Feridun Eyüpoğlu
Feridun Eyüpoğlu

Krediler bollaşacak ama…

Ekonomi durgunluğu aşma çabasında.

Ama dipten çıkış sinyalleri hızlı bir yükselişe işaret etmiyor.

Bu nedenle yılın ikinci yarısında baz etkili olarak başlayan milli gelir artışı 2019 sonunda yıllık yüzde 0,5 ile yüzde 1 aralığında bir büyümeyi karşımıza çıkaracak.

2020 için konulan hedefse yüzde 5 gibi iddialı bir seviye.

Olur mu? Kolay değil. Ama mümkün!

Şimdiye kadar alınan tüketimi artırıcı tedbirler ve pozitif baz etkisi büyümeyi rahatlıkla yüzde 3 seviyesine taşıyacaktır.

Ancak sonrası zorlu bir parkur olarak karşımıza dikilecek.

Çünkü mevcut büyüme trendi tüketim ağırlıklı bir yapıya sahip!

Yatırım ve ihracat tarafında işler pek de iyi gitmiyor.

Küresel ticaretin zayıflama sinyalleri verdiği bir dönemde dış pazar kaynaklı büyüme imkanımız da zayıf seyrediyor.

Dolayısıyla ekonominin yatırım ve ihracat ayağını dürtecek adımlara ihtiyacımız var!

Bu anlamda dün atılan önemli bir adım var.

Düzenleme büyümeye yatırım ve üretim yönünden katkı sunmayı hedefliyor.

Ancak dolaylı mekanizmalarla katkının sağlanmaya çalışılması sonuç konusunda belirsizlik yaratmakta.

Nasıl mı?

Merkez Bankası, bankaların TL cinsi zorunlu karşılığa tabi pekçok yükümlülüğünde zorunlu karşılık oranını yüzde 2’ye düşürmeleri için gereken kredi büyüme oranı yüzde 10 – 20 aralığından yüzde 5 – 15 aralığına indirdi. 
Ancak kredi büyümesi hesaplamasında enflasyonundan arındırma getirilirken, sistem iki yıl ve daha uzun vadeli ticari krediler ile beş yıl ve daha uzun vadeli konut kredilerinde artışı teşvik edecek şekilde değiştirildi.

Düzenlemenin teknik ayrıntıları uzun.

Ama özünde bankaların elindeki likit kaynakların artırmasını sağlayarak işletmeleri ve konut sektörünü uygun koşullu kredilerle desteklemeyi hedeflenmiş para otoritesi!

Nitekim MB’nin açıklama metninde yer alan “Üretim ve yatırımla ilişkisi kuvvetli olan uzun vadeli ticari krediler ile ithalatla ilişkisi zayıf olan uzun vadeli konut kredileri teşvik edilecektir.” cümlesi sistemin nihai amacını ve ana yöntemini net biçimde ortaya koymakta.

Amaç isabetli.

Çünkü kredileri tüketim odaklı olmaktan çıkarıp üretici sektörlere yöneltme çabası öne çıkmakta.

Ayrıca bankaların finansal yapılarını zorlamadan kredi kullanıcılarını fonlama formülü geliştirilmiş!

 

Yatırım ortamı ve güven önemli

 

Niyet iyi, ortaya konan düzenleme de genel bir tutarlılık görüntüsü veriyor.

Ama uygulama anlamında bir bilmece var karşımızda.

Çünkü öncelikle zorunlu karşılık kriterlerine uyum konusunda her bankanın yapısal farklılıklarından kaynaklanan bir belirsizlik var!

Yani her banka aynı imkandan yararlanamayabilir.

Ve unutmayalım ki sadece bankaların kasasında daha fazla para kalmasını sağlamakla; kredi hacminin sağlıklı biçimde artmasını sağlama garantisi yok.

Bir miktar ucuzlamış ve vadesi artmış olan krediler eğer kayda değer bir yatırım iştahı yoksa büyümeye ciddi bir katkı sağlamaz!

Daha ziyade borçların döndürülmesine ve işletme masraflarının finansmanına yarar.

Yani bu düzenlemede öncelikli koşul yatırım ortamının iyileştirilmesi…

Ve TL’ye olan güvenin artırılması olmalı.

Bireysel gelirler de artmalı!

Ayrıca dış pazarların geliştirilmesi de öncelikli şartlar arasında bulunuyor.

Kısacası firmalar yatırım yapacak özgüveni kendinde duyabilmeli.

Ve vatandaş da ertelediği tüketimine güvenle yeniden yönelebilmeli.

İşte o zaman zorunlu karşılık düzenlemesi tam anlamıyla karşılık bulur.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X