Olay Gazetesi Bursa

Bitiyatro’dan ‘Hiç Mi Bir Şeyim Yok’ Bursa’da

Nâzım Hikmet Kültürevi’nde bu perşembe sahnelenecek olan tiyatro oyunu "Hiç Mi Bir Şeyim Yok" sanatseverleri bekliyor.

Dilek Atlı
 

Bursa’da geçtiğimiz aylarda “Küçük Prens” oyunuyla sanatseverlerin karşısına çıkan ve büyük beğeni toplayan Bitiyatro bu defa yeni bir oyunla perde diyecek. 1 Şubat Perşembe günü saat 20.30’ da Nâzım Hikmet Kültürevi’nde Bursalı tiyatro seyircisiyle buluşacak “Hiç Mi Bir Şeyim Yok” oyununun rejisörü ve tiyatro sanatçısı Laçin Ceylan, Edward Bond’un ünlü distopik eseriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
 

Bitiyatro, yeni bir oyunla yeniden Bursa seyircisi karşısında yerini alıyor. Bize, “Hiç Mi Bir Şeyim Yok” oyunu ile ilgili neler söylemek istersiniz? Edward Bond’un bu oyunda tiyatro severleri bekleyen hangi temalar var?
 

İnsanın doymak bilmeyen açgözlülüğü üzerine temalar var. Açgözlülüğün bedelini, gıdadan giyime, eşyalardan yaşam biçimine kadar “tek tip” bir hayatı yaşamayı kabul ederek ödeyen insan üzerine… Oyunumuz, 2076’da, henüz var olmayan bir zamanda ve yerde geçiyor. Bir distopya bu. Hatırlamanın ve geçmişin tüm kayıtlarının imha edildiği bir distopya. Ama distopya hikâyeleri umutsuzluk değil, umut içerir; çünkü insana, insanlığa bir uyarı niteliğinde. Belki kendimize benzer yerleri yakalayıp, olumlu kararlar almamıza neden olacak hikâyelerdir distopyalar. “Hiç Mi Bir Şeyim Yok”un umudu, tam da bu cümlenin içinde gizli.


 

Oyun ayrıca, Edward Bond’un üçleme olarak yazdığı “Sandalye Oyunları” diye de geçiyor. Bu, oyunların üçüncüsü.
 

Yönetmen koltuğunda siz oturuyorsunuz. Zor bir oyundan mı söz ediyoruz? Sizi daha önce Bursa’da, yine Bitiyatro tarafından sahnelenen “Küçük Prens” oyununda sahnede görmüştük. Bu defa sahne gerisindesiniz.

İzlemesi gayet kolay bir oyun, anlaması da. İnsan olarak kendimizi görmek, tanımak ve önlemler almak için mükemmel bir yerdir tiyatro sahnesi. Eşi ve benzeri de yoktur. Oyun “Kendine gel, kibri bırak, hakkaniyetli ol” oyunu diyebiliriz.

Yasaklarla ilgili neler söylersiniz? Elbette bu kavram, toplumsal olduğu kadar bireysel de.

Bir zulümden ya da yasaklardan söz ediyorsak, muhakkak bunun içinde kendi payımız da vardır. Bunu görmemiz ve kendimizi tanımamız lazım. Yoksa çocuklarımız giderek felakete sürüklenen bir dünyaya, yeni çocuklar doğurmak zorunda kalacaklar. İnsani olanın, ihtiyaçların yasaklanması asıl ilgiyi ve arzuyu “yasaklanan” üzerine toplar. Oyun, insanı güldüren boyutlardaki yasakları da ortaya koyuyor. Ama en çok vurguladıklarından biri de mülkiyet duygusu.
 

Oyun yöneten biri olarak tiyatro sanatında kostüm, dekor ve ışığın etkisini de paylaşır mısınız? Bu oyunda nasıl bir etkiye sahip? Çünkü oyuncular kadar masa ve sandalyeler de etkin oyunda.

Sahnede gördüğünüz ya da etkisini hissettiğiniz her şey ama her şey oyuncudur, sahnede görevlidir. Hepsi birbirini tamamlar. Bir oyunun yarattığı etki onu oluşturan tüm birimlerle beraber yaratılır; kostüm, dekor, aksesuvar, ışık, efekt, müzik, oyuncular, sahne arkasında çalışan gölge oyuncular ya da teknik ekip. İçlerinden biri aksamaya başladı mı, oyun da ölmeye başlar. Bir tiyatro oyunu herşeyden önce bir canlıdır. Oynadıkça bir canlı gibi ihtiyaçlarıyla her gün yeniden yaşar ve büyür. Oyuna karşı sorumsuz davranıyorsanız oyun hastalanır ve zaman içinde ölür. Bir oyunu sadece bir yönetmen yaratmaz, tüm ekip el ele yaratır ya da yaşamına son verir.
 

Bursa seyircisiyle buluşmaya devam edecek misiniz? Bitiyatro, başka hangi oyunları Bursa’ya taşımayı planlıyor?

Evet, kesinlikle. Bursa seyircisine gelmek bizim için bir zevk ve onur. Repertuvarımızdaki tüm oyunları Bursa seyircisi ile buluşturacağız. Müzikli komedi oyunumuz ‘Muallak’ı, 10 yıla yakındır sahnelenen ve yıllar önce bir defa Bursa’ya gelmiş olan “Etna -bedendeki kuyular-” oyununu, Edward Bond’un “Kırmızı, Siyah ve Cahil”ini , Christine Sohn’un “Timsahlar”ını ve henüz repertuvarımıza yeni girmiş ve sahnelenecek diğer oyunları Bursalı sanatseverlerle buluşturacağız.