Olay Gazetesi Bursa

Akıncı sanıklarından inkarda ‘ağız birliği’

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davanın beşinci haftasında da sanıklar inkar taktiğine devam etti.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Hava Üssü’ndeki eylemlere ilişkin 486 kişi hakkında açılan davada beşinci hafta tamamlandı. Ses ve görüntü kayıtları ile eski ifadelerini kabul etmeyen sanıkların, savunmalarını inkar taktiği üzerine kurdukları, sorulara genellikle “hatırlamıyorum” yanıtı verdikleri görüldü.

 

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen davanın 20. duruşması, 6 Eylül Çarşamba günü, Akıncı Üssü 143. Filo’nun harekat subayı eski binbaşı Ali Karabulut’un savunmasıyla başladı.

 

Darbe girişiminin planlanması ya da icrasında yer almadığını iddia eden Karabulut, üste belli bir zamana kadar kendisine verilen emirleri yerine getirdiğini, bunların hiçbirinin kanunsuz olmadığını, darbeyle ilgili emir almadığı ve vermediğini ileri sürdü. Daha önce verdiği ifadesindeki “Hakan Evrim’in tek başına karar almadığı gün gibi ortada” şeklindeki sözlerini kabul etmeyen Karabulut, “Hakan Evrim’i ve diğerlerini koridorda, gazinoda gördüm, gördüklerimi söyledim ben sadece. Önceki ifadelerim yönlendirmeyle alındı, kabul etmiyorum.” diye konuştu.

 

Kursiyerlere o gece “TRT’yi açın.” dediği yönündeki ifadeleri de reddeden Karabulut, “Birinci ifademi verdim, ikinci ifademi vermeye giderken ne dediğimi bilmiyordum. O gün şok içindeydim, ikinci ifadeyi vermeye giderken, önceki verdiğim ifademi, ne dediğimi bilmiyordum.” savunmasını yaptı.

 

Damat Karakuş da inkar etti

 

Karabulut’un ardından, Akın Öztürk’ün damadı eski yarbay Hakan Karakuş hakim karşısına çıktı.

 

Darbeye hazırlık toplantıları yapan, darbeye katılacak pilotlara Ankara’daki hedeflerin şifrelenmiş hallerini aktaran, pilotlara talimatları telsiz konuşmalarına yansıyan, Akıncı Üssü’nde 15 Temmuz 2016 öncesi sorgu odalarını temizlettirdiği iddia edilen ve evinde bir dolarlar bulunan Karakuş, hakkındaki tüm iddiaları reddetti.

 

Kandırıldığını, bir kumpasla sanık konumuna düştüğünü öne süren Karakuş, o gece Akıncı Üssü’nden uçakların kalkması emrini kimin verdiğini bilmediğini iddia etti. Karakuş, kayınpederi Akın Öztürk’ün, darbe girişimi ve FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını savundu.

 

Sanık Karakuş, önceki ifadelerinin tamamını reddetti, “ByLock” kelimesini hiç duymadığını, bir doların manevi değeri olduğunu cezaevinde öğrendiğini ileri sürdü.

 

Karakuş, telsiz, telefon kayıtları, video görüntüleri ve iddianamede aleyhine yer alan tüm konuları ve suçlamaları reddettiğini, tapeleri kabul etmediğini söyledi. Karakuş, iddianameye yansıyan konuşmaların kendisine ait olmadığını da savundu. Kandırıldığını, bir kumpasla sanık konumuna düştüğünü öne süren Karakuş, Terörle Mücadele Harekatı (TMH) kapsamında olayların rutin şekilde başladığını iddia etti.

 

“Sesim taklit edilmiş olabilir” 

 

Davanın 7 Eylül’de yapılan 21. duruşması, sanık Karakuş’un çapraz sorgusuyla başladı. Karakuş, kendisine ait olduğu bilirkişilerce belirlenen ortam kayıtları ile telsiz görüşmelerini inkar ederek sesinin taklit edilmiş olabileceğini öne sürdü.

 

Kimseye koordinat vermediğini savunan Karakuş, “Bunu kesinlikle kabul etmiyorum, koordinatları filo komutanı vermez, pilotlar hedefi bilgisayardan alır. Hangi bombayı, kaç dereceyle atacağını ona göre seçer, rotayı ona göre belirler. Dolayısıyla ‘bir kağıda yazmış vermiş’le hedef vurulmaz.” şeklindeki değerlendirmeleri paylaştı.

 

Kendisinin de katıldığı toplantıda darbeden söz edildiği yönündeki ifadelerin de hatırlatıldığı Karakuş, bunların tamamının yalan olduğunu iddia etti.

 

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanık Karakuş’a, dikta ve kule kayıtlarını okudu. Üs komutanı Hakan Evrim’in uçuş kontrol amirliğiyle yaptığı görüşmede “Akın paşa nerede şu anda Hakan?” diye sorduğunu, “Evde herhalde.” diye cevap verildiğini aktaran Giray, “Bu konuşmayı sen mi yaptın?” sorusunu yöneltti. Karakuş’un “hayır” demesi üzerine Başkan Giray, “Demek biri senin adını kullanıyor.” diye konuştu. Karakuş ise “Sadece isim değil, ses olarak uydurulmuş olabilir.” savunmasını yaptı.

 

Konuşma kayıtlarında kendisini “Hakan Karakuş” diye tanıtmasına karşın konuşmaların tamamını reddeden Karakuş, “Buradaki hiçbir konuşma bana ait değil. Birisi benim adımı kullanmış olabilir. Kesinlikle yalan, düzmece.” iddiasında bulundu.

 

Görüntüler izletildi

 

Karakuş’un savunmasının tamamlanmasının ardından aynı gün şehit ve gazilerin kanlarının itfaiye aracıyla yıkanması talimatı verdiği belirlenen sanık eski binbaşı Murat Bicil’in savunmasına geçildi.

 

Bicil, darbe girişiminin yöneticileri arasında yer almakla suçlanmasına karşın girişimden haberinin dahi olmadığını savundu. Bundan önce verdiği iki ifadeyi de kabul ettiğini belirten Bicil, bununla birlikte zaman, mekan ve ayrıntılar açısından bugün yapacağı savunmanın esas alınmasını istedi.

 

Sanık Bicil, 143. filoda komutan odası önündeki fotoğrafının gösterilmesi üzerine odaya girmediğini söyledi. Daha sonra Bicil’e odaya girdiğini gösteren görüntüler izletildi ve kimle görüştüğü soruldu. Bicil, “Odaya girmediğim görülüyor zaten. Kim var diye bakıp çıkmışım. Biriyle konuşup konuşmadığımı hatırlamıyorum.” ifadesini kullandı.

 

Diğer bazı sanıkların, askerlere silah dağıttığı yönündeki ifadelerinin hatırlatılması karşısında Bicil, “O esnada karanlık ortam, nizamiyeye araç geliyor, ben de o bölgedeyim. Bu ifadeleri verenler orada bir tek uçuş tulumlu beni tanıyorlar ve bu silahları Murat Bicil getirmiştir diye düşünüyorlar. Bu çok normal. Ben de orada olsam, kimseyi tanımasam ‘Bir tek Murat Bicil’i gördüm’ derim. Oradaki subayları bilme ihtimali yok bu kişilerin. Sonuç olarak ben silah almadım, verilmesi için de öncesi gerekir. Getirenlere sormak lazım.” savunmasını yaptı.

 

Davanın dün yapılan 22. duruşmasına, Bicil’in çapraz sorgusuyla başlandı. İtfaiye aracını çağırdığına ilişkin çok sayıda ifade bulunduğu hatırlatılan Bicil, bu ifadeyi verenlerin olaydan 1,5 ay sonra bunları söylediğini, oradaki en rütbeli kişi olduğu için ismini vermiş olabileceklerini, nizamiyedeki uzman çavuşların, ifadelerinde “İtfaiye aracını biz çağırdık” dediklerini ileri sürdü.

 

Bicil’in savunmasını tamamlamasının ardından, olay tarihinde Akıncı Üssü 4. Ana Jet Üs 141. Filo’da pilot kurmay yüzbaşı olarak görev yapan ve Ankara’nın bombalanmasında aktif rol oynayan Ahmet Tosun hakim karşısına çıktı.

 

Darbe girişimi gecesi telsizden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağının takip edilmesi talimatı veren Tosun’un, TBMM, Özel Harekat, TÜRKSAT ve emniyetin bombalanması emirlerini verdiği hatta “AK Parti ve Beştepe üzerinden bütün cam çerçeve kırılacak, alçak irtifa uçuş” dediği de ortaya çıkmıştı.

 

Darbeyi kimin yaptığını anlamadığını, burada bulunma nedeninin Terörle Mücadele Harekatı’na (TMH) katıldığını zannetmesi olduğunu iddia eden Tosun, “Darbeden haberdar değildim. Darbeden habersiz bir yüzbaşı olarak bu menfur darbe girişiminin planlayıcısı olmam mümkün değildir. Kabul etmiyorum.” iddiasında bulundu.

 

Gözaltında kaldığı sürede işkence gördüğünü öne süren Tosun, baskı altında verdiğini savunduğu önceki ifadelerini reddetti. “Herhangi bir pilota bombalama, alçak uçuş talimatı vermedim. Kimseden talimat almadım. Şahsıma ait olduğu iddia edilen ses kayıtları bana ait değildir.” ifadelerini kullanan Tosun, ses kayıtları ve görüntülerin orijinal hallerinin kendisine verilmesini talep etti. Tosun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otelin koordinatlarını araştırdığı ve olay gecesi Cumhurbaşkanının uçağına yönelik tespit çalışması yaptığı iddialarını da reddetti. Tosun, TBMM’nin bombalanmasına ilişkin bir talimat vermediği ve bir yüzbaşı olarak buna yetkisi olmadığı şeklinde savunma yaptı.

 

Tosun, çapraz sorgusunda da eski Akıncı Üssü harekat komutanı Ahmet Özçetin’in emriyle pilotlara bomba atmaları için talimat verdiği yönündeki önceki ifadelerini ve Ankara’da bombalama yaptıktan sonra pilotlara “eline sağlık” dediği telsiz kayıtlarını inkar etti.

 

Önceki ifadelerinde geçen, eski üs komutanı Hakan Evrim, harekat komutanı Ahmet Özçetin ve filo komutanı Hakan Karakuş’un darbenin başında olduğuna ilişkin sözlerini de kabul etmeyen Tosun, darbeyi kimin yönettiğini bilmesinin mümkün olmadığını savundu.

 

Hakan Evrim’in talimatı tutanakta

 

Müşteki avukatlarının da sorularını yanıtlayan Tosun, Cumhurbaşkanlığı Avukatı Hüseyin Aydın’ın, “Ali Durmuş’u tanıyor musunuz? Savunmasından çok mu etkilendiniz?” sorusu üzerine, Durmuş’u tanımadığını söyledi.

 

Aydın’ın, “Onun savunmasından sonra pilotların savunmalarında önemli değişiklik var. Hakan Evrim’in cezaevinde ‘Ali’nin taktiği güzeldi, aynı taktikle savunma yapın’ diye bağırdığı tespit edilmiş. Hakan Evrim’in bu sözleri üzerine mi ifade değiştirdiniz?” sorusuna Tosun, “Kimsenin etkisi ve baskısı altında değilim, suçsuzluğumu kanıtlamaya çalışıyorum.” yanıtını verdi. Avukat Aydın’ın, “Savunmalarınız birbirine benziyor, genel çerçevesini Hakan Evrim mi belirliyor?” sorusu üzerine de sanık Tosun, “Hayır.” dedi.

 

Sanık eski üs komutanı Hakan Evrim’in, Ali Durmuş’un yaptığı savunmanın ardından 16 Ağustos 2017 günü saat 21.00’de cezaevindeki odasından diğer odalara doğru yaptığı konuşma tutanak altına alındı.

 

Mahkemeye de sunulan tutanakta, “Cezaevi koridorunda yüksek sesle gelen konuşmaları dinlendiğinde, tek odada kalan Evrim’in, diğer odalardaki sanıklara, ‘Yarın duruşmaya ben gelmeyeceğim. Ali’nin taktiği çok güzeldi. Bundan sonra aynı taktiği izleyeceğiz, aynı taktikle savunma yapın.’ diye bağırdığı, dinlendiğini anlayınca bağırmasına son verdiğine dair bu tutanak tarafımızca tanzim edilerek imza altına alınmıştır.” ifadelerine yer verildi.

 

Adil Öksüz ile konuştuğu belirtilen sanık savunma yaptı 

 

Tosun’un ardından duruşmada son olarak, oğlu darbe girişimi sırasında İstanbul’dan komutanların Akıncı Üssü’ne kaçırılmasında görev yapan ve darbe sonrasında 17 Temmuz’da firari Adil Öksüz’e ait telefondan aranarak 3 kez görüşme yaptığı belirtilen sivil sanık Hasan Balcı savunmasını verdi.

 

Oğlu Halil Burak Balcı’nın Akıncı Üssü’nden, Adil Öksüz’ün ise Kazan jandarma karakolundan Sincan Batı Adliyesine getirildiğini aktaran Balcı, ikisinin aynı nezarete konulduğunu söyledi.

Burada nezarethane görevlisi jandarma kıdemli başçavuşun “Mahkemeye çıkarılacaksınız, avukatınız varsa arayabilirsiniz.” demesi üzerine Adil Öksüz’ün muhafaza altındaki telefonunu istediğini anlatan Balcı, nezarethane görevlileri tarafından telefonun getirildiğini ve “Görüşmelerinizi kamera karşısında yapın, bittikten sonra telefonu tekrar bize teslim edin.” denildiğini kaydetti. Oğlunun, telefonu olmadığı için Öksüz’ün telefonunu kullandığını öne süren Balcı, oğlunun nezarethanede bulunan kişileri olayın şahitleri olarak gösterdiğini kaydetti. Balcı, “Öksüz ile eylem ve iş birliği içinde olsaydım gözaltına alındığım 7 Eylül’e kadar normal hayatıma devam etmezdim.” iddiasında bulundu.

 

Duruşmalara, 15 Eylül’e kadar sanık savunmalarıyla devam edilecek.