Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Pazar çeşnisi

Yakın tarihin öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş‘le ilgili çok fazla bilgi ve belgeye sahip değildik bugüne kadar.

Ancak artık, “Abim Deniz” var.

Deniz Gezmiş‘in kardeşi Hamdi Gezmiş‘in tanıklığıyla Can Dündar’ın kaleminden çıkmış kitap.

Kitapta, hiç yayınlanmayan mektup ve fotoğraflar var.

Okuyunca yepyeni bir Deniz Gezmiş canlanabilir zihninizde.

Mücadeleci kişiliği, davasına olan adanmışlığı, cesur liderliği ve insanlığı, daha da perçinlenebilir.

 

 

***

 

Abim Deniz’de sadece Deniz Gezmiş’in kısacık hayat hikayesini bulmayacaksınız.

Deniz‘le birlikte gözünü kırpmadan mücadele edenler de anlatılıyor.

Onların hiçbiri yaşamıyor bugün.

Kiminin hayatı bir namlunun ucunda son buldu, kiminin boynuna yağlı urgan geçirildi.

Ancak onlar tarihe geçti…

Onları öldürenler ise tarihin karanlığına gömüldü.

 

***

 

2013 yılında, dünyayı 1 milyar 87 milyon turist dolaşmış.

Aynı yıl turizm geliri de 1 trilyon 300 milyar dolar olmuş.

Türkiye, bu pastadan ne kadar pay almış dersiniz?

Sadece 32 milyar dolar!

Neden?

Çünkü Türkiye‘ye gelen turist sayısı hem az hem de bedavacı.

Nitekim Avrupa‘nın turizm bölgelerinde tatil yapan bir kişi, bin dolardan az döviz bırakmazken, bize gelenlerse 750 dolardan 1 cent fazla bırakmıyor.

Peki bizim tatil beldelerinin nesi eksik?

Eksiği yok fazlası var aslında.

Denizse deniz, güneşse güneş, kumsa kum ve tarihse tarih…

Üstelik oteller, Avrupa‘nın köhne tesisleriyle kıyaslanamayacak kadar lüks ve modern.

Turizmciler bu durumu birkaç nedene bağlıyor:

Tanıtım eksikliği ve plansızlık…

Ve bir de turizm personelinin mesleki yeterlilikten uzak olması…

 

***

 

Söz turizmden açılmışken, Bursa‘nın bir ayıbını da hatırlatayım.

Türkiye’nin 4’üncü büyük kenti Bursa‘nın Uludağ Üniversitesi‘nde Turizm Fakültesi yok!

Güya Bursa, turizm kenti olacak.

Hadi canım siz de!

 

***

Yer Kent Meydanı Starbucks…

Görevliden, bir fincan yeşil çay istiyorum.

-Yeşil çayımız kalmadı.

-O zaman, başka bir çay verin.

-Naneli çay ister misiniz?

-Olur.

Asıl hikaye bundan sonra başlıyor.

Kasaya, çayın ücretini vermek için yöneliyorum ve o da ne:

-Beyefendi, yeşil çayımız kalmadığı için özür dileriz. Naneli çay ikramımız olsun.

-Teşekkür ederim, olur mu öyle şey. Alın lütfen parasını.

-Lütfen, bu bizim eksikliğimiz.

Ücret verme ısrarımın sonuçsuz kalacağını anlayınca, jeste teşekkürle karşılık veriyorum.

Kıssadan Hisse: Herkes, eksikliğini telafi etmek için bu nazik kafe görevlisi gibi küçük jestler yapmayı aklına getirebilse, dünya daha yaşanılabilir olur.

 

 

***

 

Cemaate ait ait özel okullar bu yılki kontenjanlarının sadece yüzde 47’sini doldurabilmiş.

Üstelik, öğrenci kaybetmemek için yüzde 70 indirime gitmelerine rağmen…

Bu okullarda, geçmiş yıllarda 205 bin öğrenci okurken, 17 ve 25 Aralık’tan sonra bu sayı 106 bin 397’ye düşmüş.

Yani yaklaşık 100 bin öğrenci kaybetmişler.

Cemaat, düne kadar, özel okulların yüzde 31’ini elinde bulunduruyordu.

Yani Türkiye‘deki her 3 özel okulun biri onların elindeydi.

Çünkü en büyük insan kaynağını, okul ve dershanelerden sağlıyorlardı.

Nerden nereye…

Bir zamanlar, bu okullara koşa koşa kayıt yaplımaya gidiliyordu.

Bugün yine koşa koşa gidiyor insanlar…

Ancak kayıtlarını sildirmeye!

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X