Olay Gazetesi Bursa

‘Aynı erdem Müslümanlar için de sergilenmeli’

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Paris'te toplanan devlet başkanlarıyla birlikte insanlığın, benzer hassasiyeti Türk ve Müslümanlar için de sergileyebilecek erdemi göstermesi gerektiğini söyledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, 7 Haziran 2015’de yapılacak 25’inci Dönem Milletvekilliği Genel Seçiminin Türkiye için bir kurtuluş fırsatı olduğunu, çalışmalarını bu anlayışla sürdürdüklerini, Türkiye ile ilgili hayalleri ve hedefleri bulunduğunu, bir çok konuda sorumluluk almaya hazır olduklarını söyledi.

“Fotokopisi bile rüküş duran, gırtlağına kadar vesayet batağına saplanan ve saraya sekreterya hizmeti veren Başbakan’dan ve partisinden kurtulmak için tek çare MHP, tek ümit MHP, tek kılavuz Milliyetçi Hareket Partisi’dir” ifadesini kullanan Bahçeli, milleti etnik bölmelere ayıranlara en güçlü tokatın 7 Haziran’da vurulacağını kaydetti.

Bahçeli, bölünmede hayır ve huzursuzlukta sonuç görmeyen Kürt kökenlilerin Türkiye için ellerini taşın altına koyacaklarını ifade ederek, “İmralı canisi yattığı hücresinde çürüyüp gidecektir. Kandil’e Türk bayrağı ama öyle, ama böyle; eninde sonunda dikilecektir” diye konuştu. 

Konuşmasında, ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarına da değinen Bahçeli, nüfusun yarıya yakınının yoksulluk tehdidiyle mücadele ettiğini, milyonlarca insanın yakacak kömürü, yiyecek katığı, giyecek kazağı, dolacak kazanı olmadığını savundu.

Yoksulluğun, suçu teşvik, huzursuzluğu tahrik ettiğini, demokrasinin istikrarı ve ilerlemesinin ekonominin istikrar ve refah boyutuyla doğru orantılı olduğunu dile getiren Bahçeli, “Azgelişmiş herhangi bir ülkenin, parlak ve gurur duyulacak bir demokrasi sicili görülmemiştir. Eşitsizliğin keskinleştiği, gelir dağılımındaki adaletsizliğin derinleştiği bir ülkede huzur ve dengeden bahsedilemeyecektir” şeklinde konuştu.

Adalet duygusunun önemine işaret eden Bahçeli, bunun olmaması veya zaafa uğraması halinde her türlü hak ve eşitlik duygusunun silinmeye yüz tutacağını belirtti.

Bahçeli, sosyal, ekonomik ve siyasal haklara inen her yumruğun zulüm olduğunu, yoksulluğun aynı zamanda zulüm, hak gasbı ve ihlali anlamına geldiğini ifade ederek, “Türkiye’yi rantiyeye, rüşvet ve yolsuzluk çiftliğine çevirenler, bugünkü karanlık ve yürek yaralayan ağır ekonomik tablonun yegane sorumlusudur. AKP’ye hakim olan karaborsa mantığıdır. AKP’ye nüfuz eden kayıt ve ahlak dışı zihniyettir. AKP’yi ele geçiren haksız kazanç, hukuksuz ve kanunsuz zenginleşme ülkemizi hızla tüketmekte, hızla eritmektedir” görüşünü savundu. 

Demokrasi tökezlerken bireysel hak ve özgürlük alanlarının gittikçe daraldığını ileri süren Bahçeli, “Maalesef ki, Türkiye’nin örtülemeyecek, gizlenemeyecek, saklanamayacak ikili bir yapısı vardır ve bu vahim tablo Türkiye için felaket demektir” dedi.

Konuşmasında, ülkenin çeşitli illerinden yoksulluk nedeniyle yaşamını yitirdiği ya da zorluklarla karşı karşıya olduğu ileri sürülen çocuklarla ilgili örnekler veren Bahçeli, “Dikkat ediniz, bu çocukların ve daha nice evlatlarımızın, anaların, babaların, gelinlerin, dedelerin tertemiz talihleri kapkara yoksullukla tırpanlanmaktadır. Saray katipliğinden öte gidemeyen Başbakan, Türkiye’nin bu somut ve acınacak gerçeklerini gündemine almalıdır” şeklinde konuştu.

Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı

Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçen hafta açıkladığı “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı” ile ilgili değerlendirmelerde de bulundu.

Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarına rağmen işsizlik sorununa dikkati çeken Bahçeli, “Davutoğlu işi kime bulmuş, kimleri işe sokmuştur? Torpilli akrabalar, hatırlı yandaşlar, imtiyazlı partililer, sınav yolsuzluklarıyla işe yerleşenler dışında işi kim kaybetmiştir de bulacaktır?” ifadesini kullandı.

İşsizlik oranındaki önlenemez artışın sebebi olarak kadınların işgücüne katılımının gösterildiğini savunan Bahçeli, “Yani tek kariyerleri annelik olması gerektiği AKP’nin sağlıksız bakanı tarafından ifade edilen kadınlarımız çalışmak isteyince işsizlikte doğal olarak artmıştır. Başbakan’ın kast ettiği, zımnen eleştirdiği budur. Anlaşılan işsizliğin müsebbibi sonunda bulunmuş, fatura hanımefendilere çıkarılmıştır. Bu yüzsüz ve tutarsız açıklama bir defa kadınlık onuruna, kadın olmanın hakkına nankörlük ve hürmetsizliktir. Ümit ediyorum ki, AKP’nin kadınlara yönelik melez ve miyop bakışına en iyi cevabı Türk kadını sandıkta verecektir” şeklinde konuştu. 

Başka yerde sorumlu aranmaması gerektiğini dile getiren Bahçeli, “Nitekim işsizliğin bir nedeni vardır, o da AKP’nin üretimi caydırıp borçlanmayı özendiren, yatırımdan kaçıp sıcak paraya çivilenen ve bu yüzden dibe oturan ekonomi politikalarıdır” dedi. 

Ülkenin doğurganlık hızıyla ilgili açıklamaları da değerlendiren Bahçeli, dinamik ve genç nüfus korunması, nüfusun yaşlanmasına izin verilmemesi gerektiğini, doğum oranındaki gerilemenin gelecekte çok ciddi handikaplara kapı açacağını belirtti. 

Bahçeli, şunları kaydetti: 

“Her anneye doğum yaptığı anda ilk çocukta 300, ikinci çocukta 400, üçüncü çocukta 600 liranın yardım şeklinde verilmesi olumlu olsa da yeterli değildir. Burada bile eşitsizlik ve adaletsizlik vardır. Üç çocuğu teşvik etmek maksadıyla vereceği parayı aşama aşama artıran rüşvetçi zihniyete diyorum ki, hiçbir yavrumuzun değeri parayla, pulla ölçülemeyecektir. Şunu da söylemek isterim ki, doğan çocukların yetişmesi, milli ve manevi ahlakla büyümesi, eğitim alması, iş bulması ve milletine yararlı birer fert olması en az yardım kadar mühimdir. Balık vermenin yanında, balık tutmayı öğretmediğimiz müddetçe, gelecek nesillerinin sosyal ve ekonomik kaybı kaçınılmazdır. Davutoğlu’nun seçim yatırımı, seçim hamlesi olan basit ve günübirlik tedbirlerinin kalıcı ve uzun vadeli bir sonuç vermesi çok zordur. Babalarına iş vermeyen bir iktidarın, doğar doğmaz çocuklara para vermesi inandırıcı ve samimi değildir. Kadınları sadece doğuma ve çocuğa endeksleyen körleşmiş ve kısırlaşmış bir yaklaşımın kabulü de imkansızdır.”

Emekli, işçi, memur, esnaf, çiftçi ve sanayicinin sorunlarına işaret eden Bahçeli, iktidara geldikleri takdirde bu sorunların çözüleceğini, sosyal devlet ilkesinin tamamen harekete geçirileceğini, hiçbir vatandaşın aç ve açıkta bırakılmayacağını söyledi.

“Aynı erdem Müslümanlar için de sergilenmeli”

Bahçeli, 7 Ocak’ta Fransa’da meydana gelen terörist saldırıların, terörü yeniden dünyanın gündemine taşıdığını, bu olayla, terörizmin lanetli yüzünün çok iyi tanınması gereğinin bir kere daha ortaya çıktığını söyledi.

Kimden gelirse gelsin terörün utanç verici eylem, insanlık dışı eğilim, aşağılık ve iğrenç bir yöntem olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:

“Hemfikir olmamız gereken yalın gerçek şudur: Fransa’da bir mizah dergisine düzenlenen ve arkasından bir markette rehin alınanların ölümüyle sonuçlanan menfur suikast zinciri kuşku yok ki insanlık suçudur. Bu terör eylemine kurban giden 17 kişi taraflı tarafsız herkes tarafından sahiplenilmiş, teröristler şiddetle telin edilmiştir. İnandığımız bir şey varsa o da şudur: Hiçbir gerekçe, hiçbir gaye sivil ve masum insanların hunharca öldürülmesini haklı ve meşru çıkaramayacaktır. Öncelikle bu gerçeğin açık bir şekilde anlaşılması ve herkesçe ama diye başlayan cümlelere sığınılmadan kabul edilmesi lazımdır.”

Bahçeli, teröristlerin katil, kan döken insanlık artıkları olduğunu belirterek, Fransa’daki terör dehşetine karşı insanlığın ortak tepki göstermesi ve bu ülkede yüzbinlerin teröre karşı cephe almasının uluslararası toplumun bilinçlenmesi için son derece yararlı olacağını kaydetti.

“Eğer bir toplumda, hatta uluslararası alanda, teröristi ‘siyasi mücadele’ yürüten birisi olarak görme eğilimi varsa, bu durum hastalıklı, marazi tiplerin teröre yönelmelerini sağlayacaktır. Bu da, bir nevi terörü teşvik ederek ödüllendirmek ve taltif etmek anlamına gelmektedir” ifadesini kullanan Bahçeli, bugüne kadar değişik terör hareketleri karşısında takınılan tavrın, genellikle teröristleri cesaretlendirdiğini, bu gerçeğin herkes tarafından bilindiğini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şu da var ki, kan sadece Paris’te akmamıştır. Ölümler sadece Paris’te yaşanmamıştır. Teröristler sadece Avrupa’da boy göstermemiştir. Türkiye on yıllardır terörün acı ve kahredici yüzüyle boğuşmaktadır. Ortadoğu, teröristlerin üreme bölgesi, küresel jeopolitik ve jeostratejik planlara müzahir şekilde kullanılan kaos coğrafyasıdır. Komşu ülkelerde hangi taşı kaldırsak altından ya bir tarihi hesap, ya bir paylaşım kavgası ya da etnik ve mezhep gerilimi üzerine tuzaklanmış anlaşmazlık hali çıkmaktadır. Böylesi bir belirsizlik ikliminde, böylesi sisli ve sinsi ortamda kimi zaman selefi, kimi zaman bölücü, kimi zaman farklı nitelikteki terör örgütleri yaşama imkanı bulmuşlardır. Bugüne kadar terör imalatçısı ülkeler, terör baronu çevreler özellikle Türk-İslam dünyasına maşaları aracılığıyla ölüm yağdırmış, ölüm saçmıştır. Fransa’da katledilen 17 kişiye elbette üzülelim, elbette bu acıyı paylaşalım. Zira insani vecibe ve ödevler bunu şart koşmaktadır. Ama aynı duyarlılığı, aynı vicdani tutumu; Avrupalı liderlerden, Avrupa halklarından Kerkük için beklemek, Musul için istemek, Gazze, Şam, Bağdat, Trablus, Sana, Mogadişu için talep etmek de en doğal hakkımızdır. 7 Ocak’ta Fransa’da vuku bulan kanlı döngüye karşı 11 Ocak’ta Paris Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan başta birçok ülke ve devlet başkanıyla birlikte insanlık, benzer hassasiyeti Türk ve Müslüman için de sergileyebilecek erdemi gösterebilmelidir.”

Nijerya, Kerkük, Kahire, Trablus…

Paris’te öldürülenler için gösterilen tepkinin Nijerya’da Boko Haram militanlarının öldürdüğü 2 bin kişi için de gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Nijerya’ya Fransız kalanlar, Paris’te ne kadar samimidir? Mukayese etmek istemezdim ama, 2 bin mi çoktur, 17 mi fazladır?” diye konuştu.

Kerkük, Kabil, Kahire, Trablus, Doğu Türkistan ve Bosna-Hersek’te yapılanlara dikkati çeken ve bunların gündeme gelmediğini anımsatan Bahçeli, “IŞİD’i silahlandırıp Ortadoğu’ya pimi çekilmiş bomba gibi bırakanlar, PKK’yı, PYD’yi, El Kaide’yi, El Nusra’yı, DHKP-C’yi kışkırtıp ölüm emri verenler arkalarına yaslanarak mazlumların ölümünü film gibi izlediler” şeklinde 

konuştu. 

Bahçeli, petrol için cinayet işlendiğini, haritalarla oynandığını, ülkelerin istila edildiğini ancak ne bir utanma hali görüldüğünü, ne de bir vicdan azabı duyulduğunu vurgulayarak, “Fransa ki, düne kadar Türk milletine namlu çevirmiş eli ve vicdanı kanlıları en üst düzeyde kucakladı, bir dediğini iki etmedi. Şimdi bunları unutalım ve hafızamızdan çıkaralım mı? Bir şey olmamış gibi davranarak ölenle ölünmüyor kılıfıyla hepimiz Chalie’yiz mi diyelim? Fransa’nın nadiren yaşadığını Türkiye ve komşu ülkeler her gün yaşamaktadır. Bunu da görmezden mi gelelim?” ifadesini kullandı.

Kimsenin ölmesini istemediklerini ancak kayıpları için haklı olarak taziye ve vicdani yakınlık isteyenlerin, önce on yıllardır akan masum kanların iç muhasebesini yapacak fazileti göstermeleri gerektiğini kaydeden Bahçeli, “Karakollarımız basılıp Mehmetçikler toprağa düşerken, caniler Avrupa’nın değişik ülkelerinde kurulan cinayet sofralarında tıka basa doyuruluyorlardı. Ve nihayetinde ‘birkaç Mehmetçik öldü diye Meclis toplanmaz’ diyen sefil zihniyet, 17 kişi için koştura koştura soluğu Fransa’da almış, Fransa’da kuyruğa girmiştir” görüşünü savundu.

Başbakan Davutoğlu’nu eleştiren Bahçeli, “Ne tuhaftır ki, Başbakan Davutoğlu terörist devlet diye suçladığı İsrail’in Başbakanıyla birlikte Paris’te aynı safa girmiştir”  ifadesini kullandı. 

Yıllardır bu konuda dile getirdikleri uyarıların dikkate alınmadığını savunan Bahçeli, “Oslo’daki pazarlıklarda görevli AKP’li memurlar, teröristlere, ‘Türkiye’nin her yerini bombayla doldurdunuz’ derken tehdit olmuyor da, Paris’te mizah dergisi basılınca mı tehdit oluyor? Doğu ve Güneydoğundan bayrağa sarılı naaşlar gelirken, caniler yol kontrolleri yapıp ehliyet ve ruhsat denetimine kadar işi götürmüşken, bir şey olmuyor da, Paris’te silahlar patlayınca mı mesele oluyor? 6-7 Ekim olaylarında 50’ye yakın insan ölürken, Cizre’de teröristler uzun namlulu silahlarla çatışıp devletin egemenlik haklarını dinamitlerken tehdit görülmüyor da Paris saldırısı mı tehdit olarak algılanıyor?” diye konuştu.

Dört bakanla ilgili soruşturma komisyonunun kararını da eleştiren Bahçeli, “Meclis Soruşturma Komisyonu’nda rüşvetçileri kurtarma ilke ve edeple, şüphe oluşmadı diyerek akla ve hukuka ihanet edenleri pışpışlamak ilke ve hayayla nasıl bağdaşacaktır?” dedi.

Bahçeli, Fransa’daki saldırıyla ilgili ülkelerin özeleştiri yapması gereğine dikkati çekerek, dünyada terörden en fazla zarar gören ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini, uluslararası toplumun, bu olaylardan elde ettiği tecrübe ve değerlendirmeleri daha güzel bir dünya için kullanması, terörizmle ilgili kavram ve yöntemlerin netleştirilmesi, işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Fransa’daki saldırıyla medeniyetler ya da dinler çatışması senaryolarının çok hızlı bir biçimde ve düşüncesizce tedavüle sokulduğuna işaret eden Bahçeli, terörü bir yöntem olarak kullananların, barış, hoşgörü ve yardımlaşma dini olan İslam’la ilişkilendirilmesinin, teröristlerin Müslüman toplumları temsil ettiği iddiasının dile getirilmesinin çok sakat ve çarpık bir anlayış olduğunu vurguladı.

“Müslüman’ın teröristi olmaz, teröristin dini, milliyeti, mezhebi, kimliği, cinsiyeti, fikriyatı olmaz, olamayacaktır” diyen Bahçeli, emperyalizmin bitmek bilmeyen oyunlarını Türk-İslam aleminin püskürtmesi halinde cepheleşmelerin son bulacağını, ahlaki ve adaletli yönetimlerin milyarlarca insanın iradesiyle tesis edileceğini söyledi.

Öte yandan, MHP Grup Salonunda, Bahçeli’nin konuşması öncesi gazi olduğunu söyleyen bir kişi elindeki bayrakla TBMM’ye alınmak istenmediğini öne sürerek tepki gösterdi.