolojik kütlesini birkaç günde iki katına çıkarabilmektedir. Renk değişikliği bir kirlilik faktörü değildir. Bilhassa tam tersine eğrelti otu, sularda oluşabilecek kirliliği filtre etme özelliğine sahiptir. Özellikle ağır metalleri ve birtakım toksit bileşikleri kendi bünyelerinde tutarak ekolojik habitatların temizlenmesinden sorumludurlar. Özetle kirliliği ortadan kaldırmak gibi bir fonksiyonları da vardır.”
‘KIZIL HALİYLE İLK KEZ KARŞILAŞTIK’
Bölge sakinlerinden Selahattin Çelik “Bizim bildiğimiz kadarıyla sazdan oluştu. Sazın çiçeklerinden oluştu. Kızıl haliyle ilk kez karşılaştık, bu yıla kadar hiç görmemiştik. Gördüğümüz kadarıyla da incelemeye gelen kimse olmadı. Bu nedenle daha fazla bilgi sahibi değiliz” dedi.
DHA