İhsan Aydın
İhsan Aydın

İstanbul bir kez daha 90’lara geri döner mi?

Yerel yönetim tarihi bakımından 1990‘larda İstanbul‘da yaşanan ulaşım, çöp, çevre ve susuzluk krizini unutmak mümkün değil.

O yılları görüp yaşamamışlar için belki çok anlam ifade etmeyebilir.

Fakat CHP‘nin İstanbul‘da kötü bir belediyecilik sicili var.

Sokakları istila eden çöp dağlarını, tıklım tıklım dolu İkarus otobüslerine dıştan asılarak binenleri, kokudan burun direklerini kıran Haliç kirliliğini, tanker ve bidonlara mahkum su krizini o yıllarda manşetlerine taşıyan gazeteler halen arşivlerde ve kütüphanelerde duruyor.

Sadece bunlar değil.

CHP‘nin İstanbul‘da yıllarca hafızalarda kalan bir de İSKİ skandalı var. 

Dönemin İSKİ Genel Müdürü‘nün sıkıntılı aile yaşantısı ve eşinin ihbarıyla patlak veren yolsuzluk skandalı o tarihe kadar yerel yönetimlerde duyulmamış ve yaşanmamış bir hırsızlığı ortaya çıkarmıştı.

O vakit yerel yönetim gazeteciliğine yeni başladığımız için İstanbul‘da olup bitenleri biz de televziyon ve gazeteler aracılığıyla izledik.

Açıkçası, sandıkta yetki verilmiş bir CHP‘li belediye yönetimi İstanbul‘u idare edememekle tarihe geçti.

Peki sonrasında ne oldu?

O sıkıntıları yaşayan İstanbullular bir daha Büyükşehir’de CHP‘yi 25 yıl işbaşına getirmedi.

İçinizden 31 Mart‘ta geldi diye itiraz edenleriniz var değil mi?

O’nun da hangi dalaverelerle olduğunu anlatmaya gerek duymuyoruz.

31 Mart günü İstanbul sandıklarında öyle organize bir oy hırsızlığına imza atılmış ki, son günlerde yayınlanan skandal adliye, seçim kurulu görüntüleri de bunu teyit ediyor.

YSK‘nın iptal gerekçelerini günlerce tartıştık.

Buna bir de, ipleri Okyanus ötesine uzanan çetenin ihaneti ve Türkiye‘nin üniter yapısını hedef alan sözde legal bölücü partinin çabaları da eklendiğinde İstanbul gerçekten 31 Mart‘ta tıpkı 15 Temmuz‘da olduğu gibi büyük bir badire atlatmış.

Bugün Recep Tayyip Erdoğan‘ı Türkiye‘nin Cumhurbaşkanlığı‘na kadar taşıyan dönem de CHP‘nin başarısız ve skandallarla dolu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tecrübesinden hemen sonra başlamıştır.

Erdoğan’ın Refah Parti kimliğiyle aldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin sonrasında belediyecilik tarihine geçmiş bütün o sorunları kısa sürede ortadan kaldırdığını ve üstelik rejim endişesi taşıyan sol ve marjinal kesimleri bile şaşırttığı biliniyor.

Son günlerde sosyal medyada, ‘Kim yaptı bunu’ diye bir paylaşım dikkatimizi çekti. 

İstanbul‘da CHP‘li ve AK Partili dönemde yapılanlar kısa video ile kıysalanmış.

Anlatmaya gerek yok.

O videoyu izleyenler eğer ideolojik takıntıları yoksa, zaten tercihini Binali Yıldırım‘dan yana yapacak ve İstanbul‘u 1990‘lara geri götürme endişesi bulunan ismi işbaşına getirmeyecektir.

Bugün belediyeler global dalgalanmanın da etkisiyle ağır bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyadır.

Muhalefet belediyeciliği bırakın İstanbul‘a yeni metro ağları eklemeyi var olan mevcutların bakım ve onarımını, işletimini bile zor yapacaktır.

Mağduriyet edebiyatıyla muhalefet eline teslim edilecek bir İstanbul bize göre çok şey kaybedecektir.

İstanbullları1990‘ların o karanlık, çöp kokan, susuzluk çeken, evine, işine ulaşamayan sokaklarına geri dönme gibi bir tehlike beklemektedir.

Açıkçası orada yakınları ve tanıdıkları olan biri olarak biz bu endişeyi taşıyoruz.

Bugün dünyanın gıptayla baktığı eserlere imza atmış bir tecrübeli siyasetçinin İstanbul‘u Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yönetme isteği geri çevrilirse, bize göre büyük bir fırsat kaçırılacaktır. 

İstanbullu yapacağı tercihle 90‘lara geri dönme ve dünyanın sayılı metropolleri arasına girmiş bir şehircilik anlayışını oylayacak.

Metro hatlarını köstebek ağı gibi şehrin altına yayan, denizin altından tünellerle araç geçiren, asma köprüleri çoğaltan, dünyanın en büyük havalimanını yapan bir siyasi kadro ile belediyecilik sicili bozuk olan bir siyasal hareket oylanacak.

Kimileriniz, İstanbul‘da son 25 yılda hiç mi yanlış bir şey yapılmadı diyebilirsiniz.

Elbette olmuştur.‭

Yarımada‘da kentin tarihi silüetini bozan rant yapılaşması fark edilmiş ve gereği yapılmıştır.

Sol kesimin çok eleştirdiği çeşitli vakıflarla olan işbirliklerini inanın, yönetim değişse farklı siyasi hedefleri olan vakıf, dernek ve oluşumlar alacaktır.

İstanbullulara bu bakıma 23 Haziran‘da büyük sorumluluk düşüyor.

80‘lerin sonlarını, 90‘ları ve sonrasında İstanbul‘un dünya şehirleri arasına nasıl sokulduğunu hatırlasınlar. 

Eroğanofobi gibi salt ideolojik takıntıyla sandığa gideceklerin İstanbul‘a da yazık edeceklerini düşünüyoruz.

Son söz olarak, seçmenin sandık ve seçim hileleriyle çalınmayacak hür iradesine herkesin saygı duyması gerekir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X