Uludağ’ın eteklerinde, 1844 yılında Osmanlı padişahı Abdülmecit’in Bursa ziyareti dolayısıyla 19 günde inşa edilen köşk, Sultan Abdülaziz ile 5. Mehmet Reşat’a, 1922’de ise Mustafa Kemal Atatürk ile Kurtuluş Savaşı komutanlarına 12 gün süreyle ev sahipliği yaptı.
Atatürk’ün, manevi kızı Sabiha Gökçen’le bahçesinde tanıştığı köşk, Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı gözetiminde Bursa Büyükşehir Belediyesi çalışmalarıyla tamamlanan restorasyonunun ardından 2003’ten bu yana müze olarak hizmet veriyor.
Hünkar Köşkü Müzesi’nin sorumlusu sanat tarihçisi Zehra Anbartepe, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu tarihi yapıdaki tüm eşyaların, 1995-2003 yıllarında İstanbul Dolmabahçe Sarayı restorasyon atölyelerinde aslına uygun şekilde bakımlarının yapıldığını söyledi.
Köşkün 16 yıldır müze olarak hizmet verdiğini aktaran Anbartepe, tarihi binanın bu süreçte 400 binin üzerinde kişi tarafından ziyaret edildiğini dile getirdi.
Anbartepe, müzede, köşkte konaklamış padişahların ve Atatürk’ün heykellerinin sergilendiğini belirterek, “Abdülmecit, Abdülaziz ve 5. Mehmet Reşat bu köşkte kalmışlar. Onların heykellerini ve yine köşkte kalan Atatürk’ün heykelini sergiliyoruz. Bunlar müzede daimi olarak kalacak heykellerimiz. Silikondan yapıldılar ve o dönemin kıyafetleri baz alınarak özel olarak diktirildi.” dedi.
Atatürk, Sabiha Gökçen’le köşkün bahçesinde tanıştı
Köşkün üst katında kabul salonu, Atatürk’ün odası, çalışma odası ile manevi kızları Sabiha ve Ülkü’nün yatak odasının bulunduğunu kaydeden Anbartepe, şöyle konuştu:
“Atatürk ve Sabiha Gökçen, 1925 yılında bu köşkün bahçesinde tanışmışlar. Atatürk Bursa’ya geldiği zaman, köşke kalmak için geldiğinde Sabiha Gökçen henüz 12 yaşındayken Atatürk’e gelip ailesinin olmadığından ve okumak istediğinden bahsetmiş. Atatürk bunları öğrenip, kendisindeki okuma isteğini fark ettikten sonra onu burada tanıyıp evladı olarak yanına almış. Gökçen sonrasında dünyanın ilk kadın savaş uçağı pilotu oldu. Burada tanışmış olmaları da çok özel diye düşünüyoruz.”
Anbartepe, köşkün iki katlı olduğunu, alt katında havuzlu salon, yatak odası ve bir yemek odasının bulunduğunu aktardı.
Köşkün özellikle tavan yüzeyindeki “kalem işi” olarak adlandırılan süslemelerin dikkati çektiğini ifade eden Anbartepe, bu yapının, Bursa’da sivil mimari bakımından çok nadir görülen örneklerden biri olduğunu vurguladı.
“Aylık ortalama 3 bin 500-4 bin kişi ziyaret ediyor”
Av köşkü olarak yapıldığı için yapının yüksek bir alanda bulunduğunu söyleyen Anbartepe, şunları kaydetti:
“Bundan kaynaklanan hava şartları da ziyaretçi yoğunluğunu etkileyen önemli bir faktör. Bu yüzden özellikle kış aylarında her açıdan çok güzel olmasına rağmen ulaşımda zorluklar olabiliyor. Kış döneminde azalan ziyaretçi yoğunluğuna rağmen yaz, ilkbahar ve sonbaharda oldukça yoğun geçiyor. Özellikle hafta sonları bireysel ziyaretlerde yoğunluğumuz oluyor. Okul ziyaretlerinin de yoğun olduğu belli aylar var. Özellikle nisan, mayıs aylarında, Atatürk Haftası’nın olduğu kasım ayında sadece bir ayda ortalama 11-12 bin ziyaretçimiz oluyor. Aylık ortalamamız 3 bin 500-4 bin civarında, yıllık ortalamamız da 45-50 bin civarında seyrediyor.”
Müzede ziyaretçi sayısının sınırlı tutulduğunu anlatan Anbartepe, tek seferde 30 kişiye kadar alabildiklerini çünkü gezi alanlarının bununla sınırlı olduğunu bildirdi. Müzedeki eşyaların ahşap ve tekstil ağırlıkta olduğunu anlatan Anbartepe koruma amaçlı nem oranını belli bir seviyede tutmaya çalıştıklarını, bunun için de 6 nem alma cihazı kullandıklarını söyledi.
Köşkün bahçesinde “podima” diye adlandırılan ve çakıl mozaik olarak bilinen döşemelerin bulunduğunu dile getiren Anbartepe, “Bunlar çok özel ve köşkün tarihiyle yaşıt; 175 yıllık. Podima, yürüme yolu anlamına geliyor. Çıplak ayakla zemine bastığınızda taşın ayak tabanına yaptığı masaj, Çin’de binlerce yıldır uygulanan bir terapi tekniği olarak kullanılıyor.” bilgisini verdi.
Anbartepe, köşkte özel eşyalar bulunduğuna değinerek, “Burada Atatürk’ün kişisel eşyası olarak terlikleri var. Karyolası özel olarak hazırlanmış, ‘KA’ ibareli bir karyolası var. Bunun dışında köşkte derinlikli, iç içe görüntüsü olan ve ‘sonsuzluk aynası’ olarak bilinen aynalarımız var. Yine köşkün avizeleri çok özel. Bohemya kristali, dünyada tek üretilen el yapımı avizelerimiz var.” ifadelerini kullandı.
“Sanat Güneşi” Zeki Müren’in teyzesi ve eniştesinin köşkün müştemilatında uzun yıllar görevli olarak kaldığını dile getiren Anbartepe, sanatçının da zaman zaman buraya geldiği ve “Benim Güzel Manolyam” bestesini burada yaptığına dair söylentiler olduğunu sözlerine ekledi.