Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Yıldırım’da Erdursun da projelerini açıkladı

Programlar çakışmadığı sürece davet edildiğim tüm adayların proje tanıtım toplantılarını, siyasi parti (ittifak) ayrımı yapmadan izliyorum.

Adayların açıkladığı onlarca projenin bir kısmının maket üzerinde kalacağını biliyorum.

Bu nedenle adayın yönetim anlayışı, heyecanı, hatipliği, salondaki atmosferi beni daha çok ilgilendiriyor.

Cumhur İttifakı Belediye Başkan adayı Oktay Yılmaz‘ın ardından Millet İttifakı Belediye Başkan adayı Özgür Erdursun da projelerini açıkladı bir düğün salonunda.

Neden düğün salonu?

Erdursun, Yıldırım Belediyesi’ne ait Barış Manço Kültür Merkez’ini kiralamak istediklerini ancak, “31 Mart’a kadar doluyuz” yanıtını aldıklarını söyledi.

Erdursun’un bir diğer iddiası da  düğün salonlarından bile olumsuz yanıt aldıklarıydı ki bu da hayli şaşırtıcı bir durum.

Kuşkusuz Erdursun da çok sayıda proje açıkladı.

Ancak ilçenin çarpık yapılaşmasını ortaya koyan, bitişik nizam şeklinde insa edilmiş estetikten yoksun binaları gösteren, çıkmaz sokakları resmeden video filmi dikkat çekiciydi.

Erdursun seçmene, Yıldırım gerçeğini ortaya koyup, seçilmesi halinde Yıldırım’ı Nilüfer gibi, hatta Nilüfer’den bile daha güzel bir ilçe yapmayı  vadediyor.

Kentsel dönüşüm de Erdursun’un öne çıkan bir diğer başlığıydı.

Erdursun da diğer CHP’li adaylar gibi hak sahiplerinin menfaatlerini  gözeterek ve ikna ederek kentsel dönüşüm yapacaklarının sözünü verdi.

Mahalle konakları, meydanlar, dernekler yerleşkesi, çevre düzenlemesi projeleri, modern taksi ve minibüs durakları, çiftlik ve el emeği kooperatifleri, tarım akademisi, fuar ve kongre merkezleri, kreşler, anaokulları, kolejler, ücretsiz internet, üniversite, bakım evleri, konuk evleri, edebiyat köyleri, gazeteci evleri, oteller, festival parkları, kültür, spor, sanat, eğitim merkezleri ve sosyal tesisler de Erdursun’un diğer projelerindendi.

 

————————-

 

Kentsel dönüşüm yerine imar ve kentleşme

Cumhur İttifakı Yıldırım Belediye Başkan adayı Oktay Yılmaz, OLAY TV’de Yüz Yüze’ye konuk oldu.

Yılmaz’la Yıldırım’ın sorunlarını konuştuk, seçime değindik ve elbette kendisini de tanıdık.

Yılmaz’ın resim yaptığını bilmiyorduk öğrendik.

Şiir okuyormuş ayrıca.

İsmet Özel favori şairiymiş.

Yıldırım’ın en önemli gündem maddesi kentsel dönüşümdü geride bırakmak üzere olduğumuz dönemde.

Kentsel dönüşüm yerine imar ve kentleşme başlığını kullanıyor Yılmaz.

Yani kentsel dönüşüm rafa mı kalkıyor?

Hayır ama Yılmaz’ın kentsel dönüşümle ilgili olumsuz algıyı silmek adına özellikle ‘imar ve kentleşme‘ kavramını kullandığını sanıyorum.

 

Ben Rozi ve Maskeliler

 

Nilüfer Tiyatro Festivali devam ediyor.

İzleyebildiğim oyunlarla ilgili kısa bilgiler vereceğim ancak önce ciddi bir bilet sorunu olduğunu belirteyim.

Bursalıların tiyatroya olan ilgisi bakımından olumlu, çok sayıda tiyatroseverin oyunları izleyememesinden dolayı da üzücü bir durum.

Öylesine ilgi var ki festivale, geçen akşam bir tiyatrosever kapı önünde ‘fazla bileti olan var mı?‘ diye soruyordu insanlara.

Ben biraz da bu durumu, festival oyunlarının ağırlıklı olarak Nilüfer’de sahnelenmesine bağlıyorum.

Nilüfer, artık kültür ve sanatın kalbinin attığı bir ilçe oldu.

Nazım Hikmet Kültürevi için de kentin sanat merkezi dersek yanlış olmaz.

Gelelim oyunlara…

Ben Rozi, festivalde izlediğim ikinci oyundu.

Oyun, Podyum Sanat Mahal’de sahnelendi.

Bu mekanın tiyatro için uygun olmadığını sadece ben söylemiyorum.

Sahne kötü, izleyici bölümü çok daha kötü.

Oyunu izleyen bir arkadaşım önündeki kadın izleyicinin topuz şeklinde taranmış saçlarını izlemiş tüm gece.

Hele arka sıralardaysa yeriniz, oyun bir işkenceye dönüşüyor.

Ayrıca oyuncuların sesini de duyamıyorsunuz.

Ben Rozi’nin yazarı Dario Fo-Franca Rame, çeviren de Füsun Demirel.

Demirel aynı zamanda başrol oyuncusu.

Oyun, kadın bedenini meta olarak gören anlayışı obeziteyle mücadele eden  Rozi üzerinden eleştiriyor.

Rozi, fazla kiloları nedeniyle kocası tarafından terk edilmiş bir kadın.

Ayrıca estetik kaygısını takıntı haline getirmiş kızı tarafından da yalnızlaştırılmış bir anne.

Kapitalizmi mizahi bir dille yeren, eleştirel bir bakış açısı sunan keyifli bir oyun.

Festivalin en beğenilen oyunlarından biri de Maskeliler.

Eskişehir Büyükşehir Şehir Tiyatrosu bu oyunla, şehir tiyatroları arasındaki farkını bir kez daha ortaya koydu.

İsrail ile Filistin arasındaki savaşta, 2’si direnişçi, biri İsrail ajanı olan 3   kardeşin dramını işliyor Maskeliler.

Savaşın acımasız yüzü nedeniyle öz kardeşlerin bile karşı karşıya gelmeleri, dahası silah çekip kanlarını akıtması Ortadoğu coğrafyasının  ortak kaderi.

Oyunun yazarı Ilan Hatsor bir Yahudi.

23 yaşındayken kaleme aldığı cesur senaryo nedeniyle ülkesinden epey tepki almış.

Ancak oyun sadece Ortadoğu’da değil, farklı ülkelerde de defalarca oynanmış.

Oyunun en dikkat çekici unsurlarından biri dekordu.

Bir peynir imalathanesini resmeden dekor çok etkileyiciydi.

Tam 2 ay boyunca dekora çalışılmış.

Oyunculardan Sermet Yeşil için ayrı bir parantez açalım.

Çünkü Yeşil oyunu öyle bir sürükledi ki resmen soluksuz izlettirdi, girdikten sonra oyunun seyrini değiştirdi.

Bir izleyici Yeşil’in oyunculuğunu o kadar inandırıcı bulduğunu söyledi ki, oyun bittikten sonra bile  ‘ajan‘ olduğunu anlamadığını itiraf etti, o derece.

Bugünlük bu kadar, diğer oyunlar da başka yazılara bırakayım.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X