Engin Özpınar
Engin Özpınar

Yeni Zelanda’dan faşizmle küresel mücadele çağrısı

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’nin BBC’ye yaptığı açıklamada önemli görünen iki cümlesini aktarmakta yarar olabilir.

İlkinde “Irkçı, aşırı sağcı ideolojiye karşı küresel mücadeleye ihtiyacımız var” diyor Başbakan Ardern.

İkincisindeyse “Küresel anlamda güvenli, hoşgörülü ve kapsayıcı bir dünyaya sahip olmak istiyorsak sınırlarla düşünmemeliyiz. Bu konuda görmek istediğimiz liderlik budur” ifadesiyle uyarıda bulunuyor.

Yeni Zelanda Başbakanı’nın uyarıyı gönderdiği yerler belli: Biri ABD, diğeri Avrupa.

Neden? Çünkü balık baştan kokuyor.

Ve Jacinda Ardern, “Bu kişinin [saldırganın], bu çirkin ideolojisinin yükselişte olmasından” söz ediyor. Teşhisi çok doğru.

Gerçekten de ABD’de Trump’la “beyaz milliyetçilik” epey mesafe almış durumda. Bunun bilinçsizlikten kaynaklandığını da düşünmemek gerek.

Donald Trump bunu kasıtlı olarak, her fırsatta gündeme getirmeyi beceriyor.

Örneğin, Yeni Zelanda saldırısının ardından yaptığı açıklama çok ürkütücüydü.

Ne demişti? “Beyaz milliyetçiliğini” bir tehdit olarak görmediğini söylemişti.

Bunun bir mesaj olduğu da düşünülüyor. Trump’ın ABD’deki faşist tabanına gönderdiği bir mesaj… Geçenlerde söylemişti, ağzından mı kaçırmıştı?.. Ama gazetelerde haber olmuştu, Amerikan ordusu ve polis örgütü içinden destekleyicileri olduğunu bildirerek bundan övünç duyduğunu belirtmişti.

Tabii ABD’de Trump gibi “beyaz milliyetçiliği” yapanlar arasında Kongre üyeleri de var.

Yeni Zelanda Başbakanı’nın “çirkin ideolojinin yükselişte olduğunu” söylerken bunun yayılma potansiyeline de dikkat çekmek istediği kesin.

Ülke ismi vermemesi normal. Ama biliniyor ki Almanya ve Fransa Avrupa’da başı çekiyor. Parlamentolarında faşist partiler var.

Gerçi geniş kitlesel hareketler haline dönüşebilmiş değiller.

Ancak bugün yedekte tutulan bu partilerin yarın öbür gün iktidara oynamaları da hiç sürpriz olmaz.

 

ABD Suriye’nin toprağını İsrail’e hediye ediyor

 

Böyle bir şey olabilir mi? Oluyor, oldu bile. Önce, her yıl ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı insan hakları raporundan Golan Tepeleri’nin “işgal altında” bulunduğunu vurgulayan ifade kaldırıldı.

Dün de Bakan Mike Pompeo “Evet, o topraklar işgal altında değildir” dedi. Yani İsrail’in Golan Tepeleri’nde işgalci olmadığını, tam tersine o toprakların sahibi olduğunu vurgulamış oldu.

Raporda ayrıca Golan Tepeleri’nin yanı sıra Filistin’deki Gazze Şeridi için kullanılan “işgal altındaki” nitelemesi de silindi.

Golan Tepeleri, Suriye toprağı olmasına karşın ABD açısından bundan böyle İsrail toprağı sayılacak.

Gazze Şeridi için de aynı şey geçerli. Washington’a sorulduğunda Gazze’nin İsrail toprağı olduğu söylenecek.

Bir süre sonra da Suriye’nin kuzey toprakları için aynı uygulamayı yaşama geçirebilir ABD.

Kuzeyi bölerek YPG/PKK’ya hediye edebilir.

İyi de ne Suriye, ne de Filistin toprağını bırakır. Çünkü bu yapılanın adı haydukluktur…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X