Olay Gazetesi Bursa

‘Bir elde zeytin dalı bir elde silah olmaz’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, OLAY TV'de gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

AYKUT GÜNGÖR

OLAY TV Haber Müdürü Esat Kaplan’ın moderatörlüğünü yaptığı gündem özel yayında Olay Gazetesi Köşe Yazarları Ahmet Emin Yılmaz, İhsan Aydın ve Mustafa Özdal’ın sorularını yanıtlayan Bakan Çelik, terör olaylarından, kıdem tazminatına, genel seçimlerden 3 dönem kuralına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Bakan Çelik, Güneydoğu’da silahların bırakılması halinde Türkiye’nin yeni bir ivme kazanacağını belirterek, “Terör maliyetininin neye malolduğunu hepimiz biliyoruz. Terör devam ettikçe aramızdaki nefret kin artıyor. Aynı ülkede yaşayan insanların arasında böyle ayrımcılık olmamalı, çatışma olmamalı. Bir elde zeytin dalı bir elde silah olmaz. Bu şekilde barışı gerçekleştiremeyiz. Silah bırakılır. Temel haklar verilmesi gerekir. Bu ihtilaf konusu bile olamaz. Bunu vermeyelim diyen bir kesim yoktur. Silahlar bırakıldığında Türkiye’ye yeni bir ivme gelecek. Güneydoğu bunu bekliyor. Türkiye’nin attığı iyi niyetli adımları biz silahla aldık diyorlar ve kendilerine bir taraftar grubu oluşturuyorlar” dedi.

PARALEL İÇİN GEREKENLER YAPILIYOR

AK Parti iktidarı olarak paralel anlayışı ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların devam edeceğini belirten Bakan Çelik, “Bir kesim var alt düzeyde bu işleri okul, yardım, hizmet olarak görüyor. Bir kesim var yukarıda, devlet içerisinde devlet olma çalışması var. Aşağıda ve yukarıda başka dünya var. Hepimiz AK Parti iktidarı olarak, taban bazında olan hareketin yanında yer aldık. Onlara uygun bir siyaset anlayışımız vardı. Zaman içerisinde siyasette, yargıda örgütlenmeyi gördük. Kıyamek oradan koptu. Devlet içinde devlet olmaz. Devletin kurumları belli bir gruba hizmet için değil  herkese hizmet etmesi gerekir. Bu tür insanlar temizleniyor. Bir iş yerinde 2 patron olur mu. Böyle bir iş yerinde verim, üretim olurmu. Bu sakat gidişat. Bu tabandaki hizmetin böyle bir tabana dönüşebileceğini hiç düşünememişiz. Bu paralel anlayışı ortadan kaldırmak için gerekli çalışmalar yapıldı yapılmaya devam ediyor.” diye konuştu.

7 HAZİRAN ÇOK ÖNEMLİ

7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerin Türkiye için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, “2015-2019 Türkiye için çok önemliB Çünkü 4 yıl seçim yok. Seçim olmayınca kararların daha uzun vadeli daha ihtiyaçları karşılayacak şekilde alınması olacak. Bu dört yılı siyasi istikrarın yanında son derece önemli kararların alındığı bir dönem olacak. 7 Haziran’dan sonra oluşacak olan parlamento ve kabine Ekim- Kasım- Aralık aylarını reform ayları olarak ilan etmelidir. Türkiye 2023 hedeflerini yakalamak adına bu dönemi bir reform ayı olarak değerlendirip, atılması gereken her adımı atarak geri kalan 3 yılı bu reformlar üzerine kurulmuş bir koşu yılı olarak hazırlamalıdır” diye konuştu.

EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR

Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili konuya açıklık getiren Bakan Çelik, şunları söyledi: “1999 yılında o günün DSP –MHP ve ANAP hükümeti bir yasa çıkardı ve emekliliği kademelendirdi. 60 yaş emekliliği getiriyorum, bu yaşa 38 yaşından ulaşmak için kademeli bir şekilde 2036 yılına kadar bir süreç uygulanacak ve 2036 yılında 60 yaş emekliliği gelecek. Şu anda 2015’teyiz. 60 yaşa gelinceye kadar bir 15-20 yılımız daha var. Böyle bir yasa çıktı ve o gün çalışan kardeşlerimiz bu kademelendirme neticesinde 2 yıl önce emekli olacakken 2 yıl sonra kademe ve yaş durumlarına göre bir sürece tabi tutuldular. Şimdi bunu kaldırın diyorlar. Biz de sizden öncekiler gibi 40 yaşında emeklilik hakkını elimizden almayın diyorlar. Biz de diyoruz ki o günün hükümeti neden böyle bir şeye girmiş sistem çıkarmış? Çünkü sistem tıkanmış. Sistem stop etmiş. Artık sosyal güvenlik sistemini yürütmek mümkün değil. Emekliliği öteleyerek nefes alabilir miyiz diye geçiş sistemi konmuş. Bizimkiler bir yanlış yaptılar o yanlışın faturalarını ödemeye devam ediyoruz. 2008’de reform devreye girince 2008’den sonra sigortalı olanlar 60 yaşında emekli olacak. Şu anda torba yasada Bağ- Kur emeklilerine hem borç hem prim ödemelerini donduruyoruz. Bu olmayan bir kural. 2 ay prim borcu olan esnaf sağlıktan yararlanamıyor, dünkü Bağ-Kur’lular bugün bu imkanı elde etmiş oluyor.

Kimse 48 yaşında emeklilik talebinde bulunmasın, çalışmayı düşünsün. Biz çalışarak kalkınabiliriz 45 yaşında emekliliğe kendimizi endekslersek kim üretecek? Nasıl kalkınacağız?”

KIDEM TAZMİNATI

Kıdem tazminatı konusunda da açıklamalar yapan Çelik, şöyle devam etti:

”1936 yılından beri mevzuatımızda olan bir düzenleme. 1950 yılında 5 yıl çalışıyorsunuz. 15 günlük tazminat hakkınız oluyor, yani yılda 15 gün tazminat hakkınız var. Bu 1975 yılında önce üç yıla sonra 1 yıla iniyor. Yan bir yıl çalışmışsanız kıdem tazminatı hakkı elde ediyorsunuz. 1 yıl çalışan 1 brüt maaş alıyor. İşten ayrılmış ise tazminat alma hakkı yok. Bu sistem işçinin ve çalışanın bir kazancı olarak görülüyor ama çalışan 15 yıl çalışıyor 15 brüt maaşı işverenin elinde duruyor. Biz ediyoruz ki bu sistem gele gele yüzde 11 tazminat alabilen yüzde 89 da tazminatı hak etmesine rağmen alamayan ve hak edemeyen konuma düşürüyor. 13 milyon çalışanın 2 milyonu tazminat alma hakkını elde ediyor. Oturmuş firmalarda tazminat hakkını elde edip alan işçilerimizin sayısı 2 milyon, peki 11 milyon ne olacak? 11 milyon kişinin tazminatı hak etmesine rağmen alamaması durumunu biz çözeceğiz. Kıdem  tazminatı sistemi sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. inat mı ediyorsun? O zaman 11 milyon kişiye hesap vermek zorundasınız. Kıdem tazminatıyla ilgili kendi bireysel hesabına her ay çalıştığının karşılığı prim yatırılsın. Maaşı nasıl yatırılıyorsa kıdem tazminatı da hesabına yatsın.”

KILIÇDAROĞLU’NA SOSYAL GÜVENLİK ELEŞTİRİSİ

Çelik, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun emekliye ayda iki maaş ikramiye verilmesiyle ilgili açıklamalarını değerlendirerek, “Daha derli toplu bir hizmet verme imkanına geçtik. Bu dönemde 77 milyon sağlık güvencesi altındadır. Basit bir yaklaşımla iki maaş vereceğim demek şu demek, ortalama bin lira kabul etseniz, bunun maliyeti 11 milyon emekli olduğunu düşünürseniz 2 maaş, 22 milyon lira demek. Şu anda 2014 yılında sosyal güvenlik açığı olarak 20 milyar liralık bir açığımız var. 20 milyarlık bir açığa şimdi siz 22 milyar liralık bir açık daha ilave edeceğim diyorsunuz. 42 milyar sosyal güvenlik açığını gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Bunu işin içinden gelmeyen birisi söyleyebilir ama söylüyorsa başka anlamlar aklımıza geliyor. Şu olabilir siyaseten çok aciz durumdayım, bunalmış durumdayım, bir çıkış yolu arıyorum, yansa da batsa da benim batmamam gerek anlayışı Türkiye’nin denediği bir yaklaşımdır. 

Bu ifadeler çok açık ve bariz. Emeklilerin sorununu tartışabiliriz sorunlarını gidermek tamam ama 22 katrilyon verelim diyorsanız bin bir emekle toparladığımız sistemi yeniden dağıttığınız zaman 20-30 yılda yeniden toparlama sürecini yaşayacaksınız ki bu haksızlığı Türkiye’ye yapmayalım. Sosyal güvenlik sistemi üzerinde politika yapılacak bir konu değil. Kuralların konulması ve o kurallar çerçevesinde sistemin yürümesi gerekiyor. Türkiye’de şu anda 50 yaşında emeklilik var, 50 yaş emeklilik dünyanın hiçbir yerinde yok. Genç insanları emekli ediyoruz, böyle bir tablo ortadayken siz çıkıp yeni popülist alanlar ilave ederseniz yalnız sosyal güvenlik sistemi değil ülkenin genel gidişatına çok büyük bir tahribata vesile olursunuz. Umarım şaka olsun. Biz kendimizi sevindirelim diye bedelini torunlarımıza ödetecek bir iş yaparsak bu siyaset etmek, iktidar olmak değil aciziyettir. Sorunları ötelemektir, batık bankalar böyle gelişti. 

Milletin sırtına bu 22 katrilyon binecek çarşıda pazarda bunun maliyetini vatandaş ödeyecek. Şimdi biz tek haneli enflasyondayız. Yüzde 7 enflasyon olduğu yerlerde endişe etmeye başlıyoruz. Tekrar yüzde 30 yüzde 60 enflasyonlar mı yaşayalım? Bu inanın tecrübeli, devlette bulunmuş insanların gireceği bir alan olmamalı. Eğer buradan siyasi rant elde edeceği diyorlarsa samimi söylüyorum meydanları ayağı kaldırır bu millet bunlara prim vermez. Dünyanın hiçbir yerinde 50 yaş emekli yok. Yazık ettik bir daha yazık etmeyelim. Bir doğalgaz ve petrol elde ettiysek bir maaş değil 12 maaş verelim ama gelir kaynağı kalemi yaratmadan yapamazsınız.”

YÜZÜNÜZE ÇARPACAĞIMIZ HİZMETLER VAR

Urfa’da sağlık ve eğitim yatırımlarını da gündeme getirdi. Sağlık ve eğitim alanında Urfa’da reform yaptıklarının altını çizen Çelik, Kılıçdaroğlu’nun Urfa’da sağlık yatırımlarını eleştirdiği konuşmasına atıfta bulunarak, “Sağlıkla ilgili Urfa’da ciddi sorunlarımız olduğu doğrudur, Siverek Hastanesi 200 yataklı ve 1 yıldır devrede. Viranşehir 200 yataklı, Akçakale açılmak üzere Halfeti ve Hilvan Hastanesi açılmak üzere. Merkezde ise 600 yataklı Eyyübi Hastanesi mayıs ayında açılacak. 

 

Önümüzdeki ay 600 yataklı tıp fakültesi hayata geçiyor. Hem merkezde hem taşrada atmamız gereken adımları attık. Esas büyük projemiz ise bin yataklı şehir hastanesinin temelini atacağız. Urfa’nın sağlık sorunlarını çözeceğiz. Kılıçdaroğlu’na yanlış bilgi verilmiştir. Keşke eğitime baksaydı. İki yıl içerisinde ilçelerde tekli eğitim var. 2 yıl içinde 319 okul yaptık 5 bin 100 derslikli. 80- 110 kişilik sınıflar 30-40 kişiye indi. Yüzünüze çarpacağımız hizmetler var. Kiminle konuştuklarını bilsinler. 10 milletvekiliyle birlikte işin kaptanı olarak da Başbakanımız bizi oraya gönderdi. Gecemizi gündüzümüze kattık. Bunları görerek eleştiri yapması doğru olurdu, inşallah kafa göz yarmadan bir siyaset yapma imkanı bulurlar” diye konuştu.

BURSA BENİM ŞEHRİM

AK Parti’de 3 dönem kuralına takılan Çelik, Bursa’ya geri döneceğine yönelik açıklamalarla ilgili de, “Bursa benim şehrim. Urfa’ya gittiğimde Bursa ile siyasi anlamda fazla ilgilenmemeye çalıştım. Yanlış değerlendirmeler yapanlar oldu. Ben o seviyeye inmedim çünkü partimi seviyorum, takım oyuncusuyum. Benim işim Bursa’ya bir katkı var mı yaparım. Burada yüzeysel bazı hesap peşinde olan medya, siyasetçiler, onların oluşturmaya çalıştıkları mevsimlik atmosfere kapılmadım. Bursa’da 11 milletvekilimiz var onların yoğun programları içinde çok yaygın bir şekilde yer almadım. Bursa’dan uzaklaştı ya da döndü dememek lazım. Dönüş gibi bir değerlendirmeyi doğru bulmuyorum” ifadelerini kullandı.

CUMHURBAŞKANLIĞI YARDIMCILIĞI KULİSLERİNE YANIT

Dolu dolu 16 yıldır parlamentoda olduğunu ve 8 yıl bakanlık yaptığını belirten Çelik, “Bizim böyle bir beklentimiz bir ihtirasımız yok. Yeter ki ülkeye taze beyinler gelsinler güzel hizmetler yapsınlar. Cumhurbaşkanlığı yardımcılığıyla ilgili bizim gerçekten bir talebimiz olmaz. Böyle bir arzu yok bunların hepsini yaşadık. Kapanma tehdidi dönemlerini yaşadık. Parlamento ve bakanlıkları da dolu dolu yaşadık. Böyle bir beklenti görevi yapmayanlar için olabilir. Uzun yıllar yaşamış biri olarak bu noktada olmadığımızı bilmenizi istiyorum. Böyle bir şeyin olacağını tahmin etmiyorum, Türkiye 2015 seçimlerinden çıkmalı. Türkiye nasıl bir yola girecek? Başkanlık sistemi yoğun bir şekilde tartışılıyor. Çıkacak olan tablo bunun hangi düzeyde olması gerektiğini ortaya koyacak. Haziran seçimleri reformların düzeyini de hacmini de belirleyecek. O çıktıktan sonra Türkiye ciddi düzeyde reformları ele alacaksa bambaşka bir Türkiye ili karşı karşıya olacağız. Erklerin çok daha sert bir şekilde ayrıldığını göreceğiz. Demokrasilerde seçim bütün resmi ortaya koyar. Faruk Çelik ismi faydalı olacaksa neden olmayalım ama böyle bir arzumuz yok çünkü 16 yıllık bir geçmişimiz var.”

CİNAYETİ İŞLEYENLERİN İNSANLIĞI TARTIŞILMALI

Türkiye’nin kanını donduran Mersin’deki üniversiteli Özgecan Aslan’ın öldürülmesine ilişkin de değerlendirme yapan Çelik, “Cinayeti işleyenlerin insanlığının tartışılması gerekir diye düşünüyorum. Genç bir kızın canice hayatına kıyan bir anlayışı nereye koyacağımızı anlamakta zorlanıyoruz. Bu işin bir yönü. Olmaması temennimiz. Fakat böyle sıcak olayların akabinde idam olayı yıllardır Türkiye’de tartışılan bir konudur. Böyle bir olay sonrasında nefsimiz idamı uygun buluyor. Ama devlet yönetimi zordur. Devlet adamlığı zordur. Tüm bu yönleriyle bakıldığı zaman serinkanlı düşünmek gerekiyor. Bunları önlemek bunların önüne geçmek öncelikli olarak bizlerin görevidir. Buna mücadele etmemiz gerekiyor. Cezacı bir mantıktan ziyade ıslah edici bir yöntem olmalı. Cezaevleri ıslah evleri olmalıdır. İşin özü eğitimdir. İnsanların sağlıklı bir altyapıya kavuşmalarıdır. Bunlar olduktan sonra meydana gelen olumsuzlukların ıslahı konusunda kararlar alınmalıdır.