Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Ülkü Ocakları  ve CHP’nin çelengini yan yana getiren cenaze töreni

Geçen hafta üzücü bir kazayla aramızdan ayrılmıştı 15 yaşındaki İskender Şimşek.

Tek suçu, arkadaşlarıyla birlikte okuluna yürümekti.

Kaldırımda ilerlerken, bir servis aracı İskender’i biçmiş ve körpe bedeni ölüme yenik düşmüştü.

İskender’den geriye, sosyal medyadan yazdığı şu mesaj kalmıştı:

ozdal2-226.jpgAnneme sözüm var, onu villalarda yaşatacağım.

İskender’in annesi villalarda yaşayamadı ama acıların en ağırını tattı maalesef.

İskender’i bu dünyadan alan kaza Mudanya‘da olmuştu.

İnternette, İskender’in cenazesinden çekilmiş bir fotoğraf karesi dikkatimi çekti.

Yan yana iki çelenk, biri Mudanya Ülkü Ocakları‘nın diğeri de CHP Gençlik Kolları‘nın.

İskender’in dünya görüşü nedir bilmiyorum, zaten önemi de yok.

ozdal1-174.jpgBeni ilgilendiren çelenk gönderen iki gençlik örgütünün siyasi yelpazenin farklı kanatlarından olması.

Çünkü farklılıkların ayrışmalara değil, zenginliklere yol açtığı bir ülkeyi hayal edenler için mükemmel bir fotoğraf karesidir bu.

Biri sağda, diğeri solda yer alan iki gençlik örgütünün çelengini yan yana getiren İskender’in ölümüydü.

Yani ülkücü ve sosyal demokrat gençlik, acıda yan yana gelmişti.

İster yurtseverlik deyin ister milliyetçilik…

82 milyonun tasada ve kıvançta biraraya gelmesi demektir milliyetçilik ya da yurtseverlik.

O halde farklılıkları bahane edip çatışmanın anlamı yok.

Mudanya’daki bu fotoğraf karesi, kutuplaşmalardan beslenen siyasetin tepesine ibret olsun.

 

Yıldırım’da sıra dışı hizmet

 

ozdal3-194.jpgDün sabah kahvemi, Yıldırım Belediyesi Sosyal Hizmetler Müdürlüğü‘nde Başkan Yardımcısı Ali Mollasalih ile birlikte içtim.

Daha sonra da Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz‘a uğradık.

Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, vatandaşa giysi yardımından, İŞKUR’la birlikte istihdam yaratmaya varıncaya kadar çok sayıda hizmet veriyor. 

Notlarımı aldım, ilerleyen günlerde paylaşacağım bunları da.

Ancak bugün son derece ilginç bir hizmetten söz edeceğim.

Bilmem hiç teyemmüm taşı diye bir şey duydunuz mu?

İslam inancına göre teyemmüm, suyun bulunmadığı zamanlarda toprakla temizlenme anlamına geliyor.

Teyemmüm taşı ise abdest alamayacak kadar hasta veya yaşlı olan, özellikle yatalak hastalar için üretilmiş toprak taş demek.

ozdal4-087.jpgHastalar bu topraktan üretilmiş taşa ellerini iki kere değdirerek abdest almış sayılıyorlar.

Yıldırım Belediyesi’nin teyemmüm taşı ile ne ilgisi var?” dediğinizi duyar gibiyim.

Efendim Yıldırım Belediyesi, ilçedeki yatalak hastalardan gelen talep üzerine şimdilik bin adet teyemmül taşı satın almış.

ozdal5-028.jpgBugünden itibaren ilçedeki yatalak hastalara ve hastanelere dağıtacaklarmış. 

Daha fazla talep gelmesi halinde yeni siparişler vereceklermiş. 

Belediyelerin çeşitli hizmetler ve projeler ürettiklerini biliyoruz.

Ancak sanırım Türkiye’de ilk kez bir belediye teyemmüm taşı dağıtıyor vatandaşa.

 

Plastik sandalyelerle Algida şemsiyelerle turizm

 

TÜRSAB Güney Marmara Bölge Temsil Kurulu’nun basın toplantısı, yerel kamuoyunda büyük yankı buldu.

Bu bile kamuoyunun turizmden olan beklentisini ortaya koyuyor.

Ancak turizm kentiyiz demekle turizm kenti olunmuyor.

Türkiye’de ve dünyada bazı kentlerin nasıl turizm kenti oldukları ortada.

Dün de yazdık, tüm turizm kentlerinin bir hikayesi var.

Sadece deniz, kum, sahil, han, hamam, cami yetmiyor.

Bunların hepsi Bursa’da da var.

Ancak Bursa’ya turist gelmiyor.

O halde bir sorun var.

Murat Saraçoğlu’nun da söylediği gibi, Hanlar Bölgesi diye tarihi bir bölgemiz var ancak burada Algida ve Coca Cola logolu şemsiyelerle, plastik sandalyelerle çay satılıyor turistlere.

Oysa yabancı turist, ziyaret ettiği yöreye has detay görmek, otantik bir ortam solumak ister.

Çevresi sağlıksız Ulucami’ye turist neden gelsin?

Tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanan Hisar’da tarihi doku ortaya çıkmadan hangi turisti o bölgeye çekebilirsiniz.

Turistin kazıklanması da işin cabası.

Turistleri taşıyan servis şoförünün mekanlardan avanta aldığı, rehberlerin komisyonculuk yaptığı, işletmelerin vatandaşına ayrı, turiste ayrı menülerle hizmet verdiği, süpermarketlerden alınmış endüstriyel ürünlerle donatılmış kahvaltı sofralarının organik kahvaltı diye yutturulduğu, organik bal adı altında sahte balın satıldığı bir kentte turizm gelişebilir mi?

 

Bir okuyucu görüşü

 

Bursa’nın turizm verilerini paylaştığım geçen haftaki yazım üzerine Ekrem Hayri Peker isimli okuyucu, görüşlerini paylaşmış.

Konuya farklı bir perspektiften baktığı için paylaşıyorum:

“Her turizm haftasında Bursalı yöneticilerin demeçlerini okuyunca acı acı gülerim. Bu alanda boşuna harcanan paraları düşündükçe de üzülürüm.

Tabii ki Bursa’nın turizmden çok para kazanması mümkün. Öncelikle Bursa’ya uyan turist profilini belirlemek gerekir. Ben belirledim, gündüz gezen, gece uyuyan ve eğlence için sadece meyhane arayan turist.

Söyler misiniz Bursa’ya birkaç gün kalmaya gelecek turistin gece gideceği tiyatro, konser, sinema, müzikal, bale-opera, halk danslarının sergilendiği yer var mı? Batılı turistler su yerine bira içiyor, tarihi ve turistik yerler ise şehir merkezinde. Turist bira içmek isterse rehber, “Sık dişini gezi bitsin, ben sizi Görükle’ye götürürüm. Araçla yaklaşık 40-45 dakika” diyecek. Durum bu. Kongre ve sağlık turizminde yerinde sayıyoruz. Sağlık turizmi zamanla gelişir ama kongre? Uludağ Üniversitesi geriledi. Bilimsel kongrelere üniversiteler, meslek odaları ve dernekler öncülük eder, yerel yönetimler de destek verir. Unutmayalım, kim olursa olsun bizden olanlar genellikle vasat olur. Bizden olmak, hiç bir ustalık, maharet, diploma istemez. Onlardan istenen de kurumlarını başarılı kılmak, yenilik yapmak değil, istenileni yapmak. Bu yüzden Bursalı yetkililer Arap turistler üzerinde çalışmalı.”

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X