İkinci Dünya Savaşı öncesi… Türkiye’nin ABD ile teması içli dışlı değil. SSCB ile Kurtuluş Savaşı yıllarında başlayan iyi ilişkilerse 1940’lı yılların ortalarına gelindiğinde koptu kopacak durumda. Moskova’dan topraklarımıza tehdit var. Ankara tutunacak dal arıyor. Ve Türkiye’nin dış politikasında büyük bir kırılma yaşanıyor: 40’lı yılların ikinci yarısında geminin dümeni ABD’ye çevriliyor; böylece Cumhuriyetin o günlerden bugünlere uzanan dönüşüm öyküsü de başlamış oluyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinin temel taşlarının döşendiği dönem, o dönemdir. İki ülke arasında oluşturulan ekonomik, politik ve askeri işbirliğinin ilk adımları o dönemde, yani 1946-47-48 yıllarında atılmıştır.
Türkiye’nin, ABD’nin baskısıyla, ekonomide devletçi politikaları terk ederek liberal politikalara geçişi, kalkınma planlarını rafa kaldırışı, sanayileşme programını çöpe atışı… İlk Amerikan üssünün açılışı, ilk askeri yardımın alınışı hep o dönemde gerçekleşmiştir.
Ve Türkiye’nin, ulusal ekonomi politikalarını ABD’nin taleplerine göre düzenleyeceğine ilişkin bir maddeyi de kapsayan anlaşma ilk o dönemde imzalanmıştır.
Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel’in “Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi” (1) kitabında yer verdiği Temmuz 1948 tarihli anlaşmanın 2. maddesindeki hüküm şöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, hususi ve resmi ticari teşebbüsler arasında rekabeti takyit [şart koşma], piyasalara iştiraki tahdit [sınırlama] veya inhisarcı [tekelci] kontrolleri teşvik edici, beynelmilel ticarete tesir eden ticari usul veya tertiplere, işbu usul ve tertipler netice itibarıyla Müşterek Avrupa Kalkınma Programının tahakkukuna müdahale eyledikleri takdirde, mani olmak üzere münasip gördüğü tedbirleri ittihaz edecek [kabul edip uygulayacak] ve diğer katılan memleketlerle işbirliği yapacaktır.” (2)
O yıllarda Türkiye’nin ekonomi politikalarında verdiği ödünler sadece ABD’nin değil Avrupa’nın da isteklerini karşılamış oluyordu.
Tezel’in kitabından devam edelim:
“Yabancılardan gelen baskı altında, hükümetin iktisadi gelişmede sanayi sektörüne verdiği ağırlık azaltıldı. Savaş sonrasında kamu kesiminde uygulanacak sanayi yatırımlarıyla ilgili plan büyük ölçüde terk edildi. Hükümet 1947 yılında OEEC [Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü] için yeni bir kalkınma programı hazırladı. Kamu yatırımlarında ağırlık, yabancılardan gelen baskılara uygun olarak, tarımda makineleşmeye ve karayolları yapımına kaydırıldı.” (3)
Prof. Tezel’e göre Türkiye, İkinci Dünya Savaşı öncesinde, az gelişmiş ülkeler arasında, ilk iktisadi kalkınmaya yönelik geniş kapsamlı politikaların hazırlandığı ve uygulandığı az sayıdaki ülkeden biridir. Kalkınma aracı olarak devlet kapitalizmine başvurulmuş, hızlı sanayileşme politikası yaygın bir devletçi uygulamaya dayandırılmıştır.
Cumhuriyet ekonomisi derken Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında hazırlanan ve 17 Nisan 1934 tarihinde yürürlüğe giren birinci 5 yıllık plan dönemini ayrı tutmak gerek. Çünkü bu dönemde özelleştirilen kurum ve kuruluşların aşağı yukarı tümü o plan sayesinde gerçekleştirilmişti.
1- Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Üçüncü Baskı, 1994.
2,3- Sh.224
Fransa’dan ABD’ye rest!
Fransa, Rus ordusu için yapımını tamamladığı helikopter gemisini ABD’nin baskısına karşın teslim etme kararı aldı. Ukrayna ve Kırım olayları nedeniyle ABD geminin teslimini engellemeye çalışırken Paris’ten sözleşmeleri feshetmesini istiyordu.
Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitri Rogozin, Vladivostok adı verilen ilk helikopter gemisinin 14 Kasım’da teslim alınacağını bildirdi. Fransa’ya da teşekkür eden Rogozin “Fransızlar’ın güvenli ortak saygınlığını koruması gerekiyordu. Öyle de oldu” dedi.