İsmail Öztat
İsmail Öztat

Koca Karia mucizesi

Karia, Anadolu’nun güneybatısında-

ki antik bölge…

Adını, yörenin yerli halkı olan ve Karia

dilini konuşan Kar’lardan alır. Kuzeyde

İyonya, doğuda Frigya, güneyde Likya ve

batıda Ege Denizi’yle çevrilidir.

Bugünkü Muğla ve Aydın illerinin

büyük bölümlerini içine alır.

*

Konumuz tarih değil elbet…

Şayet sıkılmadan okumaya devam

ederseniz, konuyu çok ilginç bir yere taşı-

yacağım.

İnanmakta herkes özgür iradesini kulla-

nabilir.

Sadece akla uygun geldiği için sizlerle

paylaşmak istedim.

*

Olay, MÖ 5’inci yüzyılda yaşanır…

“Aylardan nisan, bahar, Akdeniz ile

Ege’nin buluştuğu topraklara merhaba de-

miş.

*

Knidoslular, bugün Deveboynuzu dedi-

ğimiz Kap Krio’da taze baharı kutluyor-

muş.

Şarkılar söyleniyor, şiirler okunuyor,

şaraplar içiliyormuş.

*

Bir anda bir çığlık duyulmuş…

Knidos Kralı’nın kızını yörenin en ze-

hirli yılanı sokmuş.

Genç kız acı içinde yere yığılmış.

*

Güzeller güzeli bir kızmış…

İki ablası evlenip gidince, ailenin pek

kıymetlisiymiş.

Birden yüzü morarmış, narin bedeni

ateşler içinde titremeye başlamış.

*

Kraliyet hekimleri hemen toplanmış…

Hekimler, sonucu krala olumsuz olarak

bildirmiş.

“Maalesef.”

Knidos prensi ölecektir.

*

Genç kız öleceğini anlayınca babasına

yalvarmaya başlamış…

“Baba ne olur bir şeyler yap. Ya-

şamak istiyorum. Kurtar beni.”

O yalvardıkça, kral kahroluyormuş.

Biricik kızı ölürken, onun elinden bir

şey gelmiyormuş.

*

Oysa iyi bir kralmış…

Halkıyla ilgilenmiş, yoksullara yardım

etmiş, Hükmettiği topraklarda adaleti sağ-

lamış.

Tanrılar neden onu cezalandırıyor aca-

ba?

*

Sonunda isyan etmiş…

“Ey tanrılar, neden ben, neden

kızım? Ne kötülük yaptık, sizler bu-

günler için varsınız.

Yoksa!.. Yok musunuz?”

*

Kral ve kızı çaresizlik ve acılarla sabah-

lamış…

Hekimler kızın akşama kadar can vere-

ceğini söylüyorlarmış. O anda bir haber

gelmiş…

“Kralım dışarıda bir balıkçı var,

kızınızı kurtarabileceğini söylüyor.”

Kral, “ Hemen alın içeri” demiş.

*

Simi’den gelen bir balıkçıymış…

Balıkçı hemen, boynundaki meşin ke-

seden tahta bir kutu çıkarmış, içindeki

merhemi genç kızın tüm bedenine sürmüş.

“Üzülmeyin kralım, kızınız ölme-

yecek” demiş.

*

Simili balıkçı bu merhemi dedesinden

öğrenmiş…

Yörenin endemik otlarıyla yosun karışı-

mı bir merhemmiş.

Daha önce, çok zehirli balıkların soktu-

ğu insanlarda kullanmışlar ve onları kurtar-

mışlar.

*

Ertesi gün balıkçının dediği olmuş…

Kız iki gün içinde sağlığına kavuşmuş.

Kızıyla birlikte kral da yeniden hayata

dönmüş.

*

Kral hemen balıkçıyı ailesiyle birlikte

saraya yerleştirmiş ve talimatını vermiş:

“Bu topraklardaki dağları, taşla-

rı, ormanları  tarayın.

Tüm çiçekleri, bitkileri, otları

araştırın. Denizlerdeki  yosunları in-

celeyin. İlaçlar yapın, insanları kur-

tarın.”

*

Rivayet odur ki, tarihin ilk bilimsel far-

makoloji (ilaçların, yapısını ve etkilerini in-

celeyen bilim dalı) merkezinin  Anadolu’da

kurulmasının nedeni, işte bu Simili balıkçı

olmuş.

*

Ve rivayet odur ki…

Yüzlerce yıl Karia İmparatorlu-

ğu’nun şifa dolu  topraklarıydı o

(Aydın, Muğla) bölgesi.

İşte bu yüzden “Koca Karia ilacı

sözü,  Yüzyıllardır Anadolu’da “KOCA

KARI İLACI“ diye kullanılır…

*

Ama siz yine de müspet ilimden ayrıl-

mayın…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X