‘Tiyatroya küsmüş seyirciyi tekrar tiyatroya kazandırmaya çalışıyoruz’

Tiyatro Külliyen Genel Sanat Yönetmeni Osman Doğan tiyatronun insan yaşamındaki önemine işaret etti.

‘Tiyatroya küsmüş seyirciyi tekrar tiyatroya kazandırmaya çalışıyoruz’

Tiyatro Külliyen Genel Sanat Yönetmeni Osman Doğan, tiyatronun insan yaşamındaki önemine işaret ederek, “Sanatın, özellikle tiyatronun birleştirici gücüne inanıyoruz. Hakkari’den Berlin’e tüm Türk tiyatro ekipleriyle görüşüyoruz. Onlar arasında bir köprü vazifesi görmek, ekipleri birbirine yaklaştırmak, tecrübe paylaşımlarında bulunmalarını sağlamak ve böylelikle Türk tiyatrosunun, tiyatrocusunun güçlenmesine, gelişmesine katkı sağlamak gibi bir ülkümüz var.” dedi.

Tiyatro Külliyen ekibinin sahnelediği “En Büyük Haber” oyunu, yarın Üsküdar’daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde tiyatroseverlerle buluşacak.

Yunus Emre Obut’un sahneye uyarlayıp yönettiği, Ahmet Mercan’ın kaleme aldığı oyun, Kur’an-ı Kerim’in daha iyi anlaşılması için farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.

Genel Sanat Yönetmeni Osman Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oyunun yarın 104. kez sahneleneceğinin altını çizerek, “Son derece ciddi ve ağır bir konuyu anlatıyoruz ama anlatırken de izleyiciyi yormadan, dikkatini düşürmeden, mutlu ederek ve dahi güldürerek kafasında soru işaretleriyle salondan uğurluyoruz. Zannımca oyunun bu dili, daha önce hiç tatmadıkları bir lezzet veriyor izleyiciye.” ifadelerini kullandı.

“Tedirgin bir şekilde oynadık”

Oyunun yurt dışında da ilgi gördüğüne dikkati çeken Doğan, şunları kaydetti:

“Yurt dışında oynarken doğrusunu söylemek gerekirse tedirgin bir şekilde oynadık. Çünkü içinde ince nüansların olduğu espriler, göndermeler, mesajlar var. Orada doğup büyüyen birini yakalayamama ihtimalimiz bizi ürkütüyordu. Fakat korktuğumuz gibi olmadı. Durum komedilerinin ve hikayenin güçlü oluşu 90 dakika boyunca dikkatin diri kalmasını sağladı. Oyunu izleyen birçok izleyici, Avrupa’nın farklı ülkelerindeki arkadaşlarına, akrabalarına oyunu anlattı ve tavsiye etti. Bu da kısa zamanda Avrupa’da duyulmamızı ve birçok noktada kapalı gişe oynamamızı sağladı.”

Osman Doğan, Avrupa’da daha çok Türk izleyicilere hitap ettiklerini aktararak, “Avrupa’da köylerde espri yaparken diyalogdan ziyade duruma yükleniyoruz. Özellikle Alman izleyicilerimiz oyunu çok fazla anlamasa da bolca güldüklerini ifade ettiler. Yeni dönemde de oyunlarımızı üst yazıyla oynamayı planlıyoruz.” diye konuştu.

“Avrupa’da temsil gücü olan güzel yapımlar ortaya çıkarmak istiyoruz”

“Tiyatro Külliyen”in gelecek çalışmalarına da değinen Doğan, şu bilgileri verdi:

“Bundan önce, Kur’an-ı Kerim, namaz ve imanı konu alan oyunlarımızda önce izleyicilerimizi bolca güldürdük, daha sonra bir şok, soru işareti, düşünce ve sorgulamayla uğurladık. Bu üslubu hem biz hem de izleyicimiz çok sevdi. Bunu diğer eserlerimizde de devam ettirmek istiyoruz. Şimdi zekat ve evlilik konularıyla alakalı oyunlar hazırlıyoruz. Yine önce bolca güldüreceğiz elbette. Bununla birlikte özellikle Avrupa’da temsil gücü olan güzel yapımlar ortaya çıkarmak istiyoruz. Bu sezon başında ‘Neden Edinburgh Tiyatro Festivali’nde biz yokuz?’ sorusunu sorduk kendimize. Olacaksak ‘Neyle olacağız’, ‘Nasıl bir dil kullanacağız?’ sorularına da cevap aradık ve bulduk gibi. Gelecek sezon hayata geçirmeyi planlıyoruz. Aynı zamanda bu milletin kültür kodlarına uygun yazarlar, oyuncular, yönetmenler yetiştirmeyi planlıyoruz ama önce kendimize ait bir sahnemiz olmalı. İşte bu noktada bir yapımcı arayışı içerisindeyiz. İşin maddi kısmını çözebilirsek çok güzel hayallerimiz var.”

Doğan, tiyatro dünyasında uluslararası çapta bilinen çok fazla Türk yazar, oyun ve Türk oyununun yer almadığına dikkati çekerek, “Haldun Taner ve Haluk Bilginer gibi sayabileceğimiz isimler bir elin parmaklarını geçmiyor. Hem yurt dışındaki hemşehrilerimize ulaşmak hem de Türk tiyatrosunun yurt dışındaki bir temsilcisi olmak gerçekten hayalimiz. Başarabilirsek ne mutlu bize.” değerlendirmesinde bulundu.

Tiyatronun anlatım gücüyle bu alanı “tebliğ” aracı olarak kullandıklarını vurgulayan Doğan, şöyle devam etti:

“Ziyafet Sofrası oyunumuzu ilk yaptığımızda en çok şu ön yargıyla karşılaşmıştık, ‘Dergahta komedi mi olur?’. ‘Evet, bal gibi de olur.’ dedik. Bir derdi, bir davayı anlatırken ona halel getirmeden anlatırsanız, istediğiniz gibi de güldürebilirsiniz. Şöyle bir gerçek de var. Tiyatro oyunlarında argo, müstehcenlik, küfür unsurları neredeyse her oyunda var ve bu durum dini hassasiyeti olan insanları sahnelerden koparmış maalesef. Düşünün ülkede ciddi bir nüfus, tiyatro dendiğinde ailece izleyemeyecekleri bir sanat dalı zihinlerinde canlanıyor ve bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını hepimiz biliyoruz. Biz yaptığımız işlerle bunun aksinin de olabileceğini anlatmaya çalışıyoruz. Tiyatrodan kopan, tiyatroya küsmüş seyirciyi tekrar tiyatroya kazandırmaya çalışıyoruz ve izleyicilerimize ailecek izleyebilecekleri komedi oyunları sunuyoruz.”

“Tiyatronun birleştirici gücüne inanıyoruz”

Osman Doğan, yaklaşık 10 kişiden oluşan Tiyatro Külliyen ekibinin “Kulis Tiyatro Dergisi”ni de çıkardığını sözlerine ekleyerek, “Sanatın, özellikle tiyatronun birleştirici gücüne inanıyoruz. Hakkari’den Berlin’e tüm Türk tiyatro ekipleriyle görüşüyoruz. Onlar arasında bir köprü vazifesi görmek, ekipleri birbirine yaklaştırmak, tecrübe paylaşımlarında bulunmalarını sağlamak ve böylelikle Türk tiyatrosunun, tiyatrocusunun güçlenmesine, gelişmesine katkı sağlamak gibi bir ülkümüz var.” dedi.

Adını Kur’an-ı Kerim’in 78. suresi olan “haber” anlamındaki Nebe Suresi’nin birinci ve ikinci ayetlerinden alan “En Büyük Haber”, Kur’anı anlamanın hayatın ana değişimlerinden biri olduğu temasını işliyor.

Bu yönü ve içeriği itibariyle bir ilk olma özelliği taşıyan oyunun konusu özetle şöyle:

“Muhsin iflas etmiş bir fabrikatördür. Haciz ve davaların etkisinden uzaklaştırmak için kızı ve karısını memleketine yollar. Fakir bir semtte, tek oda bir ofis tutup işlerine devam etmeye çalışır. Arkadaş bildikleri kişiler işleri bozulunca ondan uzaklaşır ve onu bir başına bırakırlar. Fabrika müdürü İlyas her şeye rağmen Muhsin’i yalnız bırakmaz. Muhsin derin bunalımdan intihar ederek kurtulmayı planlar. Tüm denemelere rağmen başaramaz. Bir gün Muhsin’in köylüsü olduğunu iddia eden Sefer ve Ziya ofisi ziyaret eder. İkili, bir gece ofisteki kasayı soymak için harekete geçer. Soygun esnasında etrafta bulunan kitaplara çarpan Ziya, düşürdüğü Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlar. Bu esnada Muhsin iki hırsızı ansızın yakalar. Ziya ve Sefer Kur’an-ı Kerim’in kendileriyle konuştuğunu söyler. Bu üç adam Kur’an ile tanışma sürecine girer ve değişim başlar.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X