ALLAH’A GÖTÜREN YOLLAR
Ömür; insanın doğumundan ölümüne kadar, cennet kokulu bir bebeklikle başlayıp bazen talihsiz bir hastalıkla genç bir yaşta; bazen beli bükük, saçları ak, gözlerinde zamanı geride bırakmış olmanın derin hüznü, alnında ızdırapların kırışıklığı okunan ihtiyarlıkla nihayete eren bir sermayedir.
Kısa ya da uzun bu yolculukta insan hep bir arayış içinde bulur kendini. Kimi ölümsüzlüğün peşindedir.
Kimi anlık hazlar arar.
Kimi şan, şöhrete götüren yollarda kaybederken kimliğini;
Kimi cennette bıraktığı huzur çeşmelerinden avuç avuç yudumlarken bulur kendini.
Öyle bir çeşmedir ki bu; Harem- i Şerif’te zemzemi kana kana içen hacıların memleketlerine döndükten sonra her zemzem içişlerinde Kâbe’yi hissettikleri gibi aslını, asıl yurdunu hatırlatır garip yolcuya.
Adeta kevser havuzundan dünyaya akan bir âb-ı hayattır bu çeşmeler.
İbadet çeşmesini açar, huzur doldurur sinesine.
İnfak çeşmesini açar, cennetin hoş rayihaları diriltir kalbini.
Bazen bir yetimin saçları arasında saklıdır o çeşmenin anahtarları. Bazen bir sümbülün letafetiyle el-Cemîl olana ayna olur da çeşmenin suyu, gönlündeki sümbül bahçeleri inşirah bulur yolcunun.
İçtikçe susar, susadıkça içer.
Öyle bir kordur ki öz vatanına hasreti, hiçbir şey söndüremez bu ateşi.
Amma yine de doldurmaya devam eder kâsesini.
Yûnus gibi bilir ki;
“Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Bin yıl anda durursa kendi dolası değil.”
Yollar arar hep.
Kendini yol kenarında bir taş ya da taşlara düşen gün ışığından bir katre değil de; işaretleri okuyabilecek bir akıl, yönünü bulabilecek bir irade sahibi kılan Rabbi’ne götürecek yollar arar durur.
Sonra bakar ki aciz ellerinden tutan bir rahmet-i Rahmân (cc) vardır.
Yüzünü yanlış bir yöne dönecek olsa, rahmet eliyle kendine çevirecek bir el-Hâdî (cc) vardır.
Yürürken düşecek, ayağı takılıp tökezleyecek olsa onu tutup kaldıran bir el-Muktedir (cc) vardır.
Bilir ki günün beş vaktinde huzuruna her çıktığında, el pençe divanında durduğunda ‘Rabbim bizi dosdoğru yola ilet!’ (Fatiha 6) diye yalvardığında ;
“Bizim uğrumuzda ellerinden gelen çabayı sarf edenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz.” (Ankebut 69) fermanıyla ihya eden bir Mevlâ vardır.
O Mevlâ ki, yönünü, yolunu, fıtratını şaşırana “Mutlaka dönüş Allah’adır.” (Al-i İmran 28) levhalarıyla âşikâr eyler Zâtını.
‘Öz vatanınızı unutup da gurbette kaybolmayın!’ der adeta.
Sen de ey yolcu,
Az durup düşünesin biraz!
Yoldan, yolculuktan; yoldaki inişlerden, yokuşlardan razı olup da yolların Sultanına teslim olasın!
Yolun sonu bağ mıdır, bahçe midir?
Çöl müdür, serap mıdır?
Gönül pusulanın sesine kulak veresin, onu dinleyip, öyle devam edesin.
Çok vakit kaybetmeden,
Şu dörtlüğü heybende azık eyleyip, selametle kalasın…
‘Kulluktan ırak olma, sultan göresin bir gün
Göstere cemalini hayran olasın bir gün.
Gel beri kulum deyip kalbine nazar salıp
Cânı ebedî sunup hayrân olasın bir gün.’( Yunus Emre)
Rümeysa Kumaş
Nilüfer Müftülüğü
***
YUNUS MEKTEBİ
Azrail Alır Canımız
Azrail alır canımız
Kurur damarda kanımız
Yuyıcağız kefenimiz
Saranlara selam olsun
Gider olduk dostumuza
Eremedik kasdımıza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Âşık oldur Hakk’ı seve
Hak derdine kıla deva
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Âşık Yunus söyler sözü
Kan yaş ile doldu gözü
Bilmeyenler bilsin bizi
Bilenlere selam olsun
***
KIRK AMBAR
HERKES KENDİ ATEŞİNİ GETİRİR
Abbasi’lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dana Allah dostlarındandı. Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanırdı. Ama bunu maksatlı yapardı. Behlül Dana daima Harun Rediş’in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hâsıl ederek onu uyarırdı. Bir gün üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid’in huzuruna çıktı. Harun Reşid sordu:
– Bu ne hal Behlül, nereden geliyorsun?
– Cehennemden geliyorum ey hükümdar.
– Ne işin vardı cehennemde?
– Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.
– Peki, getirdin mi bari?
– Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar “Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir” dediler.
***
ÇOCUK VE DEĞER
***
NE OKUYALIM?
HAYATIN TEKRARI YOK
Doç. Dr. Ülfet Görgülü’nün kaleminden Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasında çıkan “Hayatın Tekrarı Yok” adlı eser, 411 sayfadan oluşmaktadır. Eser, hayatın gayesi, nefis terbiyesi, kalbin manevi hastalıkları, helal bir hayat sürme, gönle değer verme, abdest, namaz, hac, güzel aile, gençler, çocuk kalbi ve şehir ve mabet, salaların şahitlik ettiği direniş gibi birbirinden güzel başlıklardan oluşmaktadır.
***
Bir Ayet
Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. ﴾En’âm, 6/103﴿
***
Bir Hadis
“Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 28)
Bir Dua
“Allah’ım cimrilikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ömrün en rezil zamanına kalmaktan sana sığınırım.” (Buhârî, Deavât, 37) Bir Öneri Evsiz bir insanı doyurabilirsin!
***
Sahurda ezan bitene kadar yemek yenilebilir mi?
İmsak vakti ezan ile değil, tan yerinin ağarması ile başlar. Bu sebeple ezan okunsun okunmasın imsak vaktinin başlaması ile yeme içmeye son vermek gerekir. Ezanın imsak vaktinden önce okunması, ezanla birlikte oruca başlamayı zorunlu kılmadığı gibi, ezanın geç okunması hâlinde de imsak vaktinin girmesinden sonra yiyip içmek mübah olmaz.
***
7 Mayıs 2019 Salı – Hicrî 2 Ramazan 1440
İmsak: 04.11
Güneş: 05.50
Öğle: 13.05
İkindi: 16.57
Akşam: 20.11
Yatsı: 21.43
***
Bu sayfanın içeriği Bursa il Müftlüğü Gençlik koordinatörlüğü tarafından hazırlanmıştır.