MURAT GÜNAY

Bu deneyler sayesinde sayısal dersler daha kolay öğreniliyor. Bursa’da, öncelikle öğrencinin motivasyon kaynağını belirleyen, sınavlarda başarıyı artıran teknikleri öğreten ve daha da ilginci öğrencileri için “Survivor” etkinlikleri düzenleyen bir eğitim kurumu var. 25 öğretmenden oluşan dinamik kurumun başında Fizik Öğretmeni Dr. Seyid Aşçı bulunuyor. Beyaz Kurs’un kurucu yöneticisi Dr. Seyid Aşçı’nın renkli kişiliği ve bilime olan inancı sayesinde öğrencileri onu çok seviyorlar. Paraşütle atlama ve fotoğrafçılık onun hobilerinden yalnızca birkaçı… Bu özellikleriyle Seyid Hoca öğrencilerine örnek oluyor. Kurucu Müdür Seyid Aşçı, 7 yılda 1.200’e yakın öğrencinin üniversiteli olmasını sağlayan Beyaz Eğitim Kurumları’nın farklılıklarını anlattı.

Sayın Seyid Aşçı, bir öğretmenin eğitim kurumu kurması ve işletmesi, o kurumu daha başarılı kılar mı?

Ben bir fizik öğretmeniyim ve 7 yıldır eğitim kurumu işletmesi işini de yapmaktayım. Daha önce iki farklı kurumumuz vardı ve son dört yıldır İzmir Yolu üzerindeki binamızdayız. Öğretmenlerin eğitim kurumlarını kurup işletmesi elbette çok daha etkilidir ancak eğitimcilik işinin yürekten gelerek yapılan bir iş olduğunu düşünüyorum. Kendini geliştirip eğitim dünyasına giren birçok başarılı olmuş insan tanıyorum. Amacınız, motivasyonunuz ve yöntemleriniz ön plana çıkıyor bu noktada. İdealiniz insan eğitmekse karşı değilim ama tüccar mantığıyla eğitim kurumu açılmasına karşıyım.

Eğitim kurumunu kurmanın, işletmenin ve onu yaşatmanın püf noktaları nelerdir?

Bu çocukların bizim çocuklarımız olduğunu ve ülkemizin geleceğinde rol oynayacaklarını unutmamız gerekiyor. İnsanlar en değerli varlıklarını size emanet ediyorlar. Bunun bilincindeyseniz, çok güzel çocuklar yetiştirmiş olursunuz. Ancak bu işin bir de başka bir gerçekliği var. Doğru eğitimi verebilmek için para kazanmak durumundasınız. Bu noktada velilerin de bilinçlenmesi gerekmektedir. Kimin gönülden gelerek, gerçekten bu işi yaptığını ve kimin tüccar mantığıyla yaptığını anlamaları gerekiyor. Velilerimizin de belirli bir eğitim seviyesinde olmalarında fayda var. Böylece doğruyu ve yanlışı ayırabilirler.

Veliler bu ayrımı neye göre, nasıl yapabilirler?

Olumsuz yönden başlayalım. İki yıl önce öğrencilerimizin hepsine 1.000 adet okuma kitabı aldım Hepsi romanlardan oluşuyordu. Bu kitapları dağıttım ve okumalarını istedim. Bunu yapmamın amacı uzun soru metinlerini okurken zorluk çekmelerini engellemekti. Okuma alışkanlığı olmayan öğrenciler soruları anlayamıyorlardı. Ben fizikçiyim ama ilk önemsediğim şey okuduğumu anlamaktır. Velilerin çoğundan serzenişler geldi. “Hocam sen soru çözdüreceğine çocuklara kitap okutuyorsun” dediler. Ancak belirli bir sürenin sonunda bu yöntem başarıya ulaştı. Çocuklar okudukları soruları anlamaya başladılar ve o soruları doğru cevaplama oranları arttı. Bir yandan da iyi birer kitap okuru oldular. Yani biz, veliler ile gerçekçi bir diyalog başlattık, onları kandırmadık. Örneğin, bir veli bize gelerek, “çocuğum tıp fakültesi istiyor” dedi. Ancak öğrenci temel matematik işlemlerinde bile zorlanıyordu. Bu noktada veliye, “tamam bizim müfredatımız ve programımımız budur” deseydik yine aynı ücreti alacaktık. Ancak bizim yöntemlerimiz ile öğrenci hem matematik alanında ilerleme kaydetmeye başladı hem de kendi gerçekliğine-motivasyonuna uygun bir üniversiteyi ve bölümü kazandı. Şimdi bütün bu evreleri yaşayan veliler bilinçlendi.

Sadece kitap okutma yöntemini mi uyguladınız?

Hayır, farklı yöntemler de uyguladık. Biz, aynı zamanda laboratuvar kurarak öğrencilerin dokunarak ve hissederek öğrenmelerini sağladık. Parametreler arasındaki değişkeni ölçebilmesi sayesinde öğrencilerin daha hızlı öğrendiklerini fark ettik. Dokunarak öğrenen öğrenciler bir daha unutmuyorlar. Son birkaç yıldır gerçekleştirilen üniversite sınavlarında gördük ki, öğrencilerin soruyu yorumlayıp yorumlayamadıklarını test eden sorular var. Parametreler arasındaki değişkenleri ölçüp ölçemediğine bakıyor bu sınavlar. Ne kadar çok formül ezberlediğine bakmıyor.

Yedi sene önce bir dershane olarak kuruldunuz ama yasa değiştikten sonra bir kursa dönüştünüz. Bu konuyu da biraz izah eder misiniz?

Bursa’da kurs olarak ruhsat alan ilk birkaç eğitim kurumunun arasındayız. Bize gelen öğrenci profilini ikiye ayırabiliriz. Birincisinde, okuluna gidip, boş zamanlarında destekleme kursları için bize gelen öğrenciler bulunuyor. İkincisinde ise mezun öğrenciler var. Yani liseyi bitirmiş ama üniversite sınavını kazanamamış ya da ara vermiş öğrenciler bunlar. Onlar için de farklı programlarımız bulunuyor. Mezuna kalan öğrenciler her gün gelebiliyorlar. Eğitim sabah 09.00’da başlıyor ve akşam 21.00’e kadar devam ediyor. Hafta sonlarında sabah 09.00 akşam 19.00 arasında eğitim veriyoruz. Bizim öğrencilerimiz 9, 10, 11 ve 12. sınıflardır.

Bu noktada öğrencilerin üniversiteye hazırlıkları esnasında, hangi üniversiteye ve hangi bölüme gideceklerine karar vermeleri gerekiyor. Karar aşamasında nasıl yardımcı oluyorsunuz onlara?

Öncelikle öğrencimize özgüven kazandırmakla başlıyoruz işe. Bu kazanım ise önce konunun öğrenilmesiyle olur. Çocuklarımızın sınavlarda kaç net yaptıklarını inceliyoruz ve çalışmaya başlıyoruz. Şöyle bir örnekle açıklayalım: “Bir futbol takımı kuracaksınız ve daha 100 metre koşu yaptırmadan maç taktikleri vermeye başlayacaksınız” ne yazık ki maçı kaybederler! İşte buradan hareketle öncelikle antrenman yapmayı öğretiyoruz. Sınavlardan önce konuları tam öğrenmesini sağlayıp özgüvenini artırıyoruz. İç motivasyonu oluşturuyoruz

Başarılı bir insan ile başarısız bir insan arasındaki en önemli fark nedir?

Aradaki fark çok zeki olmaktan kaynaklanmaz. Başarılı insanlar kendi iç motivasyonlarını üretebilenlerdir. En sıkıntılı anlarında bile kendi motivasyonlarını oluşturarak; “Ben buna çalışmalıyım” diyebilen insanlar başarılı olur. Her alanda böyledir. Bu motivasyon aracı ise öğrenciyi tanımak sayesinde keşfedilir. Örneğin ailesi ekonomik olarak zor durumda olan öğrenci şunu söyler: “Ailemi kurtarmak için çok çalışıp iyi bir üniversiteye gireceğim.” Ya da ressam olmak ve plastik sanatlar ile ilgilenmek isteyen bir çocuk kendini o alana kanalize eder ve sıkı çalışarak güzel sanatlar fakültesini kazanır. Yani bir hedef gerekir. Her bir insanın motivasyonu birbirinden farklıdır.

Kurumunuzda hangi bölümler bulunuyor?

Eşit ağırlıklı ve sayısal bölümlerimiz bulunuyor. Çocuklara üniversitelerdeki bölümleri de çok iyi anlatmak gerekiyor. Kulaktan dolma bilgilerle yazılan bölümlere giren öğrenciler ilerleyen yıllarda pişman olabiliyorlar. Örneğin, bir dönem, kentimizde tekstilcilik mesleği çok revaçtayken Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümünün puanı 545 idi ama Tıp Fakültesi puanı 505 idi. Ama orayı bitirdikten sonra Türkiye’de tekstil sektörü battı ve zeki çocuklarımızın büyük çoğunluğu işsiz kaldılar. Yani çok iyi yönlendirmek gerekiyor. Çok güzel bölümler var ve amaçlarına uygun olacak şekilde, gerçekten bu işi bilen ve meslekleri tanıyan insanlar tarafından yönlendirilmeliler ki Beyaz Eğitim Kurumları’nda böyle kapsamlı rehberlik hizmetleri sunmaktayız. Amacımız öğrencilerimizi belirli bir noktadan alarak ilerlemelerini sağlamak ve çalışma motivasyonu vererek onları geleceğe hazırlamaktır.

Bazı araştırmalar, sayısal derslerdeki başarının ülkemizde düşük olduğunu gösteriyor. Özellikle matematik dersi ile ilgili olarak öğrencilerin çekincelerinin olduğu görülüyor. Bunun sebebi ve çözümü nedir?

Fen ve matematik ile ilgili sıkıntıların kaynağını ben de eğitim fakültesindeki hocalarımız ile birlikte araştırıyorum. Bizdeki en büyük sıkıntı, fen ve matematik eğitiminin düzgün verilmemesidir. Dokunarak, yaşayarak öğrenemiyor öğrenciler. Bunu öğretecek öğretmenin olmaması ise sorunun temelidir. Birçok okulda öğretmenler laboratuvarları nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar. Hayatında hiç deney yapmamış ve öğrenmek için çaba harcamamış bir öğretmeni düşünün. Kimseye faydası olmaz ve hatta aksine öğrencilere zararı olur. Siz çocuklarla eğer deney yaparsanız ve o deneyden elde ettiği bilgiyi-tecrübeyi günlük hayatta nerelerde kullanacağını öğretmezseniz başarılı olmuş sayılmazsınız. İşte burada Beyaz Eğitim Kurumları’nın farkı ortaya çıkıyor. Laboratuvarlarımızda verdiğimiz aktüel eğitimi doğada uyguluyoruz. Yani geliyoruz Beyaz Survival Akademi’ye. Oldukça faydalı ve öğrenci başarısını artıran bir yöntem uyguluyoruz.

Beyaz Survival Akademi nedir? Öğrenciler hayatta kalma becerisi mi kazanıyor?

Temel olarak doğada hayatta kalmayı öğreten kamplar düzenliyoruz ve bu uygulamayı kendi bünyemizde çalışan profesyonel sporcular ile birlikte başarıyoruz. Doğa Sporları Uzmanları, Mağaracılık Uzmanları ve Arama Kurtarma Uzmanları’ndan oluşan bir ekibimiz var. Kurumumuzun öğrencilerine laboratuvarda uygulattığı fizik-kimya-biyolojimatematik kurallarının tamamı kampçılıkta hayatta kalmak amacıyla kullandırılıyor. Örneğin fizik ve optik kuralları, örneğin kimyasal analizler, örneğin yenilecek ve yenilmeyecek bitkiler için biyoloji, açıların hesaplanması, güneşten yararlanma, suyu doğru kullanmak gibi birçok becerinin aslında laboratuvardaki deneylerde edinildiğini fark ediyorlar ve bir daha asla unutmuyorlar. Bir çeşit “Survivor” etkinliği diyebiliriz.

Peki telefon, bilgisayar, televizyon, sosyal medya konusunda da çalışmalar yapıyor musunuz? Öğrencilerin büyük çoğunluğu bu konuda fazla kaplılar ve aileler ne yapacaklarını pek bilemiyorlar.

Sorunun cevabını verdiniz aslında. Bilmiyorlar… Gitar çalmayı öğretmek ya da babnın müzikal bir etkinliğin içinde olması gerekir fakat olmuyor. Annemizin yüzmeyi sevmesi ve kızını sürekli yüzmeye teşvik etmesi gerekir ama etmiyor. Basit bir çadır alıp hafta sonu kampı yapıp doğada yürüyüşler yapmaları gerekiyor ama yapmıyorlar. “Yapamıyorlar” demiyorum, “yapmıyorlar” diyorum. Sıkıntıdan dolayı dijital dünyaya sığınıyor çocuklar. Onları suçlamadan önce kendimize de dönüp bakmalıyız. Mesela bu kurumda biz elektrikli araba yaptık ve öğrencilerimiz gece 23.00’e kadar bir vida sıkabilmek amacıyla bekliyorlardı. Ya da düzenlediğimiz doğa gezileri sayesinde öğrencilerimizi evden dışarıya çıkarmış olduk. Böylece laboratuvar çalışmasının gerçek yaşamdaki karşılığını uygulamalı olarak anlatırken çocuklarımıza, ellerinde telefonlarını bırakabilmeleri için de bir fırsat sunmuş oluyoruz. Bu etkinliklere aileler de katılabiliyor. Hem veliler için hem de öğrencilerimiz için unutulmaz deneyimlerdir bunlar. Ancak elbette ailelerin öncelikle çocuklarına vermesi gereken sevgidir. Unutulmaması gerekir ki çocuklar anne babalarını örnek alırlar.

Veli görüşleri de başarının arttığı yönünde!

“Öğrenci velilerinden Müdüroğlu başarıdan memnun: “Oğlum iyi bir puan alarak lisede tam burslu okumaya başladı ama onda motivasyon eksikliği yaşandığını fark ettik. Böylece eşimle birlikte çözüm aramaya başladık. Beyaz Kurs ve Seyid Hoca ile o süreçte, kendisi bir seminer verirken tanıştık. Oldukça mantıklı bulduk. Bazı denemelerimizden sonra öğrencimizin başarı ve motivasyonunun arttığını fark ettik. Okul sonrası katıldığı kurs programları, laboratuvar deneyleri ve Survivor etkinlikleri sayesinde kendini daha rahat ifade edebiliyor ve artık bir amacı var.”

Beyaz’da, 2019-2020 döneminde 2.500 TL’ye bir yıl eğitim!

“Ülkemizin ve Bursa’nın içinde geçtiği ekonomik sıkıntıların etkileri ortada. Beyaz Eğitim Kurumları, ailelere ve öğrencilere destek olabilmek adına sınırlı sayıda öğrenci kontenjanı için bir kampanya düzenliyor. Sadece kitap ücreti olan 2.500 TL’yi ödeyerek bir yıl boyunca eğitim almak mümkün. Öğrencilerimize; soru çözüm teknikleri, başarı motivasyonu, laboratuvar deneyleri, doğa kampları, Survivor etkinlikleri ve sistemli çalışma disiplini sunacağız. Elbette bunun için aileleri İzmir Yolu üzerinde, Nilüfer Metro İstasyonu karşısındaki (Beşevler tarafı) Beyaz Eğitim Kurumları’na davet ediyoruz.”