Dünyanın iki kutuplu olduğu yıllarda askeri işbirliği amaçlı iki blok vardı. Biri, Sovyetler Birliği liderliğindeki Varşova Paktı, diğeri Amerika liderliğinde NATO olarak ortaya çıktı.

Sovyetler Birliği yıkılınca Demirperde ülkeleriyle birlikte Varşova Paktı da dağıldı, ama Türkiye’nin 1951 yılından beri üye olduğu NATO askeri birliğini ve yaptırım gücünü koruyor.

Türkiye ile NATO arasında görüş ve eylem ayrılıkları olabiliyor. Bu tablo ne zaman yaşansa Türkiye’de hemen “NATO’dan çıkalım” tartışmaları başlıyor. NATO üyesi ülkeler arasındaysa “Türkiye’yi NATO’dan mı atalım, üyeliğini mi askıya alalım?” tartışmasına dönüşüyor.

Benzer bir durum yine yaşanıyor.

Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füze savunma sistemi alıyor olması nedeniyle yaşadığı sorun NATO krizi haline gelince içerideki “NATO’dan çıkalım” ve dışarıdaki “Türkiye’yi atalım” isteklilerine yeni bir tartışma zemini buldular.

Bu durumu, kısa adı ORSAM olan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Koordinatörü olan Prof. Dr. Ferhat Pirinççi’ye sorduk.

Aynı zamanda Türk ve Amerikan dış politikaları uzmanı olan Prof. Dr. Pirinççi önce tabloyu çizdi:

“NATO’da Amerika Birleşik Devleri’nden sonra en büyük orduya sahip olan Türkiye terörle mücadele eden bir ülke. Üstelik; göçün yanı sıra, Rusya-Kırım ve Rusya-Ukrayna krizleri hep Türkiye’nin etrafında.”

Bakışı şu:

“Türkiye NATO’nun önemli bir parçası. NATO’da Türkiye’siz bir karar alınamaz, çünkü veto hakkı var. Dolayısıyla NATO’dan çıkmak abes bir tartışma.”

Tespiti şu:

“Türkiye için NATO konvansiyonel ve geleneksel tehditler anlamında koruyucu ve caydırıcı bir şemsiye.”

Görüşü şu:

“Ben bu olaya, bir örgütün dışında olup olmamanın getireceği fayda ve zararlar açısından baktığımda şunu görüyorum: Türkiye’nin NATO’nun içinde bulunması, olmamasından daha iyi.”

Şunu da ekledi:

“NATO’da kalmakta yarar var. Hatta Türkiye gündemindeki güvenlik ve tehdit algıları gibi bazı konuları çözüm üretmesi için NATO gündemine daha çok getirmeli.”

Şunu da anımsattı:

“NATO’nun dışına çıktığınızda caydırıcı etkisi ve koruyucu şemsiyesi bir yana, alınacak kararlarda söz sahibi de olamazsınız, sadece etkilenirsiniz.”

 

NATO’nun siyasi yönü unutuluyor

 

Kısa adı SAM olan Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Danışman ve kısa adı ORSAM olan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Akademik Koordinatör ve Danışman olarak görev yapan Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, gündemdeki NATO’yu yorumlarken şuna dikkat çekti:

“Türkiye’nin NATO’daki konumunu uzmanlar dışında çoğu kimse bilmiyor. Evet, NATO askeri bir savunma örgütü, ama ortak siyasi amaçlar taşıyan ülkeler tarafından kurulmuş. O bakımdan siyasi yönü de var.”

 

Ferhat Hoca yönetti: NATO çalıştayı yeni nesil tehditleri konuştu

 

Geçtiğimiz hafta Ankara’da, önemli bir çalıştay vardı. Kısa adıyla SETA olarak bilinen Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı ile birlikte NATO Kamu Diplomasisi birimi tarafından düzenlenen çalıştaya Ankara’da bulunan ulusal ve uluslararası düzeyde uzmanlar katıldı.

Ana başlığı “Türkiye-NATO İlişkilerini İlerletmek: Gelişen İlişkiler ve Farklılaşan Öncelikler” olan çalıştayın 3 alt başlıkta oturumları oldu.

Bunlardan…

“NATO İttifakında Birlik ve Dayanışma: Türkiye’nin Perspektifi” başlıklı oturumu Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi yönetti.

Aslında…

Çıkış noktası olarak NATO’nun tehdit algılarını sorgulayan çalıştay konuşmalarında melez tehdit olarak adlandırılan konularda değişen yeni nesil tehdit algısı öne çıktı.

Öncelikle…

NATO açısından büyük askeri tehditlerin devam ettiğinin vurgulandığı çalıştayda Türkiye’nin NATO’daki yeri tartışılırken yeni nesil tehdit algısı olarak 2 unsur üzerinde duruldu:

Terör ve göç.

 

Gümülcineli Evlad-ı Fatihan oğlundan Topal Dursun’un oğluna destek

 

Şu sıralar… Daha doğrusu 23 Haziran’a kadar İstanbul’u mesken tutan ve çalışmalarını yoğun şekilde sürdüren Bursalı siyasetçilerden biri de AK Parti Bursa Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi Hakan Çavuşoğlu oldu.

Kandil gecesi İstanbul’da 55 derneği buluşturan Rumeli Türkleri Vakfı iftarında seçim çalışmalarını sürdürüp 23 Haziran’ın önemini anlatan Çavuşoğlu’nun Başbakan Yardımcısı olarak kabinesinde yer aldığı Binali Yıldırım’a desteğini gösteren sosyal medya paylaşımı da dikkat çekiciydi:

“Gümülcineli bir Evlad-ı Fatihan olan Hasan’ın oğlu Hakan Çavuşoğlu olarak benim de desteğim ve duam Topal Dursun’un oğlu Binali Yıldırım’a”

Sonrasında…

Bu paylaşım, Binali Yıldırım’ın Başbakan olduğu hükümetlerde Bakan olarak görev alan AK Parti siyasetçilerinin çoğu tarafından kendilerine uyarlanılarak tekrarlandı ve adeta sosyal medya akımına dönüştü.

 

Belediye Başkanlığı sonrası ilk fotoğrafı: Edebali üniversite kürsüsünde

 

2014’te Yıldırım Belediye Başkanı seçildiğinde farklı hedefleri vardı. O hedeflerden biri, yerel yönetime bilimsel anlayış katmaktı. Bu nedenle üniversitede master yapmaya karar verdi.

Konu olarak da…

Bursa’nın son döneminde en çok konuşulan ve kentin geleceğini etkileyecek kentsel dönüşümü seçti. Yüksek lisansı bitirip Kentleşme Doktoru oldu, ama İsmail Hakkı Edebali 31 Mart yerel seçiminde Yıldırım Belediye Başkanlığı görevini Oktay Yılmaz’a devredince planladığı hedeflere ulaşamadı.

Buna karşın…

Aldığı eğitimi ve edindiği deneyimi Uludağ Üniversitesi’nde ders vererek paylaşmaya başladı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ndeki sezonun son Kentleşme dersini de cuma günü tamamladı.

Ders sırasında üniversite kürsüsündeki Edebali fotoğrafı ise 31 Mart seçimi sonrası ilk fotoğrafı oldu.